Makaleler

Bilimkurguya Yön Veren 10 Kadın Yazar

Nedendir bilinmez, bilimkurgu denildiğinde akla her zaman erkek yazarların isimleri gelir. Gözden kaçan büyük hata ise kadın bilimkurgu yazarlarının da bir hayli fazla oluşu.

Bu fazlalık elbette her bir eserin iyi olduğu kanıtını öne sürmez. Ama birden fazla kadın yazarın, bilimkurgu’ya yön verdiğini unutmamak gerekiyor. Bu listemizde bilimkurgu edebiyatına yön veren 10 kadın yazarı listeledik. Listeleme yaparken de herhangi bir şekilde sıralama yapıp, en iyiye ulaşmaya çalışmadık. Baştan söyleyelim.

Mary Shelley

mary-shelley

Sadece bilimkurgu değil, edebiyat denildiğinde de dikkat çeken bir isimdir Mary Shelley. İngiltere’de, babasının ve çevresindeki arkadaşlarının radikal siyasi ve felsefi düşüncelerinden etkilenerek büyüyen Shelley’in bir yazar olması elbette kaçınılmazdı.

Mary Shelley’e dünya çapında ün kazandıracak romanı Frankenstein, yarı-uykulu bir gecede gördüğü kabusun ardından yazılmaya başlanır. İlk kopyası 1817 yılında yayınlanır ve Shelley’nin hayatına ün katar. Frankenstein yapısı itibariyle Modern Prometheus hikayesi olarak adlandırılmaktadır. Ama romanın altyapısında çok güçlü bir biçimde ele alınan sanayileşme toplumuna karşı eleştiriler yatmaktadır.

Shelley’in bir diğer önemli çalışması ise 1826 yılında yayınlanan The Last Man isimli romandır. Birçok edebiyatçıya göre The Last Man ilk post-apocalyptic romandır. Bu iki roman dışında birçok danışmanlık işi de yapan Shelley, 51 yaşındaki ölümüne kadar romantik tarzda yazdığı romanlarıyla hem bilimkurgunun hem de edebiyatın en çok sevilen kadın yazarlarından biri olacaktır.

Ursula K. Le Guin

ursula-k-le-guin

Bu ABD’li yazarın ismi anıldığında bile saatlerce konuşulacak konu bulunabilir. Le Guin için ne kadar yazı yazsak, ne kadar konuşsak azdır. Roman yazma macerasına Rocannon’un Dünyası (Rocannon’s World – 1966) ile başlayan Le Guin, günümüzün en büyük bilimkurgu ve fantazya yazarlarından biri kabul edilmektedir. Zaten hali hazırda Hugo ve Nebula gibi iki büyük bilimkurgu ödülü kazanmış olan yazar, ABD Kongre Kütüphanesi tarafından da Yaşayan Efsaneler arasına girmeyi başarmıştır.

Ursula K. Le Guin, klasik bilimkurgu yazarlarından farklı olarak romantizm ile bezeli değişim ve süreç hikayeleri anlatmaktaydı. Romantizm derken hemen birbirine aşık olan insanlar hayal etmeyin. Dönemsel açıdan bakıldığında 60’lı yılların ortaya koyduğu kültür patlamasını en iyi biçimde yazıya döken yazarlardan biriydi. Güçlü karakterler yerine, ayağa kalkmakta bile zorlanan karakterler yazmaktaydı.

Ayrıca kendisi güçlü bir feminizm savunucusudur. Neredeyse her kitabında bu fikrin metninin ince ince işlendiğini görebilirsiniz. Özellikle Karanlığın Sol Eli romanında gördüğümüz bu yapıyı, diğer romanlarında mükemmel hale getirmiştir.

Connie Willis

connie-williams

Keşke Connie Willis’in daha fazla kitabı Türkçe’ye kazandırılsaymış. 11 Nebula ve 7 Hugo ödülü ile adeta bir rekor kıran Connie Willis’i Türkçe’ye basılan Kıyamet Kitabı isimli romanıyla hatırlayabilirsiniz.

Fire Watch romanı ile Hugo ödülü kazanan Willis’in yazı biçimi farklılık göstermekte. Komedi unsuruna bir hayli fazla yer verirken, protogonistlerini hayata tek bir pencereden bakan kişilerden oluşturmayı seviyor. Hal böyle olunca karakterin karşısına zamanda yolculuk gibi konular çıktığında, oldukça satirik hikayeler oluşuyor.

Octavia E. Butler

octavia-e-butler

Yine eserleri Türkçe’ye çok çevrilmemiş bir yazarla karşı karşıyayız. California doğumlu Butler, Yavru Kuş isimli romanıyla modern Vampir mitine yön veren yazarların başında geliyor. İnsanlığın kökenine inip, güç, cinsiyet ayrımı yapmadan bunları harmanlayan Octavia E. Butler, haliyle birçok ödülü de evine götürmeyi başarmış bir yazar.

Sadece ABD’de yaşayan ve vatandaşı olan, inanılmaz derecede benzersiz çalışmalar ortaya koyanların katılabildiği MacArthur Fellows’un üyesi olmayı başarmış tek bilimkurgu yazarı olması da, bir hayli manidardır.

Joanna Russ

Joanna-Russ

Ursula K. Le Guin’in femizim üzerine fazlasıyla eser ürettiğinden bahsetmiştik. Bu alanda çalışmalar yapan bir diğer isim ise Joanna Russ. Picnic on Paradise isimli romanı ile 60’lı yıllarda ön plana çıkmıştı. Kaldı ki, bu dönemde beyaz ABD’li erkeklerin ürettiği bilimkurgu ürünleri saymakla bitmez. Bu yüzden Russ’ın feminizm odaklı romanlarının patlama yapması fazlasıyla şaşırtıcı bir durumdur.

Öte yandan Joanna Russ’ın pek az çalışması vardır. Birkaç kısa öyküsü haricinde 5 tane tamamlanmış romanı olduğu biliniyor. Aralarında en çok dikkat çeken ise “Erkeğe nasıl mı dönüştüm, anlatayım size; önce kadına dönüşmem gerekti” cümlesiyle giriş yaptığı, Dişi Adam ismiyle Türkçe’ye kazandırılan Female Man romanıdır.

Alice B. Sheldon

tiptree-alice

Sheldon’un oldukça ilginç bir kariyeri var. Baştan uyarmak istedim. Sanatla uzun bir süre uğraştıktan sonra 60’lı yılların başında bilimkurgu mecrasına giriş yapmak isteyen Alice B. Sheldon, James Tiptree Jr. ismiyle kısa hikayeler ve romanlar yazmaya başlar. Yukarıda da daha önce söylemiştim. Bu dönemde erkek bilimkurgu yazarları daha ağırlıktaydı ve ABD’li okurlar, kadınların yazdıklarını okumak istemiyorlardı.

Öte yandan James Tiptree Jr. ismini kullanan Alice B. Sheldon, yaratıcı ve yeni fikirleriyle hayran mektuplarına boğulacağının farkında değildi. Saltık bilimkurgu olarak adlandırabileceğimiz “hard-scifi” konularını, New Wave akımı ile birleştirip daha sosyolojik ve psikolojik sorunlara eğilmeyi başarmıştı.

Bilimkurgu türünde verdiği yapıtların ardından gerçek kimliğini açıklaması, takipçilerini şoka uğratmıştı. Ama Alice, James ismini kullanmaya devam ederek yeni romanlar yazdı. Hayatının son yıllarında, kocasının kör olmasıyla ve uzun süreden beri sigara içmesinden kaynaklı sağlık problemleriyle boğuştu. 1987 yılının bir gecesinde önce uykusundaki kocasını öldürdü, sonrasında ise kendisini.

Pat Cadigan

pat-cadigan

Pat Cadigan, Arthur C. Clarke ödüllerinin yanı sıra Hugo ödülüyle de kendisini kanıtlamış bir yazar. Ama Pat Cadigan’ı daha önemli kılan ise 70’lerin sonu ve 80’lerin başında patlama yapan Cyberpunk türüne verdiği örneklerdir.

İnsan beyni ve teknoloji arasındaki bağlantıyı çözümlemeye çalışan Cyberpunk türü, günümüz bilimkurgu filmlerine ya da romanlarına da yön vermekte. Pat Cadigan’ın Synners romanı bu türün en önemli yapı taşlarından biridir. Cyberpunk denildiği zaman akla gelen Tiger! Tiger! ve Neuromancer gibi romanlarla birlikte anılır.

Anne McCaffrey

anne-mccaffrey

Bu isim size tanıdık gelebilir. Kendisi bir dönem İthaki tarafından basılan Pern Dizisi’nin yazarıdır. Bu romanların baskısını bulmak şimdilerde bir hayli zor. Ama bulursanız mutlaka almaya çalışın. Çünkü Hugo ve Nebula ödüllerini kazanmış ilk yazar olarak tarihe geçmiştir.

Birçok evrenin ve serinin yaratıcısı olan McCaffrey, 50‘li yıllarda kısa öykülerle edebiyat dünyasına giriş yapmıştır. İlk yayınladığı öykülerden kazandığı paralarla hayatını sürdüren McCaffrey, ölümünden 5 yıl önce, 2006’da Science Fiction Hall of Fame’e adını yazdırmayı başarmıştır.

Margaret Atwood

margaret-atwood

Kanada doğumlu Atwood, çocukluk yılları boyunca birçok peri masalı okuyarak büyümüştür. Grimm Masalları ve yerel Kanada halk hikayelerinden fazlasıyla etkilenen Atwood, edebiyat dünyasına şiir kitaplarıyla giriş yaptı. Ama sonrasında güçlü feminist yönünü keşfeden Atwood bu yönde bilimkurgu ve alternatif tarih romanları yazmaya başladı.

Damızlık Kızın Öyküsü (The Handmaid’s Tale) olarak Türkçe’ye çevrilen romanının yanı sıra The Edible Woman isimli romanı yazarın en dikkat çeken çalışmalarıdır.

Ann Leckie

ann-leckie

Listede ismini hatırlayabileceğiniz en yakın dönem yazarı Ann Leckie olabilir. Imperial Radch serisi ile 2013’ten bu yana Hugo, Nebula, Locus, BSFA, Arthur C. Clarke gibi ünlü ödülleri toplamayı başarmıştır. Türkçe’ye İthaki aracılığıyla çevrilen Adalet romanını herhangi bir kitabevinden rahatlıkla bulabilirsiniz. Serinin devamının geleceğini de eklemek gerek.

Ann Leckie’nin geçmiş eserlerine baktığımızda 2006‘dan bu yana kısa öyküler yazdığını görüyoruz. Büyük çıkışını ise Imperial Radch üçlemesi ile yaptı. Bir sürü ödül toplayan seri Space Opera türüne de yeni bir soluk getirdi. Bugüne kadar çizgi roman ya da filmlerde görmeye alışık olduğumuz Space Opera türü yeniden edebiyatın güçlü bir türü olarak karşımıza çıktı.

Kaynak: BBC.com

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.