Makaleler

Black Mirror Dizisi Türkiye’de Olsa…

black-mirror-dizi-banner

Black Mirror 2 sezondur süren bir dizi. Şu ana kadar 6 bölümü yayınlanan dizide, 3. sezon için hazırlanan özel bir Noel bölümü de 16 Aralık’ta yayınlanmış bulunuyor.

Dizi yakın bir gelecekte sahip olacağımız teknolojilerin, geleceği nasıl şekillendireceğini anlatan, distopik hikayelerden oluşuyor. Peki bu teknolojiler Türkiye’de nasıl etkiler yaratırdı? Sizler için inceledik.

Black Mirror son yıllarda yabancı dizi izleyicileri için çok ayrı bir yerde duruyor. Sistem eleştirisinin, distopyanın, sosyal medyanın ve geleceğin masaya yatırıldığı dizi, adeta her bölümüyle bir sinema filmi tadında. Adını kapalı durumdaki telefon ve cihazların ekranlarından alan Black Mirror’da, yakın bir gelecekte nasıl bir dünyada yaşıyor olabileceğimiz sert ve çıplak bir dille anlatılıyor.

Peki bu geleceğin dünyasındaki teknolojiler Türkiye ‘de nasıl bir tepkiyle karşılanır? Gelin birlikte göz atalım.

(Dikkat! Spoiler içerir)

1. Domuz Mevzusu

black-mirror-pig

Black Mirror’un ilk sezonunun ilk bölümü büyük bir şok etkisidir aslında. Daha ilk bölümünden bir dizinin alt metninde yatan mesajı bu kadar sert vermesi pek alışkın olduğumuz bir şey değil. Özet geçmek gerekirse, İngiltere’de Kraliyet ailesinden soylu bir kadın kaçırılır ve İngiltere devlet başkanına akıllara zarar bir şantaj yapılır. Soylu kadını kaçıranlar, başkanın canlı yayında bir domuzla ilişkiye girmesini ve bunun bütün ülke tarafından izlenmesini istemektedir. Aksi takdirde kadın öldürülecektir. Sosyal medya bir anda devlet başkanının en büyük düşmanı haline gelir. Olayların tüm ayrıntıları Youtube, Facebook ve Twitter gibi kanallardan bütün ülkeye servis edilir. Baskı altında kalan devlet başkanı, şantajcıların isteğini yerine getirmek zorunda kalır. Soylu kadın kurtulur ve devlet başkanını ülke çapında bir kahramana dönüşür ve oylarını arttırır ancak özel hayatı tamamen sona ermiştir.

Peki bu olay Türkiye’de olsa ne olurdu? Öncelikle şunu söylememiz gerekir ki, böyle bir olayın Türkiye’deki olasılıklarını yazmak bile bu yazının internet ortamından sonsuza kadar silinmesine sebep olabilir. Açıkçası ülke olarak sosyal medyaya pek fazla pabuç bırakmayan bir hükümete sahibiz. Yolsuzluk tapeleri, sansasyonel kayıtlar ve hatta Fuat Avni bile hükümete şu ana kadar geri adım attırabilmiş değil. Muhtemelen Türkiye’de böyle bir şantaj olayı yaşansa bütün ülkede internet, elektrik hatta sular kesilir ve kaçırılan kişi de “hükümet şehidi” olarak gözden çıkartılırdı. Fazlasını yazmak bile açıkçası bu yazıyı tehlikeye sokar.

2. Yetenek Biz Miyiz?

black-mirror-hot-shot

Efsane dizinin ilk sezonun ikinci bölümü ise çok tanıdık bir senaryoyu karşımıza koymuştu. Distopik bir mekanda, tüketim toplumuna dönüştürülmüş insanların her gün aynı şeyleri yaparak ve izleyerek geçirdikleri günler boyunca topladıkları puanlarla bir yetenek yarışmasına katılması kurgulanmıştı. Bölümün kahramanı olan genç, aşık olduğu kızın sesine güvenerek bu yarışmaya katılması için puanlarını ona bağışlamış ancak, kız katıldığı yarışmada sesiyle ön plana çıkmak istese de, yarışmanın yapımcıları tarafından bir porno yıldızına dönüştürülmüştü. Bunun üzerine genç hırs yaparak yeniden puan toplamış ve yarışmaya katılarak canlı yayında sistemi eleştirerek, intihar etmeye çalışmıştı. Ancak program yapımcıları onun bu hareketinin topladığı ilgiden bile nemalanmak için ona kendi şovunu yapma imkanı sunmuştu. Genç ise eleştirdiği sistemin böylece bir parçası olmuştu.

Türkiye bundan farklı bir yerde mi peki? Aslında Türkiye’de olsa diyebileceğimiz bir durum yok. Çünkü zaten olan bu. Bugün farklı yerlerde gördüğümüz pek çok insan bir zamanların yetenek yarışmalarının yıldızları değiller mi? Evlilik programına katılıp, şimdilerde açık saçık pozlarıyla gündeme gelenler değil mi Türkiye’nin gerçeği? Yıllar boyu çalışıp, okuyup kazanamayacağımız paraları yarışma programlarına katılanlar neredeyse hiç emek harcamadan sadece sansasyonel olarak kazanmıyorlar mı? Günün birinde kaçımız böyle bir fırsat bulsa sistemin bir parçası olmayı reddeder ki?

3. Anılar, Anılar… Şimdi Gözümde Canlandılar

black-mirror-cheating

İlk sezonun üçüncü bölümü, sevdiği tarafından aldatılmış bünyelerdeki açık yaralara tuz basma özelliğine sahipti. Yakın bir gelecekte insanların gözlerine ve kulaklarına takılan aparatlarla yaşadıkları her anı kaydederek, istedikleri zaman bu anları izleyebildikleri bir düzen kurgulanmıştı. Bu düzenin içerisinde karısının kendisini anlayan bir adamın, karısının ve sevgilisinin kaydettikleri görüntülerden ihaneti çözmesi anlatılıyordu. İşin dramatik yönü karısıyla ilgili kendisinin kaydettiği geçmişteki güzel günleri nasıl silecekti? Oldukça dramatik bir bölüm olan bu kısımda insanın yüreği dayanmıyordu.

Peki bu teknoloji bugün Türkiye’ye gelse ne olur. Öncelikle muhtemelen biz bu teknolojiyi çok yanlış kullanırdık. İzlediği sinema filminin görüntülerini korsan DVD olarak satan mı ararsınız, yoksa eşini dostunu tuvalette izleyip rezil etmek için görüntülerini yayan mı ararsınız… Aklınıza ne gelirse başınıza gelebilir. Kimse teknolojiyi amacına uygun olarak kullanmaz, mümkün değil, bu toprağın insanının DNA’sında bu yok. İtirazınız mı var? Peki o zaman ülkemize geçmişte gelen teknolojileri düşünelim. Bu ülkede daha önce hayatında eline bilgisayar faresi almamış insanlar, iki günde bilgisayar uzmanı olmadılar mı ünlü kadınların açık görüntüleri internete düştüğünde? Ya da biz değil miyiz GPS sistemleri ülkemize geldiğinde ilk iş olarak küfürlü versiyonlarını çıkartan? Daha GTA 5’i bitirmeden Recep İvedik’li versiyonunu yapan bizim insanımız değil mi? Gözümüze kulağımıza kayıt cihazı takıldığında ne olmasını bekliyorsunuz ki? “Salih abinin burnunu karıştırırken görüntüleri” gibi videolar yığılacak sosyal medyaya ötesinde bir şey olmaz.

4. Ölüyü Diriltir Teknolojik İşler LTD. ŞTİ.

BlackMirror-miss

2. sezonun ilk bölümü aslında “Her” filmini izleyenler için tanıdık bir senaryoya sahipti. Eşinin ölmesi üzerine onun yasını tutan bir kadın, yeni bir teknolojiyle tanışıyordu. Bu teknoloji sayesinde kaybettiğiniz kişilerin sosyal medya hesapları ve mail yazışmaları üzerinden bir sanal kimlik oluşturuluyor ve karşınızda bir anda kaybettiğiniz kişiyi bulabiliyordunuz. Önce yazıyla başlayan sonra sesli görüşmelere dönüşen ve en nihayetinde söz konusu kişiden modellenmiş bir robotla ilişkiye girmeye varana kadar ipin ucu kaçıyordu. Tabi en nihayetinde karşınızdaki kişi robot olduğu için insanın verdiği hissi veremiyordu.

Böyle bir teknolojiyi öncelikle Allah korusun kimse ülkemize getirmeye kalkmasın. İlk işimiz ölen herkesin robot versiyonlarıyla hayata kazandırılmaları sağlanırdı. Teknik olarak kimsenin ölmediği bir ülkeye dönüşürdük. Hatta ipin ucu kaçar, kendi sosyal medya hesaplarını kullanarak kendisini kopyalayan kişiler çıkardı piyasaya. Hoşlandığı kızın sosyal medya paylaşımlarından onun kopyasını yapıp eve atan gençler türerdi. Daha kötüsü insanın aklına neler geliyor, bu şekilde kopya robot fuhuşu ülkeyi sarabilirdi. En masumu, kopyasını yaptırıp okula onu gönderenler bile olabilirdi. Herkesin sosyal medya hesabına erişebildiği herkesi kendisi için bir robota dönüştürebildiği bir Türkiye muhtemelen yaşanmaz bir yer olurdu kesinlikle!

5. Beyaz Ayı Meselesi

black-mirror-white-bear

İkinci sezonun ikinci bölümü ise karşımıza suçluların gelecekte nasıl cezalandırılabileceğini çıkartıyordu. Bir çocuğun ölümüne şahit olan bir kadının, her gün hafızasının sıfırlanarak acı ve korku dolu bir günü tekrar tekrar yaşaması sağlanıyordu. Beyaz Ayı adı verilen bir tesiste yapılan bu uygulamaya insanlar seyirci olarak katılabiliyor ve olaylara izleyici olarak dahil olabiliyorlardı. Bir şova dönüştürülen bu işkence yöntemi, suçluya tam anlamıyla cehennemi yaşatıyordu.

Böyle bir ceza yöntemini de Allah’ını seven ülkemize getirmesin. Bizim memlekette açık konuşalım, kim suçlu kim değil pek belli değil açıkçası. Baklava çalan çocuklara neredeyse müebbete varan cezalar biçilirken, Ali İsmail Korkmaz davasından çıkan sonuçlar ortada. Bununla birlikte vatan hainliği suçuyla apar topar müebbet cezalara çarptırılan insanların, “dengelerin değişmesi” üzerine bir anda serbest kalabildikleri bir ülkede yaşıyoruz. Bir gram yorum bile katmadan söylemek gerekirse; yakın bir tarihte sırf eşgali “Ümraniye Sapığı”na benzediği için hapse atılan masum bir vatandaşın, gerçek suçlunun ortaya çıkmasıyla kurtulması, hukuk sistemimiz hakkında pek de olumlu düşünmemize el vermiyor. Şimdi bu kadar sıkıntılı bir yargı sisteminin olduğu bir ülkeye, Beyaz Ayı projesini getirmek korkunç bir fikir değil mi? Boş yere cehennem azabı yaşatılan insanları göz önünüze getirin. Bir sosyal medya iletisi attığı için bu azabı onlarca yıl çekebilir insanlarımız. Sokak ortasında insan öldürenler ise bir iki yıl bu azabı “hafifletici” sebeplerle geçirip kurtulabilirler.

6. Waldo Avni

black-mirror-waldo

Black Mirror’un ikinci sezonunun final bölümü ise yine tanıdık bir hikayeyi serdi gözler önüne. İnternette fenomen olmuş bir karakterin, siyasi çekişmelere dahil olmasıyla birlikte bir anda sistemin ihtiyacı olan içi boşaltılmış isyanların odağı haline dönüşmesi anlatıldı. Waldo adında bir ayıcığın siyasete getirdiği belden aşağı vuran ve seviyesiz yaklaşımları, bir anda insanlar için bir umut oldu bu bölümde ve ideal gözükenin aslında nasıl bir canavara dönüşebileceği anlatıldı. Çünkü sonuçta kimliği belirsiz bir sosyal medya hesabı, her an her fikrin yüzü olabilir, her an her gücün maşasına dönüşebilir. Dönüşemez mi?

Bugün ülkemizdeki Fuat Avni adlı fenomen hesabı düşünün. Bir şekilde siyasete girme imkanı olsaydı, sizce de şu an muhalefette olan pek çok partiden daha çok oy almaz mıydı? Şöyle bir seçim kampanyası düşünün bir tarafta mevcut hükümetimiz, diğer tarafta Fuat Avni. Sandığa gittiğimizde Fuat Avni’ye atılan oy sizce yüzde kaç çıkardı? Fuat Avni şu an ülkedeki muhalif düşüncelerin ihtiyacını karşılayacak birkaç eylem ve konuşma yapsa sizce bir anda bir denge unsuruna dönüşmez miydi? Ve daha ötesini düşün Fuat Avni’nin siyasi potansiyelini gören güç odakları, onu kendi silahlarına dönüştürmezler miydi? Yoksa şimdiden öyle olduğunu mu düşünüyorsunuz? O zaman Black Mirror’u izlemeye devam edin.

Yazan: Oktay Volkan Alkaya

İlgili Makaleler

Bir Yorum

  1. sistemi eleştirirken sistemin ta kendisi oluruz.bundan kurtulmanın tek yolu sistemden çıkmaktır. sistemden çıkmak imkanlı olsa ve çıkabilseniz bile sizin sistemden çıkma işiniz başka bir sistem oluşturacaktır. sonuç olarak sistemden asla kaçamazsınız onu eğip büke bilirsiniz ama asla yok edemezsiniz. çünkü sistemi yok ediş eylemi bile başka bir sistem doğurur.işte sistem budur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu