En Komik Dungeons and Dragons Anıları
Her Dungeons and Dragons oturumu doğru düzgün gidecek diye bir kaide yok. Zaman zaman oyuncuların çizgilerin dışına, hem de çok dışına çıktığı anlar oluyor. Zindan Efendileri’nin gözünden çığırından çıkan grupların hikayelerini derledik.
College Humor sitesinin Reddit üzerinden derlediği en komik 15 Dungeons and Dragons anısını çevirip sizlerle paylaşıyoruz. Sizin de Dungeons and Dragons oturumlarında yaşadığınız komik anılar varsa Discord sunucumuza gelip bizimle paylaşmayı unutmayın.
► FRP Oyununda Yaşanan Komik Olaylar
Başlıklar paylaşımda bulunan Reddit kullanıcıların sayfasına yönlendirme yapmaktadır.
Hapisten firar görevi sırasında, oyuncular lağımlardan kaçmak, duvardan atlamak ya da ana kapıya bodoslama dalmak yerine farklı bir yöntem seçmişti. Hepsi hapishanede kendisine bir iş bulup çalışmaya başladı.
Bir elf şehrine doğru yolculuğa çıkan grubun oyuncularından biri, güneş saati tasarımı üzerinde çalışmıştı. Yüksek karizma puanı sayesinde yaptığı saatleri şehirde satmaya başladı. Bu durum sonrasında oyunlarda sabit bir yer edindi ve her gittikleri yerde güneş saati satmaya başladılar.
Oyuncular bir orduya saldırdı. Gerçek anlamda bir orduya! Amaçları neydi bilmiyorum fakat 5 oyuncum karşılarına 10.000’den fazla orku alarak bir savaşa başladı. Normalde bir modül oynuyorduk ve bu savaş yüzünden, modülde değişiklik yapmam gerekti.
Elbette oyuncularım savaşı kazanamadı. 100 kadar orkla etrafları sarılmışken, ork komutanı grubun savaş tekniklerinden etkilendiği için onları esir almaya karar vermişti. Birkaç hafta esir tutulan grup bir süre sonra hırsız karakterin çalışmaları sonucunda kaçmayı başarmıştı. Ork ordusu, grubu bölgenin dışına kadar kovalamış ve daha büyük bir orduyla çarpışmak zorunda kalmıştı. Hatırladığım kadarıyla bu hikaye, modülden daha iyiydi.
Zindan Efendisi değilim ama bir kere başımıza şöyle bir olay gelmişti. Sihirbaz olan karakterim bir basilisk tarafından taşa çevrilmişti. Eski halime geri dönmem için gerekli olan elmasın alınması fazlasıyla pahalıya geliyordu. Bu yüzden beni iyi miktarda bir altına heykel olarak satıp orada bırakmışlardı. Yeni bir karakterle oyuna dahil olmam gerekti.
Oyuncularım bir sandık içerisinde ufak ve altından bir kurbağa heykeli bulmuşlardı. Onu kendi karanlık tanrıları ilan edip adına kurbanlar vermeye ve kasabaları talan etmeye başladılar. O altın kurbağa en fazla 50 altın ediyordu.
Bir kere bir Youtube yayıncısından duymuştum. Oyuncular soğuk hasarı veren bir nameftle karşılaşmış. Onu tamamen yok etmek yerine kafasını koparıp bir sopanın ucuna bağlamışlardı. Böylece konuşan ve soğuk hasarı veren nameft bir çekiçleri olmuştu.
Sese tepki veren bir kapı vardı. Oyuncuların bu kapıyı aşması için belli bir eşikte ses çıkartmaları gerekiyordu fakat yüksek ses çıkartırlarsa bir banşi gruba musallat olacaktı. Kapının sese tepki verdiğini öğrenen grup bir süre sonra kapıya içlerindeki tüm nefreti ve pişmanlıkları bağırarak kusmaya başladı. Kapı sonunda açılmıştı ve banşi, grubun pişmanlıklarına acıdığı için onlara saldırmamıştı.
Oyuncularım han sahibinin kızını ve birkaç kasaba yerlisini karanlık bir tarikatın elinden kurtardılar. Herkesin evine sapasağlim ulaşmasını sağladıktan sonra kızı han sahibine teslim etmek üzere yola çıktılar. Ancak sonra dikkatleri dağıldı ve kızı da beraberinde yolculuklarına çıkardılar. Hancının kızının itirazlarına rağmen, onu kötülüğe karşı savaşması için yetiştirmeye karar verdiler.
Oyuncularıma normal oyunlardan biraz daha farklı bir özgürlük tanıdım. Sadece neler olacağını merak ettim. Tüm grup bir anda içindeki kötülüğü kusmaya başladı. Kasabalara musallat olup haraç kestiler. NPC karakterlerden bilgi almak için onlara işkence ettiler. Kazandıkları kötü ün yüzünden büyük şehirlerden birine giremediler. Gizlice kaleye girip kralı dairesinden kaçırarak, mancınıkla surların ötesine fırlattılar. Şehrin yeni yöneticileri olduklarını iddia ettiler.
Hikayenin asıl kötü karakteri olan ve yenmeleri gereken Karanlık Lord ile tanıştıklarında, Lord onlara karşı çıkmayıp gruplarına katılmayı teklif etti. Çünkü kötü ünleriyle nam salmış bir grup haline gelmişlerdi.
Oynadığım en eğlenceli hikayeydi.
Hikayemin son kısmı kasabanın valisiyle alakalıydı. Gruptaki gnome karakter valinin kızına kur yapmaya başlayınca hikaye bambaşka bir boyuta ulaştı. Ana hikayeyi bir kenara bırakarak sosyete partisi düzenledim. Gruptakiler valinin kızın kapmak için yarışmaya başladı.
Büyü, simya ve takım çalışmasının bir sonucu olarak grubun büyüsünün kuzgun evcilinin boyutunu büyütüp grubun gnomunu küçülttüler. Gnomu kuzguna bağlayıp girmek zorunda oldukları kalenin surlarını aşarak muhafızları alt ettiler.
Pathfinder oynuyoruz. Barbar karakterin at üzerindeyken verdiği hasar saçma boyutlardaydı. Eninde sonunda bir zindana girmek zorunda kaldılar ve barbarın atını dışarıda bıraktılar. Çünkü at içeri girmek istememişti.
Grubun korucu karakterinin de yanından hiç ayırmadığı büyük boyutlarda bir yılanı vardı. Olayı kafasında kuran korucu, barbara hangi cins bineklere binebildiğini sordu. Barbarın cevabı, büyük binekler oldu. Grup tüm zindanı büyük bir yılana binmiş barbarın saldırıları sayesinde temizledi.
Oyuncu: “Ölüm Büyüsü’nü kullanıyorum.”
Ben: “Harita. Elinde altından orak sallayan tarikatçıyı mı nişan alıyorsun yoksa diğer elinde tuttuğu bebeği mi?”
Oyuncu: “Bebeği hedef alıyorum.”
Ben: “…..”
Oyuncularım 4. seviyeye geldiklerinde ellerindeki tüm parayla bir han satın alıp emekliye ayrılmaya karar verdi. O anda hikaye sona ermişti. Bu noktadan sonra It’s Always Sunny in Philedelphia’nın Orta-çağ’da geçen halini oynamaya başladık.
Oyuncularım varmaları gereken noktaya vakitlice ve normal bir şekilde, başlarına bela açmadan ulaştılar.
Oyuncularımdan biri handa durduk yere “lebbih vele diştiri” diye dans etmeye başladı “Emin misin?” sorusu bile onu durdurmadı ve diğerleri de katıldı hikaye dans pistine dönüştü.