Yüzüklerin Efendisi Üzerine
J.R.R. Tolkien, fantezi türünün ortaya çıkışının ve gelişmesinin sebebini, insanoğlunun zamanın ve mekânın sınırlarını aşma, zaman ve mekân içinde kendi konumuna bakma, kendinden farklı zeki yaratıklarla ilişki kurma ve dünya üzerindeki biricik zekâ sahibi ırk olma yalnızlığından kurtulma isteği olarak açıklıyor. Bu, fantezi türünün de kaynağı olan, tarih boyunca anlatılan tüm peri masalları ve efsanelerin özünü oluşturan bir istek… Fantezi edebiyatı da, bu felsefeden yola çıkarak ikincil dünyalarda gezintilerle hayal gücünü geliştirip, okurların gerçek hayatta faydalanabilecekleri araçlar geliştirmelerine, sığınabilecekleri alternatif limanlar keşfetmelerine yardım etme amacını taşıyor.
Fantezi türünde tasarlanan ikincil dünya, öyküyü anlatan tarafından yaratılmış, kendi içinde tutarlı kuralları olan ve okuyucuya bu hissi veren, aynı zamanda her şeyin olabileceğine inanılan yeni bir dünya sunuyor. Bu düş alanında yeşil bir güneşle karşılaşmak olanak dışı değil. Böyle bir ikincil dünyanın üç ana belirleyicisi var: Yaşanılabilir olması, kendi içinde tutarlılığı, yani coğrafi ve fiziksel bir bütünlük içinde anlatılması ve en önemlisi düş gücüne dayanan unsurlar içermesi, okura bildiği dünyanın gerçekleri dışında hayal ürünü ırklar, mitolojiler, tarihler sunması… İşte Tolkien’in Orta Dünya’sı da kendi içinde bütünsellik halinde olan, mitolojisi, tarihi, coğrafyası ve hayal ürünü ırkları ile yaratılmış bir ikincil dünya örneği.
Tolkien, kuşkusuz fantezi türünün fikir babası kabul ediliyor. Elbette, fantezilere, yani bilinen gerçekliklerin dışında hayal ürünü kavramlara dair edebiyat Tolkien’den önce de mevcuttu. Hatta kimileri ilk yazılmış fantezi eserinin Lewis Caroll’ın 1865’te yayımlanan Alice Harikalar Diyarında adlı kitabı olduğunu söylüyor. Ancak, birçok fantastik öğe içermesine rağmen Alice Harikalar Diyarında, yukarıda anlatıldığı şekliyle bir ikincil dünya yaratmıyor, bilinen dünya içinde hayallere dayanan fantastik bir kurgu sunuyor. Fantezinin bir edebiyat türü olarak ortaya çıkışı, ancak Tolkien’den sonraya rastlıyor.
Tolkien’i izleyen fantezi yazarları, Orta Dünya’daki pek çok masalsı öğeyi, özellikle de ırkları temel alarak kendi ikincil dünya kurgularına uyarladılar. Fantezinin bir edebi tür olarak ortaya çıkmasından sonra, bu alanda kalem sallayan yazarlar, yarattıkları ikincil dünyaları günümüz normlarına uydurmak, yazdıklarını gezgin hikâyeleri, rüyalar, yaratık öyküleri diye adlandırma ihtiyacı hissetmediler.
Fantezi edebiyatı ve ikincil dünya kurgularından söz ederken üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da, bu eserler ile ‘gerçek dünya’ arasında paralellik kurma çabaları. Hobbit (1937) ve Yüzüklerin Efendisi (1954) yazıldıkları dönemin birer alegorisi olarak yorumlandı. İyilerle kötülerin savaşı, dünya savaşlarına gönderme olarak algılandı ve yorumlandı. Oysa Tolkien, yazdıklarının bir alegori olmadığını hep üzerine basa basa söyledi, hatta alegori yapılmasına karşı hoş duygular beslemediğini ifade etti.
Ortaya çıkan eser, bilinen dünya ile bağlantısı olmayan upuzun bir tarih, ciltlerce kitap olunca ve dahası milyonları peşinden sürükleyince tartışmalar başladı. Tolkien başta olmak üzere, fantezi edebiyatının okurları gerçeklikten kopardığı, hayallerle süslenmiş sahte dünyalara kaçırdığı suçlamaları patlak verdi.
“Hapisteki bir insan evine dönmek ya da kaçmak isteyebilir. Bu isteği yüzünden onu suçlayabilir miyiz? Ya da kaçamadığı halde duvarlar ve gardiyanlar dışında bir şeylerden söz etmesi mümkündür. Hapisteki insan göremese bile, dışarıdaki dünya gerçektir. Bunun yanında, kaçış olasılığından dolayı en çok endişe duyanlar da gardiyanlardır.”(Peri Masalları Üzerine, s. 84)
İşte Tolkien’in kaçış edebiyatı suçlamalarına karşı kendi yorumu böyle. Tolkien bu açıklamasıyla, kaçışa yüklenen olumsuz anlamların aksine, fantezi edebiyatının insanlar için yeni fark ediş olanaklarını ortaya çıkarıp, duvarların ve gardiyanların dışında var olabilecek gerçek dünyalardan söz edebilme imkânları sağlayan bir tür olarak ele alınması gerektiğini vurgulamıştı.
Fantezi türünün bir diğer temsilcisi olan Ursula K. Le Guin ‘Amerikalılar Ejderhalardan Neden Korkarlar?’ başlıklı konuşmasında, fanteziye hatta her türlü kurguya karşı önyargının korku kaynaklı olduğundan söz eder. Konuşmasının başlangıcında bir arkadaşının başından geçen bir olayı aktarır: Arkadaşı gittiği kütüphanede Hobbit’i çocuk kitapları bölümünde bulamamıştır. Bu durum, kütüphane memuru tarafından çocukları gerçeklikten uzaklaştıran eserlerden uzak tutmak için, Hobbit’in büyük kitapları arasına yerleştirilmiş olmasıyla açıklanır. Çünkü, çocukları bu tür kaçışlardan korumak gereklidir. Fantezilere karşı önyargı ve küçümsemenin temeli borsa fiyatları, faiz hesapları, kariyer planları ile yarattığımız ‘gerçek dünya”nın bambaşka standartlarla belirlenen ‘gerçekler’ tarafından tehdit edilmesinin yarattığı korkudur aslında. Konuşmasını şöyle sürdürür:’…Çünkü fantezi gerçektir. Gerçekten yaşanmış olayları anlatmaz, ama gerçeği anlatır. Çocuklar bilir bunu. Büyükler de biliyor, bildikleri için korkuyorlar. Fantezilerin gerçeği, hayatlarındaki yalanları tehdit ediyor çünkü; hayatlarını üzerine kurdukları yanlış, sahte, gereksiz ve fani ne varsa tehdit ediyor.
Ejderhalardan korkuyorlar, çünkü özgürlükten korkuyorlar. Çocuklarımıza güvenelim. Normal olarak çocuklar gerçeği ve fanteziyi birbirine karıştırmazlar, en azından biz büyüklerden çok daha az karıştırırlar. “Toprağın içinde bir kovukta bir Hobbit yaşardı…Böyle güzel, böyle gerçekdışı cümlelerdir biz insan denilen fantastik yaratıkları kendi tuhaf yolumuzla gerçeğe ulaştıran.”
Tolkien’in bu korkudan uzak olanları ‘kaçırdığı’ Orta Dünya, kaynağını mitolojiden ve halk masallarından alan, ancak dilbilimci profesör bir masalcı dede elinde şekillenen, ırkların yaşadığı, savaştığı kendi tarihi olan ‘gerçek’ bir dünya. Bu dünyanın ve yaşayanlarının yaratılış efsaneleri Silmarillion’da, büyülü yüzüklerin öyküleri de Güç Yüzüklerine Dair’de anlatılıyor. Yüzüklerin Efendisi ise, bu dünyanın tarihinin Üçüncü Çağı’nın sonunda yaşanan olayları anlatan bir hikâye. Kahramanları da, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinde ve filminde sık sık karşımıza çıkan ve mitolojik kökenlerini ilerleyen sayfalarda bulacağınız hobbitler, elfler, cüceler, insanlar, entler; büyücüler ve onlara karşı savaşan kötü ırklar orklar, troller…
Kaynak: Focus Dergisi