Galaksi Yine Karıştı – Warhammer 40K: Mechanicus İncelemesi
Şu sıralar açıkçası başımı Red Dead Redemption 2 den kaldırmak istemiyordum. Fakat konu Warhammer 40K olunca anladım ki görev beni çağırıyor. Konsolu kapatıp, bilgisayarın başına oturdum ama bu sefer görev, İmparatordan gelmiyordu. Ama ne kâfir, ne de insan dışı bir taraftan…
Warhammer 40K kimi zaman strateji, kimi zaman aksiyon oyunlarında esas taraf olarak Space Marine, Imperial Guard (yeni isimleri Astra Militarum), Eldar hatta Tau ırkıyla bile oynadık. Ama imparatorotluğunun teknolojisini sağlayan Adeptus Mechanicus tarafını direkt olarak kontrol etmedik. Oyun çıkar çıkmaz Playstore’dan oyunu aldık Warhammer evrenine daldık.
Ee… Ne farkı var ki düz insanlardan?
Bilmeyenler için kısaca Adeptus Mechanicus’ tan bahsedeyim. İmparatorluğun neredeyse tüm teknolojisini sağladıklarından insan ırkının var olduğu her yerde ayrıcalıklı bir tarikat olduklarını söyleyebilirim. İmparatoru insanlığın tek lideri ve galaksinin fatihi olarak görmelerine rağmen, tanrı olarak makine tanrı “Omnissiah”a taparlar. Bozuk bir cihazı tamir ederken tamirden çok dua ederler. Üstelik etten ve kemikten olan uzuvlarını makineye dönüştürmek onlar için tercih değil adeta amaçtır. Şimdiden oynayacağınız tarafın arkaplan hikâyesini oyun içi mekaniklerinin nasıl esnek bir yapıya sahip olduğu kafanızda canlanmıştır.
Cübbeli yarı insan yarı makineler, firavun tipli robotlara karşı!
Eski bir imparatorluk kolonisi olan Silva, Telebris gezegeninden gelen sinyale cevap vermeye giden Adeptus Mechanicus birliğini yönetiyorsunuz. Gezegene ulaştığınızda çok geçmeden tüm bölgenin aslında kocaman bir Necron Mezarlığı olduğunu ve uyanmak üzere olduklarını fark ediyorsunuz. Ekip içerisindeki elemanlarınızın birbirleri ile atışması, tavsiyeler vermesi hatta görevlerin gidişatı ile ilgili kaygılarını okumak çok keyifli. Okumak diyorum çünkü robotik bir dille ses çıkarttıklarından, seslendirme yok ve sadece diyalogları okuyorsunuz.
Katıksız Tur Bazlı Strateji!
Warhammer 40K: Mechanicus tam anlamıyla tur bazlı bir strateji oyunu. Oyunun ilk öğretici bölümlerini oynamaya başladığımda “eyvah şimdi elli tane detaylı oyun mekaniği ile oyun beni boğacak” diye düşünürken, tam tersine her bölümde size açıklayıcı bir biçimde hem ana harita üzerinde hem de savaş haritası üzerinde ünitelerinizi nasıl kontrol edeceğinizi basit bir şekilde anlatıyor.
Kes gitsin sana kol mu yok?
Sizi ilk karşılayacak ekranda görevlerinizi seçebilirsiniz. Seçtiğiniz her görevin sonunda yeni ünite, teknoloji ve “Black Stone” kredisi kazanıyorsunuz. Seçmediğiniz görevler birkaç bölüm sonra kaybolacaktır bu yüzden görevlerinizi seçerken iyi düşünün. Yine aynı bölümde kullanabileceğiniz üniteleri inceleyebilir, bulduğunuz yeni teknolojiler ve silahları ordunuzun esas adamlarını oluşturan Tech-Priestler’inize tahsis edebilirsiniz. Kazandığınız “Black Stone” ile Tech-Priestler’inize yeni özellikler ve yükseltmeler açabilirsiniz. Tüm yükseltmeler ve tahsis ettiğiniz silahlar en ince detayına kadar adamlarınızın üzerinde gözüküyor. Böylelikle savaş alanında kimin hangi teknolojiye ve silaha sahip olduğunu rahatlıkla ayırt edebiliyorsunuz. Kişiselleştirme bakımından çok başarılı.
Scarab düşebilir, Immortal çıkabilir…
Görevinizi seçtikten sonrasında sizi ünlem işaretleri ile işaretlenmiş odalar ve koridorlardan oluşan bir harita karşılayacak. Ünitelerinizi toplu halde hareket ettirdiğiniz bu haritanın her odasında mutlaka başınıza bir olay gelmekte. Karşınıza çıkan seçeneklere göre karar vermek zorundasınız. Mesela karşınıza çıkan bir Necron tabutunu “kâfir icadı” diye patlatmayı deneyebilir, “bir şeyler öğrenebiliriz” diye inceleyebilir ya da “hiç bulaşmayalım” dediğinizde tabut bir anda açılıp karasızlığınızın kurbanı olabilirsiniz. Bu tip olaylar sizi Darkest Dungeon’daki gibi sinirlendirmiyor ama bazen en az zararla kurtulmak daha karlı olabiliyor. Hatta bu tip şeyler heyecanı körüklediğinden sizi oyuna bağlıyor. Mevcut görev içerisinde oda gezdikçe zaman aleyhinize işliyor ve karşılaşacağınız düşman sayısı artıyor. Bu arada her seferinde odaların dizilişi rastgele belirleniyor ki bu da oyunun yeniden oynamak isteyecekler için bir artı.
Savaş haritasına geçtiğimde bana X-Com’dan ziyade bir masaüstü oyun havası verdi. Neyse ki çatışma esnasında şans faktörü abartı değil. En azında düşmanı vuramama gibi bir durum söz konusu yok. Çatışmaya başlamadan önce ünitelerinizi yerleştiriyorsunuz ve öncelik sırasına göre üniteler sıralanıyor. Örneğin önce ateş edip, düşmana yaklaştıktan sonra yakın dövüş silahıyla düşmana hasar vermeye çalışabilirsiniz. Buna ek olarak adamlarınızın savaş esnasında topladığı “Cognition Point” (CP) ile bazı özel silahları kullanabiliyor veya bir miktar daha uzağa hareket edebiliyor. Her turda CP puanı kazanmak için belirli noktalar var bu noktalar her tur başlangıcında yenileniyor. Bunu da düşünerek stratejinizi geliştiriyorsunuz. Bu sistem gerçekten taktiksel anlamda oyuna çeşitlilik katıyor.
Grafiksel açından oyun yeterli. Fakat gezegen kocaman bir Necron mezarlığı olunca bol bol yeşil ortam göreceksiniz. Ama bence asıl öne çıkan oyunun müzikleri. Elektronik bazlı olmasına rağmen ortama o kadar güzel uyuyor ki, çok fazla seslendirme olmayan oyunda sizi ortama bağlayan en büyük unsur oluyor. Benim gibi Syntwave harici elektronik müziğe tahammül edemeyen ve müzik konusunda katı birisi için bile bu elektronik ortam müzikleri çok başarılı. O yüzden hiç burun kıvırmayın. Oyundaki geri kalan lazer patlamaları, hasar alma gibi ses efektleri gösterişli değil ama iş görüyor.
Fakat oyunda görev çeşitliği yok diyebilirim. Her ne kadar aldığınız her görevin amacı “belirli bir cihazı yerleştir, bilgi veya numune topla” gibi sunulsa da, hepsinde başladığınız bölgeden işaretli noktadaki tüm düşmanları öldürmeniz isteniyor. Bir süre sonra olaylar “ünitelerini seç, haritada ünlem işaretli bölgelerden geçip sarı işaretli bölgedeki düşmanları öldür ve bir sonraki bölümde aynısını yap” sırasında ilerliyor. Neyse ki karakterler arasındaki diyaloglar ve konu, her bölümde azalan süreniz ve açtığınız yeni teknolojiler ve üniteler ile bu rutin döngü size oyunda güzelce yediriliyor.
Şu ana kadar oynadığımız Warhammer 40K oyunlarında yönettiğimiz ırkların aksine bu oyun bana yeni bir tat verdi. Oyunun strateji çeşitliliğini ve konu ilerleyişini gayet başarılı buldum. Öncelikli olarak oyunu Warhammer 40K hayranlarına tavsiye ederim. Üstelik sadece hayranlar değil, tüm tur bazlı strateji sevenleri de göz atsın. Pişman olmazsınız.
Oyunu hemen buradan uygun fiyata satın alabilirsiniz.