AYBABTUMakaleler

FRP Oyuncuları Olarak Biz Neler Çektik Be!..

Türkiye’de gündem yıllardır neredeyse her gün değişiyor. Sabah haberlerinden öğlen haberlerine kadar 2 defa gündem çalkalanırken akşam haberlerine kadar en az birkaç olay daha yaşanan bir coğrafya burası. Bu gündemin içerisinde FRP oyuncuları da az çekmedi tabii.

1970’li yıllarda FRP, Gary Gygax ve Dave Arneson sayesinde ortaya çıktı. 1980’li yıllarda ise ABD’yi kasıp kavurdu. (Detayları merak edenleri buraya alalım: RPG Tarihçesi). Ülkemize ise FRP kültürü 1990’lı yıllarda başladı. (Daha eskisini çok bilmiyorum doğrusu).

Aslında J.R.R. Tolkien, 1954 ve 1955 yıllarında yayınlanan Yüzüklerin Efendisi ile FRP oyunlarının ilk kıvılcımlarını çakmıştı. 1966’da Yüzüklerin Efendisi’nin ABD’de yayınlanmasıyla bu kıvılcım, fantastik bir rol yapma oyunu olan FRP’ye dönüştü. Sonrasındaki yıllarda ABD’de pek çok çocuk ve genç de FRP oynamaya başladı. (bkz. Stranger Things dizisinde gördüğümüz sahneler)

İlgili Makaleler

Aslında J.R.R. Tolkien‘in ülkemizde anılması da FRP’nin ortaya çıkışından önceye dayanır. Aytunç Altındal, 11 Ağustos 1970 yılında Cumhuriyet gazetesinde yazdığı bir yazısında Tolkien’den ve “Yüzüklerin Tanrısı” kitabından bahsetmişti.

1980 ve 1990’lı Yıllar

Bu yıllar, ülkemizde FRP oyunlarının ilk oynanamaya başladığı yıllar olarak biliniyor. Belki öncesi de vardır ama tanıdığımız büyüklerimizin bile 90’lı yılların başlarında bu oyuna merak sardıklarını hep duyduk. Hatta çevirmen ve editör Ferhan Ertürk (selam olsun kendisine, özledim valla), 1991 yılında Zeplin Çizgi Roman ofisinin bir odasında ilk FRP kafe olmasa da FRP odasını açtı.

1980’li yıllarda ve 1990 başlarına kadar ABD’de Dungeons & Dragons‘ın (kendisi ilk FRP sistemi olarak anılır) kötü şöhreti konuşuluyordu. FRP oynayanların satanist olduğu ve FRP oynayanlar depresyona, kötü alışkanlıklara, şeytanlığa ve intihara sürüklediği ulusal bültenlerde konuşuluyordu.

Buraya kadar gelip hâlâ, “FRP NE YAA?” diyen varsa BURAYA alalım.

YouTube player

Hatta başrolünde Tom Hanks‘in oynadığı Mazes & Monsters isimli, bu durumu anlatan bir film bile yapılmıştı. Bu durum ülkemizde ise 2000’li yıllarda hortladı.

2000 Öncesine Kadar Ortam Eğlenceliydi

Gazeteler, 2000’li yılların başlarında bizleri satanist ilan etmeden önce aslında FRP adına güzel şeyler oldu. Bazı örnekleri sizlerle kronolojik olarak paylaşayım;

1996 yılında, sevdiğim abim Coşkun Kocaoğlu‘nun da boy gösterdiği bir gazete sayfasında BÜYÜKLERE FANTEZİLER başlığıyla FRP anlatılmıştı.

2 Ekim 1998 yılında Şeref Oğuz, Milliyet gazetesinde ÖNERİYORUM isimli köşesinde FRP‘den övgü dolu sözlerle bahsetmişti.

1999 yılında sevgili arkadaşım Serhat Ayan da, Double Click isimli teknoloji ve kültür sayfasında FRP ve fantazyadan şahane sözlerle bahsetmişti.

Sonrasında Ne Olduysa Oldu…

Eylül 2000’de Alman Lisesi öğrencisi Ceylan Konuk’un intiharı sonrası gözler fantazya ve FRP’ye çevrildi. Çünkü Ceylan da okulda arkadaşlarıyla FRP oynuyor ve fantazya ile ilgileniyordu. 1980’li yıllarda ABD’deki süreç şimdi Türkiye’de de başlamıştı.

FRP intihara mı sürüklüyor?

Bu soru medyada yer almaya başladı. Sonra FRP oynayanlar satanist olmakla yaftalandı. Yok efendim FRP oynayanlar metal müzik dinliyor, saçları sakalları uzun, küpe takıyorlar, siyah giyiniyorlar… Hatta olay FRP oynayanlar kedi kesiyor kısmına kadar gidecekti.

İntihar olayının ardından söylentiler arttı ve ilk haber 8 Aralık 2000 tarihinde basında yer aldı.

Gazetedeki habere göre pek değerli arkadaşlarım Özgür Özol, Erbuğ Kaya ve Emre Arın (kulaklarınız çınlasın), bu söylemlerden iyice sıkıldıklarını da dile getirmişti.

Tam da Yüzüklerin Efendisi, büyük bütçeli fantastik bir yapım olarak çekimlerini sürdürürken ve hepimiz film için gün sayarken İstanbul’da (özellikle Beşiktaş Çarşı ve Kadıköy Akmar Pasajı’nda) polisler de uzun saçımıza, siyah tişörtümüze, sakalımıza ve küpemize bakarak kimlik sormaya başladı. Ulan sanki kimlikte Satanist yazıyor… Ne günlerdi ya. Günde 3 defa farklı polislere kimlik gösterdiğimi hatırlarım. Hatta o dönemde çantamda FRP zarları da taşırdım her an lazım olur diye, bir gün çantamı arayacaklar diye, “Ben bu zarları nasıl izah ederim,” düşüncesiyle korktuğumu hatırlarım.

Üstteki haberden kısa süre sonra, 21 Ocak 2001‘de FRP’nin kanlı yüzü başlıklı yazı, ABD’nin yanlı araştırmacılarını dikkate alarak bir haberle daha FRP’yi karalamaya çalıştı.

Bu haberden sonra baktılar herhalde olayı büyütemiyorlar, çok da olayın üstüne gitmediler. Hatta 20 Mayıs 2001 yılında Dragonlance Trailer Project ekibiyle bir röportaj yapıp yine FRP dolu sularda yüzdüler.

Ben o dönem İzmit’te yaşıyordum ama Sihir Cafe’ye uğradığım ziyaretlerde ekibin Chain Mail örmesine yardım etmişliğim vardır proje için. Hatta yıllar sonra ekibi toplayıp keyifli bir sohbet de ettik. (İşte burada)

Yüzüklerin Efendisi Filmiyle İşler Değişti

2001 yılının Aralık ayında Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği filmi vizyona girdi ve bir anda her yer fantastik oldu. Alakalı alakasız bütün yayınevleri fantastik eserler basar oldu, hayatında hayal kurmamış insanlar elfleri, cüceleri, Urukların yaratılışını tartışır oldu. Bu dönemde sinema, kitap, dergi derken fantastik kültürün ekmeği çok yendi. Ancak bu ekmekten pay alamayanlar da karalamak için yine fırsat yarattı. (En azından ben böyle olduğunu düşünüyorum)

2002 yılında Milliyet gazetesi artık gazı köklemişti. Ülkede FRP’yi bitirmeye, FRP oynayanları satanist diye anlatmaya yeminliydi resmen!

Ceylan’ın intiharının ardından bu kez, FRP de oynayan Lara’nın intiharı olayları körükledi. Hedef tahtasında yine FRP vardı. 18 Ocak 2002’de o başlık gazetede kocaman puntolarla yer aldı.

Tam da olayların üstüne köşe yazarı ve o dönem Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Mehmet Y. Yılmaz da 20 Ocak 2002 tarihli köşesinde FRP’yi yazdı.

Çok iyi hatırlıyorum, bu yazının ardından Milliyet gazetesinin yazı işleri müdüründen genel yayın yönetmenine, Mehmet Y. Yılmaz’ın kendisinden tüm gazete yazarlarına kadar bulabildiğim herkese “Siz hayatınızda kaç kere FRP oynadınız da böyle şeyler yazıyorsunuz? Bilmediğiniz şeyi nasıl ve neye göre eleştiriyorsunuz?” diye başlayarak sonra 5 paragraf FRP’nin ne olduğunu ve faydalarını özetlediğim bir e-posta atmıştım. Benim gibi delirip yazan başka kişiler de olmuş, sonradan öğrendim.

22 Ocak 2002’de de karalama devam etti. Bu sefer ABD örnekleriyle karalamalar sürdürüldü.

22 Ocak 2002 tarihinde kombo geldi ve Mehmet Y. Yılmaz, bir gün sonra yine FRP’yi “bitirmek” adına kalemini kuşandı. Aynı günkü gazetede iki karalama peşpeşe. Hiç gazete okumayan biri o gün yanlışlıkla gazeteye baksa FRP kelimesini hayatı boyunca unutmaz herhalde.

Tam da bu olaylar olurken bir akşam annem ve babam odama gelip, “Konuşabilir miyiz?” dediler. Ben de o dönemde haftada en az iki akşam FRP kitaplarımı, karakter kağıtlarımı ve zarlarımı alıp arkadaşlarıma gidip FRP oynatıyorum geceden sabaha kadar. Odama geldiklerinde, “Oğlum bak yapma etme, bu oyunu oynayanlar intihar ediyorlarmış, kedi kesiyorlarmış. Sen yapmazsın ama ne olur dikkat et,” minvalinde bir konuşma gerçekleştirdiler. Sonrasında ben de ne yaptığımızı, oyunun nasıl olduğunu, aslında ne kadar da faydalı olduğunu anlattığımda. “Aaa çok güzelmiş. O zaman devam et ama dikkat et,” diye konuşmayı bitirdiler. Sonrasında FRP oynamak için evden çıkarken, “Hadi ben ayine gidiyorum,” diye şakalaşmaya başlamıştık.

23 Ocak 2002 günü, baktılar FRP oynamak intihara sürüklüyor yemedi, bari başka bir şey bulalım diyerek bu sefer BAĞIMLILIK kozunu öne sürdüler.

24 Ocak 2002 günü kalemşör Mehmet Y. Yılmaz yine silahını kuşandı ve belli ki benim gibi e-posta veya posta gönderen onlarca FRP oyuncusuna bir cevap kaleme aldı. FRP ÜZERİNE SON KEZ dedi, çünkü bilmediği şey hakkında anlatabileceği veya savunabileceği pek bir şey kalmamıştı elinde.

Bu sefer de gelen okur mektuplarına cevap vererek gazetenin başarısız çıkışı sonrası kendisini aklama çabası başladı. 28 Ocak 2002 tarihinde Yavuz Baydar, Okur Temsilcisi köşesinde, “Biz aslında kötü değiliz, siz yanlış anladınız yahu,” cevabı yayınladı.

Ya biz yer miyiz bunları? Sizin yüzünüzden satanist olduk, sokakta kedi sevemedik, eşten dosttan nasihat dinledik. Sonra da, “Biz Yüzüklerin Efendisi’ne sponsor olduk, sadece uyardık,” diye aklamaya çalışın kendinizi… Peh…

Sonrasında baktılar karalama işe yaramadı, sıçtıklarıyla kaldılar, o zaman bari sevdirelim ki FRP oynayanlar da bizi sever diye düşünmüş olacaklar ki 26 Mart 2002 tarihinde FRP’yi anlattıkları bir yazı yayınladılar gazetede. Başlıklar, “ÖLDÜREN OYUN”dan “ÇILGIN OYUN”a döndü.

Artık mevzu kapanmış, ortalık sakinleşmişti. Kimlik göstermeden saç uzatabilir, metal müzik dinleyebilir ve siyah tişört giyebilir hale gelmiştik. Tam, “Artık bitti” demişken 17 Ekim 2002 tarihinde bir yoklama daha çektiler. Bu kez etliye sütlüye dokunmadan, oyunu kötüleyip biz oyunculara çok değinmeden haber yaptılar. Ama başlık olarak FRP CİNAYETİ demekten de uzak kalamadılar. Belli ki içten içe garez devam ediyordu.

Biz Neler Çektik Beeee!

Sonuç olarak Türkiye coğrafyasında travmalara, karalamalara, yalan haberlere, iftiralara alışkınız ama bu dönem, FRP oyuncuları için gerçekten travmatik bir dönemdi. O dönemi yaşayan arkadaşlarla halen birbirimize neler yaşadığımızı, başımıza gelenleri anlatır güleriz ama o yıllarda gülmekten ziyade karalamalara karşı savaşıyorduk.

Biz bu medyanın yalanlarından, karalamalardan, hedef göstermelerinden hep tiksiniyoruz ama o dönem resmen şahsımıza küfredilmiş gibi nefer olmuş dik durmuştuk.

Yıllar sonra, 2005 yılında Doğan Grubu (o dönem Milliyet de Doğan Grubu’ndaydı) Fantastik adında bir dergi yayınlayıp birkaç yıl önce kaçırdığı ekmekten pay almak için kolları sıvamıştı.

İçinde her telden içerik vardı. Kimisi doğru kimisi yanlış, kimisi eğri kimisi doğru ama ucundan da olsa bir şeyler yapmaya çalışmışlardı. Bu dergi de tek sayıda kaldı ve fantastik kalkışma, sonrasında ekmek yeme macerası da son buldu.

Olan yine hep bize oldu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu