Yüzüklerin Efendisi Serisi’nin Görsel Efekt İncelemesi ve Açıklamaları – 1
”Dünya değişti. Bunu suda hissediyorum. Toprakta hissediyorum. Havada kokusunu alıyorum. Bir zamanlar var olan kayboldu. Yaşayanlardan hiç hatırlayan kalmadı.”
Yüzüklerin Efendisi efsanesinin sinemaya girişini bu cümleler yapmıştı 2001 yılında. Filmlerin ötesinde kitapları sayesinde çok fazla şey bildiğimiz serinin bu yazısında, biraz daha sinematografik kısmıyla ilgileneceğiz. Yüzüklerin Efendisi efsanesinin başlangıcı çok eskilere dayanmakta; Ancak resmi olarak çekilmeye 11 Ekim 1999 tarihinde başladı. Peter Jackson o gün hayallerini gerçekleştirmenin yanında bir efsaneyi başlatmış oldu. Evet, elbette bizler için ve hatta bir çok insan için Tolkien’in yarattığı bu seri hali hazırda bir efsaneydi. Ancak Peter Jackson sinema ile bunu tüm dünyaya yaymayı başardı. Peki bu efsaneyi efsane yapan sinema filmleri nasıl çekilmişti? Sinemanın hangi hileleri ile kandırdılar bizi. Sihirbazların numaralarını bir nebze de olsa bu yazı dizisi ile açık etmeye başlıyoruz birlikte.
Ve Yüzüklerin Efendisi için ilk çekimler başlar.
11 Ekim 1999 günü Yeni Zellanda için efsane bir tarihtir, ülke olarak Hollywood’a kafa tutmak üzere olduğunun henüz farkında olmayan bir kara parçası. Yüzüklerin Efendisi serisi, tahmin edilenin aksine parça parça çekilmemiştir, tüm seri tek bir solukta çekilmiştir. Bu tamamen yönetmenin kararıydı ve vermek istediği mesaj, hikayenin sonunun her halükarda beyazperdede olacağıydı. Daha fazla uzatmadan bize her halükarda izleyebileceksiniz diyen bu yönetmen ne gibi teknikleri kullandı, Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği nasıl çekildi bir göz atalım.
Yazımın hemen başında şunu belirtmek isterim ki, sinemada bir işi yapmak için bir çok yöntem mevcuttur, burada okuyacaklarınızın bir çoğu, filmler hakkında araştırılıp kullanılan teknikleri açıklamış olmakla birlikte, bir çoğu bir sinemacı gözü ile varsayımlar üzerine kuruludur ancak tamamı günümüzde sinemada uygulanan tekniklerdir.
Filmin giriş sahneleri iddialıdır oldukça. İnsan ve Elf orduları Hüküm Dağı’nın eteklerinde orklara karşı muazzam bir savaşın içerisindedir. CGI’ın mükemmel işçiliği 2000 yılının teknolojisinin hat safhasında karşılıyor bizi. Işıklar, efektler her şey yerli yerinde ve ilk bomba geliyor. Elrond’un da aralarında bulunduğu elflerin üzerine topyekun saldıran orklara karşı, elfler asil duruşlarını kaybetmeden hazır bir şekilde bekler ve gelen komut ile gerdikleri yaylarından fırlayan oklar orkların üzerine yağar. Görsel açıdan ve sinema uyarlaması olarak inanılmaz tatmin edicilikte bir sahne. Bu sahneyi bu kadar güzel yapan ise çok küçük ve belki de o görsel şölen içinde fark edilmeyen bir etki.
Hemen yanındaki yaylardan çıkan okların rüzgarıyla saçları savrulan, o oklar oradan geçerken Hugo Weaving’in yüzünde bıraktığı küçük mimikler. Fark edilemeyecek kadar küçük bir ayrıntı da olsa algısal açıdan sahneyi gerçekçi kılan, seyirciye de o hissiyatı veren detay. Bu kadar küçük ayrıntılarla yaratılan büyük bir efsanenin başlangıcıdır işte bu sahne. Ve devamında birbirine karışan orklar ve elfler. Kıran kırana bir savaş var.
Derken yönetmen hiç zaman kaybetmeden başka bir saheneye çekiyor bizi. Esas ve çok kötü oğlan Sauron geliyor ekrana. Zırhının güzelliğini ve işçiliğini söylememe gerek yok sanırım ancak az sonra yenilecek olan esas oğlan oraya gelene kadar onlarca adamı havaya savuruyor ve İsildur ile karşı karşıya geliyor. İsildur önce yere düşer, Sauron İsildurun kılıcı Narsil’i parçalar, son bir hamle ile İsildur kırık kılıcıyla Sauronun elini keser, yüzük yere düşer ve Sauron yenilmiştir. Ancak bu kadar güçlü Sauron öylece devrilmez güçlü bir alan etkisi ile patlar. Ve işte belki de en çok kullanılan sinema hilelerinden birisi ilk sahnelerde de gördüğümüz binlerce, on binlerce hatta yüz binlerce savaşan adam. Hepimiz biliyoruz çoğaltma teknikleri kullanıldığını ama nasıl yapılıyor?
Aynı zırhı giyen adamlar birkaç parçası değiştirilerek defalarca çekiliyor. Defalarcadan kastım yüzlerce kez değil, belki bir düzine çekimden ibarettir koskoca savaşın çekimleri. Ve bunu yapabilmek için ihtiyacınız olan şeyler aynı renge sahip bir zemin, dijital bir kamera, hatta cep telefonunuz, bir düzine arkadaş, internet üzerinde bulabileceğiniz Adobe After Fx eğitim videoları ve 4-5 saat gibi bir zaman. İşin sırrı aynı görüntüleri yan yana kullanmamak ve zamanlama değişiklikleri. Yarım saniyelik farklar ile aynı adamları bir kaç sıra uzak koyar iseniz birbirine aynı sonuçları elde edebilirsiniz. 4-5 saat ayırıp biraz emek tek ihtiyacınız olan şey.
Filmin girişini kullanarak giriş yaptığımız yazıya devam ederken biraz da evde yapamayacağımız daha büyük şeyler ile devam ediyor çekimler. Filmde sık sık kullanılan helikopter çekimleri. Hatta şöyle ki, çekimleri yapabilmek için oyuncular ve set ekibi çekimin yapılacağı yere farklı helikopterler ile taşınıyor önce, daha sonra çekimi yapacak olan kameralar ile donatılmış helikopterler havalanıyor ve çekimler başlıyor. Helikopter ile çekim yapmanın ciddi zorlukları vardır, setlerde çalışan birisi olarak kameranın hemen arkasındaki o muazzam kalabalığı çok iyi biliyorum ve o kadar geniş bir çekim alanında o ekibi çok uzağa konuşlandırmak zorundasınız.
Çekimi yapacağınız saatler belli. Normal şartlarda bile saatler öncesinde başlayan hazırlıklar helikopter çekimleri olduğu zaman geceden başlıyor. Birkaç saat uyku ile hava yeni aydınlanırken başlayan saç makyaj ve kostüm öğlen yapılacak çekime yetişiyor ve o gün o çekimi sorunsuz halletmek için bir kaç saatiniz var. Helikopterler havalanıyor çekim başlıyor. Peki helikopter ile çekim yapmak ne kadar zor olabilir?
Helikopterler yüksekte olmalı ki, olmaması gereken bir hava akımı ve rüzgar yaratmamalı, eğer helikopterin içinde değil ise yönetmen dahil herkes setten çok uzakta olmalı, ve oluşacak bir sorun o mesafeyi o zeminde yürüyerek aşmayı gerektiriyor ve yetişemez iseniz o gün çekim yapamazsınız. Unutmayın tüm bu zorlu şartları P. Jackson defalarca göze aldı Yüzüklerin Efendisi üçlemesini çekerken.
Bir yandan filmi izleyerek notlar aldığım için bu yazı için gördüklerimi filmdeki sıraya olabildiğince uygun yazmaya çalışıyorum. Ve karşıma çıkan ve bu yazıda yer alması gereken sahnelerden, daha doğrusu karakterlerden bir tanesi var şu an ekranımda. Hepimizin hakkında espriler yaptığı ve oldukça da dilimize dolanan replikleri ile herkesin ”kıymetlisiiii” Gollum.
Gollum 2000’li yılların teknolojisini tabiri caiz ise sömüren bir karakter. Özel eğitimli oyuncular tarafından özel kıyafetler giyilerek hayata geçirilmiş bir karakter. Dijital ortamda yaratılmış bir karakterin bu oyuncunun hareketlerini taklit etmesi ile sinema perdesinde hayat buldu. Birçok filmden aşinayız bu duruma fakat Gollum’u özel yapan bir şey var. 2000’li yılların teknolojisinde yaratılmış olan en gerçekçi karakterlerden birisi olması. Dublaj ile seslendirilmesine rağmen ağız yapısındaki kusursuzluk en çok dikkat çeken yanıdır.
Normal bir insandan oldukça farklı bir vücut ve özellikle kafa yapısına sahip olan bir karakter ki, Gollum olmadan önce sıradan bir Hobbit’ti. Karakter insandan ne kadar farklılaşır ise gerçekçi hareketler sağlamak o kadar zorlaşır. Çünkü zaten var olmayan bir şeyi insanlara olabildiğince gerçekçi sunmanız gerekir. İşte bu yüzden Gollum’un özel bir yeri vardır serinin görsel yapısında. Ve tabii ki Gollum’u Gollum yapan isim Andy Serkis’i de es geçmemek gerekiyor. Andy Serkis’in sesi ile Gollum hayat bulmuştur benim için.
Hazır Gollum’dan bahsetmişiz, kendisi eski bir Hobbit, Shire demeden geçmek olmaz, ki zaten bir sonraki sahneler Shire’da devam ediyor. Hobbitlerin dış dünyaya neredeyse kapalı köyü Shire.
Hobbit’lerin yaşam alanının tam da ortasındaki bu yer sinema tarihinde oldukça önemlidir. Tamamıyla her şeyi Tolkien’e göre sıfırdan yaratılmış bir köy. Ama P. Jackson bu durumu o kadar ciddiye almış ki Shire’ın inşaatı çekimlerden yaklaşık 1 yıl önce başlamış. Hobbit köyü sinema tarihinde işte bu yüzden önemlidir.
Yüzlerce yıldır orada Hobbitler yaşıyor ve beyaz perdeye böyle yansımasını gerektiği için 1 yıl önceden Hobbit köyü inşaatı başlıyor. Evler, çitler ,patikalar her şey yapılıyor. Hobbit tarlalarına, bahçelerine bir yıl önceden çiçekler, meyveler ve sebzeler ekiliyor, ağaçlar dikiliyor. 1 yıl boyunca oraya bakılıyor ve kurulu bir düzeni olan sonradan yapma diyemeyeceğimiz ve gerçekten de öyle olmayan bir köy çıkıyor karşımıza. Ama biraz küçük bir köy. Malum Hobbitlerin boyları ortada, normal bir insan için fazla küçük tasarlanıyor her şey. Shire, Yeni ZeLlanda’da var olan bir orta dünyadır artık. Sinemayı gerçek yapan sihirbazın numaralarını ortaya döken gerçekler, yüzlerce yıldır orada duran bir köyü oraya 1 yıl önceden inşa ederek yeni olmayan yerleşik bir Hobbit köyü sunuluyor bize. İşte bu sinemayı gerçek yapan şeydir!
Shire’da sahneler devam ederken, yıllar sonra çekilecek olan ve 2. filmi geçtiğimiz haftalarda yayınlanmış olan Hobbit sinema uyarlamasının da içeriğine dair replikler karşılıyor bizi. İlk hobbit filminin isminden tutun da, Ejderha Smaug’a kadar bir çok replik var orada.