Tolkien’in Irkları – Mitolojide Yolculuk
Tolkien’in Orta Dünya ve efsanelerini yaratırken üç ana kaynaktan yararlandığı söylenebilir: Bir dilbilimci olarak yıllarca yaptığı çalışmalara ek bağlamında yeni diller ve bunları konuşan farklı halklar yaratma düşüncesi, torununu eğlendirmek için anlattığı masalsı öyküler ve çalışmaları sırasında bir hayli haşır neşir olduğu değişik kültürlerin mitolojileri.
Tolkien, Orta Dünya’nın, kıtalar henüz bugünkü şeklini almadan, büyü yok olmadan, elfler dünyayı terk etmeden çok önce var olmuş bir dünya olduğunu söyler, yani Orta Dünya mitolojisi, bilinen mitlerden daha önceki çağlara dair bir öyküdür. Dolayısıyla, Orta Dünya tarihi ile bildiğimiz dünya mitolojileri arasında bulunabilecek benzerliklerin esas sebebi, bilinen tüm efsanelerin kökeninde bu çok eski dünya ve tarihin olduğunu varsaymasıdır.
Çok tanrılı sistemler arasındaki benzerlik, Yunan ve Roma mitolojileri ile Orta Dünya arasında kurulabilecek en önemli paralellik olarak karşımıza çıkıyor. Orta Dünya Tanrıları sayılan Valar, dişi ve erkeklerden oluşan, her biri kendi etki alanına sahip ve kendi aralarındaki ilişkilerle dünyadaki olaylara yön veren Olympos tanrıları benzeri bir grup. Yüzüklerin Efendisi’nde Aragorn’un kısaca değindiği, Silmarillion’da ayrıntılı bir şeklide bahsedilen elf Luthien ile insan Beren’in hüzünlü aşk hikâyesi, Yunan kökenli Orpheus efsanesini andırıyor. Bu efsaneye göre, Orpheus, karısı nympha (su perisi) Eurydike’yi kurtarmak için yeraltı dünyasına iner, ancak yeraltını terk etmeden önce karısına bakması yasaktır. Orpheus dayanamaz ve bakar, bu yüzden Eurydike sonsuza dek lanetlenir.Tolkien’in yararlandığı bir diğer kaynak da İskandinav mitolojisi… Orta Dünya (Middle Earth) adı, İskandinav mitolojisindeki dokuz dünyadan insanlara ait olan Midgard’dan esinlenilerek yaratılmış. Cüceleri yaratan Äule, demirciler tanrısı balta kullanan Thor’la önemli benzerlikler taşıyor. Tolkien’in kullandığı çoğu cüce adı ve bunların yanında Gandalf da İskandinav mitolojisi kökenli. Ayrıca Gandalf’ın tanrı Odin ile kimi benzerlikler taşıdığı görülüyor. Odin de Gandalf gibi uzun sakallı, asa taşıyan yaşlı bir adam olarak anlatılır. Runik alfabeyi insanlara hediye eden kişi, Orta Dünya’da Gandalf, İskandinav mitolojisinde ise Odin’dir. Her ikisi de sıradan insanların anlayamadığı görevler uğruna tek başlarına seyahat ederler. Gandalf’ın atı Shadowfax Orta Dünya’nın en hızlı atıdır, Odin’in sekiz bacaklı atı Sleipnir gibi. Ancak Odin, İskandinav mitolojisinin en üstün tanrısıyken, Gandalf kendisinden üstün güçlerin emirlerine uyar. Ayrıca Odin Gandalf’a göre daha zalimdir ve kişisel hırslara sahiptir.
Tolkien’in eserlerinde, çok iyi bildiği Anglo-Sakson efsanelerinden izler bulmak da mümkün. Savaşlar, silahlar, giyim kuşam, mimari, Kral Arthur efsanelerini andırıyor. Arthur efsanesinin ünlü kılıcı Excalibur’un olağanüstü güçlere sahip olması gibi, Frodo’nun Sting’i ve Aragorn’un Anduril’i de sıradan silahlar değil. Aynı zamanda, bu özel kılıçların kendilerini kullanacak kişi tarafından hak edilmeleri gerekiyor. Aragorn’un athelas yaprağı kullanarak yaralıları çok hızlı iyileştirme yeteneği gibi, Kral Arthur da tanrı vergisi bir iyileştirme gücüne sahipti. Büyücü Gandalf’ın da bu efsanede adı geçen büyücü Merlin ile benzerlikler taşıdığı söylenebilir. Eski İngilizce ile yazılmış Anglo-Sakson destanı Beowulf, yüzük taşıyıcısı Frodo’nun adının kaynağı… Burada Frodo, bir İskandinav kralının adı olarak geçiyor. Frodo’nun anlamı ise”Yüzük Taşıyıcısı” için oldukça önemli: Bilge kişi… Karanlık efendi Sauron’un ülkesi Mordor, eski İngilizce’de ölümcül günah ya da cinayet anlamına gelen morthor sözcüğünden geliyor.Orta Dünya’da yaşayan halklar, temelde Tolkien’in yarattığı dilleri konuşan ırklar kurgulaması sonucu ortaya çıktı. Tüm mitolojilerden izler taşıyan bu ırklar, Tolkien tarafından Orta Dünya tarihine uyarlanarak, bu dünya içindeki formlarını buldular.”Gelin de öğrenin Canlı Yaratıklar irfanını! Önce ilk dördünü sayın, yani hür halkları: Hepsinin en yaşlısı, elf çocukları; cüceler hep kazar, karanlıktır evleri; topraktan doğma entler, dağlar kadar ihtiyar; atlara hükmedenler, ölümlü insanlar” (İki Kule, s.72)Tolkien’in yazdığı Orta Dünya tarihine göre ilk yaratılan ırk elfler… Onları ikinci yaratılanlardan, yani insanlardan, ayıran en önemli özellikleri kendilerine özgü ölümsüzlükleri. Tolkien’in elfleri hastalık ve yaşlanma sonucu ölmüyorlar, ancak savaşta, ateş veya kılıçla ya da derin bir umutsuzluk yüzünden hayatlarını kaybediyorlar. Bazıları da Batı Denizinin ötesindeki Ölümsüz Topraklara göçüp Orta Dünya’yı terk ediyor. Efsaneler ve masallarda kullanılan ufak elflerin aksine Tolkien elfleri insan boyutundalar. Bunun sebebi ise Tolkien’in elfleri yaratırken onları muzip ve şakacı ufak periler olarak değil, insanlardan çok daha gelişmiş, üstün güzellikte ve bilgelikte bir halk olarak anlatması.Tolkien, elfleri ve cüceleri birbirlerini pek sevmeyen halklar olarak anlatıyor. İki ırk arasındaki düşmanlığın bir benzerine İskandinav mitolojisinde de rastlıyoruz: Kuzey efsanelerinde de cüceler, ışığın ve havanın yaratıkları olan elfleri kıskanıyorlar. Tolkien’in cücelerinin, elflerden ve insanlardan farkları Tanrı İlùvatar tarafından değil, demirci Aulë tarafından yaratılmış olmaları. Orta Dünya’da cüceler, Aulë gibi demircilikte ve taş işçiliğinde usta, kısa boylu, fakat dayanıklı ve cesur savaşçılar.Yüzükler Efendisi’nde karşılaştığımız çok ilginç bir halk da entler. Bu halk, boyu dört buçuk metreyi bulan dev ağaçadamlardan oluşuyor. Ent sözcüğünün kökünde ve Eski İngilizce’de dev anlamına gelen enta sözcüğü olduğu söylenebilir. Yürüyen ve savaşan ağaçlardan oluşan bir orman daha önce de Shakespeare tarafından Macbeth’de kullanılmıştı. Fakat bu, ağaç kılığına girmiş askerlerden oluşan sahte bir ormandı. Tolkien belki de bu yürüyen orman fikrinin gerçek olması gerektiğini düşündüğünden entlerin öyküsünü anlattı. Yüzüklerin Efendisi’nde önemli rol oynayan hobbitler ise kovuklarda yaşayan, barışçı, neşeli ve sürekli aç dolaşan bir halk.Tüm iyi halkların ortak düşmanları orklar/goblinler ve troller ise Orta Dünya’nın kötülüğe hizmet eden ırkları. Tolkien, orkların Melkor’un zindanlarında tutsak ettiği ve sonsuz işkencelerle özlerini bozarak hizmetine aldığı elfler olduğu söylüyor. Melkor’un işkenceleriyle kararan yürekleri yüzünden efendilerinin emirlerini isteksizce, korkuya dayanan bir bağlılıkla yerine getiriyorlar. Tolkien’in orkları/goblinleri İskandinav efsanelerinin büyüyle yaratılan kötücül canavarlarına benziyorlar.
Elfler
İskandinav ve Kelt mitolojileri kaynaklı periler… “Alfar” sözcüğü günümüzdeki Elf kavramına benzer yaratıkların bilinen en eski karşılığı. Alfar’ın tanrısal varlıklarla ilişkisi vardır. Tanrı Frey tarafından yönetilen Alfheim’de (Cennet) yaşar ve tanrıların emrinde hareket ederler. İskandinav Elfleri, yüce ruhlu ve ahlaklıdır. Kelt masallarında aynı tür karşımıza Elf ya da peri olarak çıkıyor. Ölümlülerle ilişkileri, binlerce Kelt masalının konusunu oluşturuyor. Hıristiyanlık sonrası inanışlar Elfleri şeytani yaratıklar gibi görüp, iblisler ve Trollerle karıştırmıştı. Elflere rastlanan en çarpıcı yerlerden biri de Shakespeare’in eserleri: Bir Yaz Gecesi Rüyası’nda periler kralı Oberon, periler kraliçesi Titania, Puck, Pearlbosom, Cobweb, Moth ve Mustardseed, Elflere benzer yaratıklar. Grimm masallarında da Elfler, muhtaçlara yardım eden yabanarısı boyutunda ruhlardır.
Cüceler (Dwarf)
Kökenini eski efsaneler ve peri masallarından alan bir tür. Kuzey efsanelerinde geçen “Alfar” aslında dört ana cüce grubundan biri. Kelt mitolojisinde Elfler, ışığın ve havanın yaratıkları, cücelerse karanlık ve yeryüzüne ait yaratıklardır. Genelde mucit ve zanaatkâr bir halk olarak anılırlar. Madenlerde çalışırlar ve paragözdürler. Kısa boylarına rağmen yapıları sağlam ve güçlüdür. Öne çıkan bir diğer özellikleri de savaşçılıklarıdır. Cüce figürü Volsunga ve Nibelungen destanlarına dayanır. En ünlü cüce Nibelungen Hazinesi’ni koruyan Alberich ya da Andvari’dir. Madame d’Aulnoy tarafından yazılan “Sarı Cüce”, ilk cüce masallarındandır. Kötülüğe eğilimli cüce karakteri Alman romantikleri tarafından da kullanılır, Grimm Kardeşler de popüler masallarında kötücül cüceler anlatırlar. Masallardaki cücelerin en ünlüleri ise, kötülükle ilgisi olmayan, Pamuk Prenses’in sadık ve yardımsever Yedi Cüceleridir.
Goblinler
Kötücül ruhlar ve zararlı yaratıklar… Sözcük, halk masallarında 14. yüzyılda kullanılmaya başladı. Goblin’in kökeni Yunanca “kobalos”tur. Aynı sözcük Almanca’da da “kobold” olarak yer alır. Halk masallarında Goblinler özellikle çocuklara eziyet eden kötü kalpli yaratıklardır. Gulyabani, cin ve canavar şekillerinde anlatılırlar. Günümüzde fantezi türündeki Goblin kullanımı, pek çok ırk gibi Tolkien’in anlattığı Goblin/Ork ırkı kökenlidir. Goblinlere Tolkien tarafından verilen bir diğer isim de “ork”tur.
Trolller
İskandinav mitolojisi kökenli canavarlar… Antikçağ efsanelerinde söz edilen devlerle, büyüklük, kötü yaratılış ve insan eti yeme merakları gibi yönlerden benzerlik gösterirler. Genelde dağlarda ve soğuk iklimlerde yaşarlar, gün ışığına maruz kaldıklarında taşa dönüşürler. Tolkien’in Hobbit’inde de böyle bir taşlaşma hikâyesi anlatılır. Edebiyatta diğer ünlü Troller, Henrik Ibsen’in Peer Gynt (1867) ve T.H. White’ın “Troll” adlı eserlerinde karşımıza çıkıyor. Kötü yaratılışlı Troll kavramının aksine sevimli Trol anlatımları da var. Örneğin, Tad Williams’ın Hobbite benzeyen Trolleri ve Terry Pretchett’in Diskdünyası’ndaki komik karakterler…