Makaleler

Yapay Zeka Nedir? Gelecekte Neler Olacak?

hal-9000-banner

Biz insanoğlu, şu an gezegenimizdeki tek hakim canlıyız hatta evrende ki tek hakim canlıyız da diyebiliriz. Çünkü yapılan araştırmalardan hiçbiri insandan üstün varlıkların dünya ya da dünya dışında bir yerlerde olabileceği sonucunu göstermiyor.

Peki ama bundan 50 yıl sonrasında da dünyaya hakim tür biz mi olacağız? Ya da dünyadışı varlıkların olduğunu düşünerek evrenin kapılarını aralayıp sonucunda bizleri nelerin karşılayacağını bilmeden mi ilerleyeceğiz?

Bu soruların cevapları belki 50 yıl sonra, belkide 5 yıl sonra ortaya çıkar şu anda ön göremeyeceğimiz kadar uzakta veya yakınımızda. Peki ya o kadar uzakta insandan üstün bir tür aramamıza gerek yoksa? Ya dünyada bizden üstün bir tür varsa? Ya da onu biz kendi ellerimizle yaptıysak?

alamet

Robotlar, her geçen gün kendilerini biz insanoğlunun geliştirdiği mekanik parçalar… Robotlar, günümüzde insan hayatında bu kadar içli dışlı yer bulmasının yanında bundan 120 yıl öncede isminden robot diye bahsedebileceğimiz cihazlar mevcuttu. Hatta bazı söylentilere göre Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde isminden sıkça söz edilen 2.Abdülhamid Han’ın Japonya’ya bir robot hediye ettiği belirtilir. Bir robot, hem de Osmanlı döneminde, kulağa pek de inandırıcı gelmese de yukarıda gördüğünüz resminde o dönemden kalan bir resim olduğu söyleniyor. Robotun özelliklerini de söyledikten sonra bu kısımda daha fazla detaya girmeden konumuzu irdeleyelim. O çağın harikalarından biri olarak bahsedebileceğimiz mekanik parçanın adı: “Alamet”. İnsan boyuna yakın biçimde olan bu saatli robot saat başı ezan okuyordu. Ezan okurken kollarını açıp sema edebilen robot gümüşten yapılmıştı. Öyle ki bu robot bunları yaparken aynı zamanda yarım metre ileri gidiyor ve ezan bittiğinde yarım metre geriye gelerek eski konumunda duruyor, kollarını ve eteklerini indiriyordu. Bu icadın mucidi ise Yeni Kapı Mevlevihanesi saat sanatkarı Musa Dede’dir. (Alamet robotu hakkında daha detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz)

robot-yapay-zeka

Gittikçe insana benzeyen insanın özelliklerini daha fazla üzerinde barındıran robotlar hayatımıza girmeye başlıyor. Yani İngilizce adıyla “Artificial İntelligence” olarak bilinen yapay zekalı mekanikler. Hatta İngilizce adının 2001 yapımı bir filmde kullanıldığını da görüyoruz. Bunların hayatımızda bu kadar hızlı yaygınlaşması aslında bir çoğumuzun alıştığı bir şey. Çünkü akıllı telefonlarımızın sanal asistanları da bir yapay zekaya sahip diyebiliriz. Apple’ın Siri’si, Microsoft’un Cortana’sı, Google’ın da Google Now’ı hayatımızın içinden örnekler. Yarın bir telefon çıksa ve bu telefon başka bir telefonun kontrolüyle uçabilse buna ağzımızı açarak bakar mıyız? Aslında pek de şaşırılacak bir teknolojik olay ya da icat değil. Çünkü olayda bahsedilen iki teknoloji de hali hazırda var olan teknolojiler. Günümüzde de ismini sıkça duyduğumuz bir isim daha var şimdi sırada: Alan Mathison Turing.

Alan Mathison Turing

alan-turing

Turing 23 Haziran 1912 yılında İngiltere de doğmuş bir matematikçi, bilgisayar bilimci ve kriptolog. Tarih Turing’i nerden tanıyor peki? İkinci Dünya Savaşı sırasında Turing, Alman şifreli mesajlaşma makinası olan Enigma’nın  şifrelerinin çözülmesinde en önemli rolü oynamıştır.

Peki bu adam nasıl yapay zekayla bu kadar içli dışlı oldu? Bunun cevabı ‘Turing Testi’. Bu testten bahsedelim şimdi: Bu testin amacı, bir makinanın insan gibi düşünüp düşünemeyeceğini anlamaktır. Bunun için Turing’in ön gördüğü yol; Turing Testi, bilgisayar programıyla yapılan beş dakikalık yazılı söyleşilerle gerçekleşiyor. Eğer yazılım, söyleşilerin yüzde 30’undan fazlasında jüriyi insan olduğuna ikna edebilirse testi geçmiş sayılıyor. Bu testin bir başka yolu olduğunun söylentileri de var. Bir makina ve iki insan ile birlikte yapılacak olan bir test. Öncelikle makinayı ve insanlardan birini diğer insanın göremeyeceği bir noktaya koyuyoruz. Odanın içinde kalan kişi sorgulayıcımız oluyor. Sorgulayıcımıza iki adet klavye sunuluyor iki de ekran. Bir ekrandan göremediği insanla, diğer ekrandan ise göremediği makina ile mesajlaşmaya başlayacak. Konuştuğu 5 dakikalık süre zarfında ikisine de sorular soracak ve hangisinin makina, hangisinin insan olduğunu anlayamazsa makina Turing Testi’nden geçmiş sayılacak. Bu testlerden ilkini geçen Eugene adı verilen ve 13 yaşındaki bir çocuğu taklit eden yazılım. Haziran ayında bunu başararak 65 yıllık Turing Testi’ni geçen ilk bilgisayar programı olmuştu. Bu da bizlere gösteriyor ki yapay zekaya 65 yıl önce çizdiğimiz sınır aşıldı. Alan Turing’in hayat hikayesini anlatan The Immination Game adlı bir film de var. Bu filmde olaydan ziyade daha çok savaş ve Turing’in özel hayatına yer verilmiş. Alan Turing’i canlandıran filmin başrol oyuncusu ise Benedict Cumberbatch.

Turing Testi’nin günümüzde zorlaştırılmış bir versiyonu öne sürülse de bir 65 yıl daha geçmeden gelişen teknolojiyle bu test çok kısa zamanda geçilecektir. Öğrenerek atari oyunlarını oynayabilen yapay zeka var, yani bu işin bir sınırının olmadığı çok açık. Şu günlerde de yapay zekayla ilgili konuşulan konulara bakacak olursak bu makinaların geliş tarihinin çokta uzakta durmadığı belli oluyor. Bilimin bazı önemli kişilerinin açıklamalarıyla devam edelim:

stephen-hawking-robot

Stephen Hawking: “Yapay zeka, kendisini geliştirmeyi sürdürebilir ve hatta kendisini yeniden biçimlendirebilir. Son derece yavaş bir biyolojik evrimle sınırlı olan insanlar, bu tür bir güçle yarışamaz,” dedi.

Washington D.C.’deki George Mason Üniversitesi’nde ekonomist olan Robin Hanson, tarım ve sanayi devrimlerinin, sırasıyla ekonomik üretkenliği 1000 ve 15 yılda bir ikiye katladığını, robotların insanlardan akıllı hale gelmesiyle, bu oranın her hafta veya ayda bir gerçekleşeceğini ifade etti.

Slonczewski, “İnsanlık kendini varlıktan evrimleştirdi. Şimdi kademeli olarak makineler mi yerimizi alacak? Bana kalırsa bu ucu açık bir soru. Mitokondri bir zamanlar bağımsız bir organizmaydı. Ancak zamanla hücrelere bir zamanlar gerçekleştirdiği fonksiyonları yapmalarına izin verdi… İnsanlar da birer mitokondri haline geliyor. Enerjiyi sağlıyoruz ve sorumluluklarımızı makinelere veriyoruz… Ancak zaman geçtikçe her şeyi onlar yapmaya başlıyor” dedi.

Kaliforniya’daki Singularity Üniversitesi Yapay Zekâ ve Robotlar Bölümü Başkanı Neil Jacobstein, “Yapay zekânın hiçbir ahlaki bedeli olmadan gelebileceğini sanmıyorum. Şimdi çalışmaya başlarsak kontrolsüz şekilde yükselen yapay zekâ karşısında kurtulma şansımızı önemli derecede gelişebilir. Yapmamız gereken, yarattıklarımızın ortaya çıkartabileceği sonuçları göz önüne almak ve toplumlarımızı, kurumlarımızı yaşanabilecek bu büyük değişikliklere hazırlamak” diye konuşuyor.

Murray Shanahan, “Gerçek anlamda akıllı makineler geliştirmek için önümüzdeki en büyük engel, makine temelli zekânın nasıl yaratılacağı ve bu engel henüz aşılmadı. Henüz en iyi yolun insan doğasını kopyalamak mı, yoksa işe sıfırdan başlamak mı olduğunu pek bilmiyoruz ” diye konuşuyor.

Charles Stross, “Bana göre şu anda görülen ya da gelecekte görebileceğimiz yapay zekalar tehlikeli olabilir. Ama bunun tek sebebi bu yapay zekanın hizmet ettiği insanlar olur.” ve “Pilotsuz uçaklar insanları öldürmez, pilotsuz uçaklara koordinatlar (X,Y) vererek görevlendiren ve insanları öldürmek için Hellfire füzeleri göndertenlerdir insanları öldüren. Asıl bu aygıtları kontrol edenlerin niyetleri sorgulanmalı ” diye konuşuyor.

Elon Musk, “Yapay zekâya karşı çok dikkatli olmalıyız. Eğer insan neslini en çok tehdit eden unsur ne derseniz, bence bu yapay zekâ. Bilim insanları arasında giderek kabul gören görüş, ulusal veya uluslararası boyutta düzenlemeler yapılması gerektiği. Bu şekilde, aptalca bir şey yapılmasının önüne geçebiliriz. Yapay zekâ ile iblisi ortaya çıkarıyoruz. Okuduğumuz hikâyelerdeki gibi pentagram ve kutsal su ile iblisi kontrol edemezsiniz.”

Bilim insanlarının yapay zekalar hakkındaki görüşleri pek aydınlık değil. Hatta eğer gerekli düzenlemeler ve önlemler yapılmazsa insanlığa en büyük tehdit unsuru olabilecektir yönünde. Bunun önüne geçmek için neler yapılmalı peki? Biz burada biraz düşünelim… Toplumda hayatımızı paylaşacağımız yeni bir tür olacaklarsa eğer neden kötülük yapsınlar önce yapay zekaların bulunduğu insanlık ütopyasına deyinelim:

Yapay Ütopya

bilimkurgu-utopia-science-fiction

Bundan 65 yıl sonra yapay dostlarımız bize her alanda eşlik edecekler. Evlerimizde, iş yerlerimizde, okulda ve eğlence alanlarında her yerde bize yardımcı olacaklar. İşten çıktık ve karşımızda akıllı arabamız. Arabımızın arka koltuğuna oturduk ve gitmek istediğimiz yeri söyledik. Oraya kadar götürdü. Ordan bir sandalye geldi ve sizi aldı evinize götürmek için; tabii bunlar siz isterseniz olacak şeyler. İstemezseniz yürüyüp kendiniz de evinize gidebilirsiniz. Evde yemekleriniz hazır. Yemekleri yedikten sonra uzanıp tavana bakarak sadece aklınızdan “hiç kalkmadan şurada bir ayna belirsin” dediğinizde o aynayı oraya yerleştirebilecek bir yapay zeka olacak. Yani aklınızdan ne geçerse onu sağlayabilecek bu cihazlar. Her şey sizin istediğiniz gibi… Yorgunsanız işe sizin yerinize bir cihaz gidebilir ve yaptığınız normal işleri o mekanik yerine getirebilir, tabii nasıl yorulmayı başardınız orası muamma.

Yapay ütopya dedik ama burada anlatılanlar bir ütopya olabilir mi? Bunlar kimin hayalleri? Sizce herkesin için böyle bir dünya güzel olacak mı? Hem pek de bir eğlencesi varmış gibi durmuyor açıkçası. Belki de bizim zekamıza hiçbir zaman yaklaşamayacak ve “yapay geri zeka” olarak kalacak. Yapay zekanın dezavantajlarından biri de; insanlar kitap okuduklarından ve film seyrettiklerinde belirli bir bilgiye sahip oluyorlar. Ve daha sonra insana hiç duymadığı bir film sorulduğunda kişi daha önce izlediklerinden yola çıkarak bir yorumda bulunabilir, yalan söyleyebilir. Peki yapay zekalar yalan söyleyebilir mi? Sanırım şu an en önemli sorulardan birisi de bu.

Yapay Distopya

bilimkurgu-distopia

Yine yaklaşık 50-60 yıl sonra her şeyin yapaylaştığı bir dünyada yaşıyor olursak, en azından az önceki ütopyaya göre daha hareketli daha afilli ya da daha tehlikeli bir dünya da olabilir. Distopyayı da tartışabiliriz bu anlatıcaklarım bazılarının hoşuna gidebilir. Mazoşist yada sadist kişilikler burada yaşananlardan mutlu olabilirler. Robotik canlılar, yani senelerce bilimkurgu filmlerine konu olmuş bu konuda insanın var ettiği bu robotik yaratıklar artık kendi kendilerini geliştiriyor, düşünüyor ve belki de duygusallığa yer veriyor olacak. Ama onlar da kendi sınıflarını koruyup bizimle olan ilişkilerinde daha bir usta-çırak ilişkisiyle yaklaşacaklardır. Yani robotik bir cihaz düşünerek başka bir robotik cihazı üretebilirse bu da bizim sayımızın üstüne çıkmalarının pek de uzun bir süreç olmadığının göstergesi olur. O halde iş yerlerinde şu an çalışan robotların yerlerini bizler mi alacağız? Yani gün geldiğinde onlar bizi fabrikalarda çalıştırıp sonra arıza çıkardığımızda ömrümüz tükendiğinde parçalara ayırıp kenara mı atacak?

Neden yapmasınlar ki? Neticede günümüzde biz aynı sayılabilecek şeyleri yapıyoruz ama onlar şu an duygusuz oldukları ve bir canlıdan söz etmediğimiz için içimiz rahat durum öyleki evrimleşen insanoğlunun bir sonraki basamağı da belki robotlaşmak. Distopyada da artık topluluklar arası anlaşmalar robotlarla yapılacak. İnsanoğlunun o günlerde pek de söz söyleyebilecek durumu olmayacak çünkü çok güçsüz bir yapıda olacaklar bir robota göre. Hegel’in “efendi köle” diyalektiğinin bambaşka bir boyutunu konuştuk sanırım. Distopyada robotlar, dünyamıza zarar verecekler ve belki biz kalmayacağız. Onların dünyası olacak sonra onların da dünyayla yetinemeyecekleri bir gelecek ortaya çıkacak.

robot

Bu konu ilginizi çektiyse sizlere tavsiye edebileceğim bir kitap var, Neuromancer. Neuromancer, William Gibson tarafından yazılmış en önemli ve ünlü siberpunk romanlarından biridir. 1984 yılında yayınlandıktan sonra bilimkurgunun üçlü tacı diye adlandırılan (Nebula Ödülü, Philip K. Dick’i Anma Ödülü ve Hugo Ödülü) ödülleri kazanmıştır. Bu, Gibson’un ilk ve Sprawl Üçlemesi’nin başlangıç romanıdır. Kitap, Türkçe’de önce Neuromancer adı yayınlanmıştır. Matrix filminin hasılat rekorları kırmasının ardından Matrix Avcısı adı altında yeniden yayınlanmıştır. Tabii önerilecek bir çok film de var aslında ama bu yazıyı merak edip okuyanlar filmleri genel olarak bileceklerdir zaten: Matrix, Transcendence, Lucy, Terminator, Chappie, Her vs. Hepsi başarılı birer yapay zeka filmi ve takdire şayan işler çıkarılmış. Tabii filmlerde olanların gerçek hayatta mümkün olup olmayacağı tartışmalı.

Burdan yapay zeka tehlikelidir anlamı çıkmamalı elbette ama kesinlikle Elon Musk’ın da söylediği gibi bu tarz planlamalara ulusal alanda bir düzenleme getirilmesi gerektiği kesin gibi duruyor. Yazılımcılar, mekanikçiler hepsi birlikte çalışırken belirli düzenlemeler kurallar ve şartlar oluşmalı. Yoksa ileride karşılaşacağımız sonuçlar pek iç açıcı gözükmüyor. Kendiliğinden belirli bir sınırın üstüne çıkmış bir makine, düşünebilen bir makine meydana gelse sizce kalkıp, “Ben düşünebiliyorum!” mu der? Yoksa bizi izleyip hâlâ düşünüp kendi türündeki kişileri nasıl bulup yanına çekeceğini mi?

Bu kadar karmaşık bir konuyu dahada karmaşık bir hale getirmeyelim. Zaten bu konu gündemi epeyce meşgul eden bir durum gelişmeleri de hepimiz takip ediyoruz.

Yazan: Ömer Hodo
Akdeniz Üniversitesi-Uzay Bilimleri ve Teknolojileri

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.