İncelemeler

Yazık ki Ne Yazık! – Sunday Gold İncelemesi

Sunday Gold, 2022’nin Ekim ayında çıkmış ve Disco Elysium benzeri bir oyun olarak tanıtılmıştı. Oyunun Disco Elysium’la hiç ilgisi yok. Yine de güzel olmuş diyebiliriz, o felaket dövüş sahnelerini unutursak.

Sunday Gold ülkenin en ünlü, zengin ve pislik adamından para çalmayı planlayan üç hırsızın hikayesi. Daha doğrusu iki hırsız ve intikam isteyen bir nerd’ün hikayesi. Frank zaten hemen her işi kabul etmeye hazır bir hırsız. Tarzı da biraz The Boys’un Butcher’ını anımsatıyor. Bu iş Frank’in çok güvendiği yakın arkadaşı Sally‘den geliyor. Dolayısıyla karşı çıkmak için pek bir sebebi yok. Hele ki Frank kasayı kırarken Sally de orada durup onu koruyacaksa… Ancak Sally’nin buluşmaya getirdiği şu Gavin denen tip… İşte Frank’in gözü onu pek tutmuyor. Zira Gavin azıcık strese dahi dayanamayacak zayıf bir adam gibi duruyor. Yani işlerin ters gitmesi için gereken tarifin olmazsa olmaz malzemesi.

Ama bu işi kabul edeceklerse Gavin’e ihtiyaçları var. Daha geçen haftaya kadar Hogan Industries için çalışan Gavin, Hogan’ın bilgisayarlarında üçlüye ömürleri boyunca gelir sağlamaya yetecek kadar şantajlık malzeme olduğunu söylüyor. Tek yapmaları gereken bu gece ofise giderek bilgisayardaki dosyaları bir diske aktarmak. Temiz iş.

Sunday Gold yaklaşık 15 saat süren bir oyun. Toplamda 3 gecelik bir hikaye anlatıyor. Ne yazık ki harcanmış ya da kötü yönetilmiş potansiyel kaynıyor. Zira oyunda gerçekten hoş olmuş şeyler var. Fakat bunlar çok yanlış tercihlerle heba edilmiş.

Özetle, Sunday Gold eğlenceli bir oyun olabilir, damakta güzel bir tat bırakabilir. Feci dövüş sistemini bir şekilde görmezden gelmeyi başarırsanız.

Muhteşem Görseller

Sunday Gold’un Disco Elysium’a benzetilmesindeki en önemli faktör oyunun nasıl göründüğü imiş. Bence Sunday Gold’un tarzı Disco Elyisum’un çizimlerini yapan Rostov’un tarzına pek benzemiyor. Fakat kendi tarzındaki görselleri gerçekten de güzel duruyor.

Oyunu iki farklı stilde yapmışlar. Hikayeyi anlattıkları ara sahneler ve konuşma pencereleri çizgi roman tadında yaratılmış. Ve bana sorarsanız bu sahneler çok da keyifli olmuş ve keşke daha fazla olsalardı diyorum. Karakterleri kontrol ettiğimiz asıl oynanış ekranında ise ilginç bir tasarım tercihi yapmışlar. Oyunu güvenlik kameralarının görüntüsünden izleyerek oynuyoruz ve karakterler bir yerden diğerine giderken bu kamera kaydında birkaç saniyelik bir atlama oluyor. Haliyle karakter tıkladığımız nesnenin yanına zıplamış gibi görünüyor. Bu görsellik başta çok tuhaf geliyor. Hele ki kameraları kapattığımız halde oyunu görmeye devam ettiğimizi fark edince.

Bu arada karakterlerimizin akıl sağlığı da görsellere etki ediyor. Karakterlerimiz korkudan aklını kaçırmaya başladığında etrafı daha bozuk ve psikedelik şekillerde görmeye başlıyorlar. Hatta o noktada arayüzdeki yazılar da kaymaya, değişmeye ve okunmamaya başlıyor. Bu özellik bence çok tatlı olmuş. Fakat neden karakter aklını kaçırırken güvenlik kamerasının kaydı bozuluyor diye sormayın lütfen.

Özetle görsel anlamda güzel bir oyun Sunday Gold.

İlginç Tur Sistemi

Sıra tabanlı dövüş sistemi kullanan oyunlarda aksiyon puanı kavramına alışkınız. Dövüşte sıra size geldiğinde neler yapabildiğiniz kaç aksiyon puanınızın olduğuna ve yapmayı istediğiniz hareketin kaç aksiyon puanı harcayacağına bağlı oluyor. Fakat Sunday Gold tur sistemini diğer oyunlardan biraz daha farklı kullanıyor. Zira dövüş olmayan sahnelerde dahi her hareketimizin belli bir aksiyon puanı olmaya devam ediyor.

Aksiyon puanlarımız bittiğinde onları doldurmak için turu bitirme tuşuna basmamız gerekiyor. Bu tuş da dünyada neler olup bittiğini değiştiriyor. En azından oyunun en başında öyleydi!

Oyunun başında Frank ile bir sokakta gezerken o sokağa bağlı bir ara sokakta iki kişi görüyoruz, konuşuyorlar. Frank aksiyon puanlarını harcayıp turu bitirdiğinde yeni turda o ikilinin artık kavga ettiğini görüyoruz. Yani oyunun her turunda dünyada olan olaylar önceden yazılmış ve belliymiş gibi bir his yaratıyor. Hani, bu tur o aksiyon puanlarını kavgayı ayırmaya harcamazsak içlerinden biri ölecek ve bunun hikayeye bir etkisi olacak sanıyoruz.

Yok. Böyle bir şeyi muhtemelen yapmak istemiş ve düşünmüşler. Ama artık arada ne olduysa, başlangıçtaki bu sahne dışında tur sistemi sadece can sıkıcı dövüşleri tetiklemek için kullanılıyor. O kadar.

Güzel Karakterler

Frank, Sally ve Gavin. Her ne kadar oyunu dövüşlerinden ötürü bıkkınlıkla oynayıp bitirmiş olsam da bu üçlüyle geçirdiğim vakit güzeldi. Zira karakterleri hem eğlenceli hem de ilginç yazmayı başarmışlar. Karakter özellikleriyle, muhteşem seslendirmeleriyle ve çizimleriyle her birini sevmeye başlıyoruz oyunda.

Ne yazık ki sevdiğimiz ve ısındığımız karakterler oynadığımız bu üçüyle sınırlı. Diğer karakterler çok sığ ve sıkıcı olmuşlar.

Sunday Gold çoğu zaman üç karakterin üçünü de yönetmemize izin veriyor. Hatta bunu zorunlu kılıyor. Kilit kırmak için Frank’i, ağır eşyaları oradan oraya sürüklemek için Sally’i ve teknolojik her türlü ıvır zıvır için Gavin’i kullanıyoruz. Bu karakterlerin kişiliklerini ya da olaylar karşısında verdikleri tepkileri seçme şansımız olmuyor. Fakat bunun eksikliğini de pek hissetmiyoruz.

Dövüşte de her karakterin kendine has özellikleri ve silahları var tabii ki. Sally her darbeye göğüs gererken arkadaşlarının yaralarını sarabiliyor. Frank ekibe liderlik ederek şimdi kimin bacağını kıracaklarını gösterebiliyor. Gavin de korkudan aklını yitirmediği zamanlarda eline ne geçerse (robot, bomba, sopa…) onunla Frank’in işaretlediği düşmana dalıyor.

Ortalama Bulmacalar ve Hikaye Akışı

Sunday Gold dövüşleri dışında bulmacalara ağırlık veren point & click bir macera oyunu aslında. Bulmacalar zor değil, hele ki oyunda etrafı detaylıca araştırmayı seviyorsanız. Bazıları da eğlenceliydi bence.

Her karakterin yeteneklerine has minik oyunlar da koymuşlar. Mesela Gavin’in bir sistemi hack’lemesi ya da Frank’in bir kilidi kırması için minik bir oyun oynuyoruz. Bu oyunlar Hogwarts Legacy‘de kilit açmaktan ya da Mass Effect‘te elektronik kilit kırmaktan çok da farklı değil aslında. Yalnızca Sally’nin ağırlık kaldırmak için oynattığı oyun biraz daha farklı. Ki o da çok ilgi çekici değil aslında.

Kısacası oynanış bazında etkileyici bir şey görmüyoruz oyunda.

Hikaye akışında da etkileyici bir şey olduğunu söylemek zor. Başta yaşadığımız bir sürprizin ardından aslında basit bir olay örgüsü takip ediyoruz. Siberpunk türünde bir suç ve dedektiflik oyunu bu. Türüne uygun bir dünyada yer yer Beden İzcisi‘ni anımsatan bir hikaye anlatıyor.

Yersiz Tepkiler

Olay örgüsü basit dedim. Fakat basit olmasına rağmen damakta güzel bir tat bırakabilirdi. Görsel stil de muhteşem olduğu üzere ilginç tur sistemiyle de birleştirerek hikaye anlatımı üzerinden harikalar yaratabilirlerdi. Fakat bu potansiyelin çoğunu geliştiriciler bazı seçimlerle harcamışlar. Mesela tur sistemi işte, ilk sahne dışında hikayeyi ilerletmek için kullanılmıyor. Yalnızca dövüş tetikleme ve hareket kısıtlamak mekaniği olarak orada. Ama keşke yalnızca harcanmış potansiyele üzülseydik.

Ne yazık ki oyunda yer yer NPC’lerin verdiği tepkiler de can sıkıyor. Mesela karşılaştığımız çoğu karakterle konuşmaya ve yalan söyleyerek durumu kıvırmaya çalışabiliriz aslında. Fakat oyun buna izin vermeden bizi dövüşe sokmayı tercih ediyor. Bu durum da bazen saçmalık seviyesine varıyor.

Oyunda olmayan bir örnek üzerinden neye saçma dediğimi anlatayım ki spoiler olmasın. Diyelim ki bir evde cinayet işlendiğinden şüpheleniyorsunuz ve oraya giderken polisi de çağırıyorsunuz. Gittiğiniz yerde polisi gördüğünüzde veya polis size silah çekerse “Sizi ben aradım!” der ve olası bir çatışmayı engellersiniz, değil mi? İşte Sunday Gold’un geliştiricileri böyle bir sahneyi oyunlarına koysalardı biz o eve gittiğimizde bir de polisi ve polisin çağırdığı destek birimlerini dövmekle uğraşırdık. Çünkü kim konuşmak yerine her biri 15 dakika süren bir yığın dövüşe maruz kalmak istemez ki?

Plan Seçme İmkanı

Sunday Gold pek dallanan bir hikaye anlatmıyor. Fakat yer yer oyuncu bir işi nasıl halledeceğinin yöntemini seçebiliyor. Bu seçimler de son derece bariz bir şekilde yapılıyor. Ekran ikiye bölünüyor ve bir planı seçmeniz gerekiyor. Seçtiğiniz planı uyguluyorsunuz ama bu hikayenin akışını yalnızca 15-20 dakikalığına değiştiriyor. Tüm oyun boyunca da bu seçimlerden 4-5 tane yapıyoruz yalnızca.

Yine de bu seçimi yapabilmiş olmak oyuncuyu mutlu ediyor.

Rezil Bir Dövüş Sistemi ve Mide Bulandıran Animasyonlar

Geldik oyunun en berbat yerine. Dövüş sistemi. Bunu da sıra tabanlı dövüş sistemini seven biri olarak söylüyorum.

Dövüşler rezillik! Hem çoğu zaman dövüşe neden girdiğimiz hikaye açısından tutarsız, hem de dövüşün tetiklenmesi berbat. GameBoy’un Pokémon oyunlarını oynamış mıydınız? Hani mağaralarda her adımda bir Zubat’la karşılaşmaktan nefret ettiğimiz için Repel sıkarak dolaşırdık ya, işte Sunday Gold bizi Zubat mağaralarında Repel’siz bırakıyor. Dövüşler son derece rastgele ve öngörülemez şekilde tetikleniyor.

Zorlayıcı dövüş dedikleri de karakterin çok can puanına sahip olduğu, kendini iyileştirdiği ve çok hasar vurduğu dövüşler. Fakat bunlar zor değil. Çünkü karakterlerimiz aslında bu duruma göğüs gerebiliyor. Saatlerce! Abartmıyorum. Oyunun son dövüşü hiç ölmediğim halde 1,5 saatten fazla sürdü. Düşman bizimkilere saldırıyor. Bizimkiler savunma yapıp iyileşiyor. Sonra bizimkiler bam-güm vuruyor, düşman kendisini iyileştirip güçlendiriyor. Sonra bizimkiler savunuyor. Bakın böyle 1,5 saatten fazla diyorum! O son dövüş kesinlikle zevkli değildi ve çok sıkıcıydı.

Hatta mide bulandırıcıydı. Çünkü dövüşlerde animasyonları, kameranın kayışıyla o kadar kötü tasarlamışlar ki ekran sürekli oradan oraya kayarken bir süre sonra başınız dönmeye ve mideniz bulanmaya başlıyor. 15 dakika olsa rahatsız etmez. Fakat yarım saatten sonra gerçekten oyunun dövüşleri sizi tutmaya başlıyor. Mesela ben sonlara doğru dövüşte bir hamle seçip sonra ekrana birkaç dakika bakmamaya başladım. Nitekim o animasyonları hızlıca geçme (skip) veya temelli kapatma seçeneği koymamışlar.

Saatlerce oradan oraya kayan ekranlar işkence gibiydi…

YouTube player

İşkenceye Bir de Müzik Katkısı

Hayır dövüş zaten işkence gibiydi, bir de dövüş sahnelerinde kullandıkları müzik bazen bozuluyor ve takıla takıla çalmaya başlıyordu. Dövüş sırasında ayarlardan müziği kapatmak mümkün değil, ana menüye dönmek gerekiyor onun için. Ana menüye dönerseniz de oyun sizi dövüşün hemen öncesine atıyor.

Sonuç Olarak: “Döverim” Derseniz Oynayın

Şimdi dövüşün 1.5 saat sürmesi benim suçum da olabilir, kabul etmek gerek. Zira ben karakterlerimin işe yarar özelliklerini geliştirdim genelde. Fazla hasar vurmaktansa daha iyi kilit kırmalarını ya da daha kolay hayatta kalmalarını seçtim mesela. Fakat bu seçimlerim yüzünden dövüşün uzun sürmesine değil aslında itirazım. İtirazım dövüş animasyonlarının baş döndürmesine, dövüşlerin anlamsızca tetiklenmesine ve çok sık tetiklenmesine. Ayrıca animasyonların ya da müziğin de kapatılamıyor veya geçilemiyor olmasına. Oyunun can sıkan yanları bunlardı hakim bey.

Tüm bu söylediklerimi özetleyecek olursam Sunday Gold dövüşleri olmasaydı güzel diyebileceğimiz bir oyundu. Dövüşlerini düzenleseler hâlâ güzel olabilecek bir oyun. Fakat bu haliyle ortaya işkence gibi ve zırt pırt tetiklenen dövüşleri yüzünden bunaltıcı bir oyun çıkmış.

Ben hikaye ağırlıklı oyunları seven biriyim. Sunday Gold’u da Disco Elysium benzeri, hikaye ağırlıklı bir oyun diye tanıtılması sebebiyle inceledim. Belki siz dövüş konusunda benden daha iyisinizdir ve o kadar sorun yaşamazsınız bu konuda. Dolayısıyla oyun ilginizi çektiyse ona bir şans verip kendi kararınızı verin derim ben.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.