The Lord of the Rings in Concert: The Two Towers – Büyülü Bir Konserin Ardından
Zorlu Performans Sanatları Merkezi(PSM) kapılarını bu kez The Lord of the Rings in Concert: The Two Towers için açtı. Geçtiğimiz sene Nisan ayında Zorlu PSM sahnesinde Lord of the Rings in Concert: The Fellowship of the Ring etkinliği izleyicilerin karşısına çıkmıştı.
Peter Jackson’ın beyaz perdeye uyarladığı J.R.R. Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden İki Kule’yi dev ekran önünde, olağanüstü bir orkestra eşliğinde izleme ve dinleme fırsatım oldu. Orkestra şefi David Reitz önderliğinde ve Kaitlyn Lusk’ın güzel sesiyle birlikte; Sinema Senfoni Orkestrası, Sinema Senfoni Korosu ve Sinema Senfoni Çocuk Korosu bizleri Orta Dünya’ya doğru yolculuğa çıkarıyor.
Tolkien, Orta Dünya’yı oluştururken bir dilbilimci olarak yeni diller ve bu dilleri konuşan farklı halklar yarattı. Tolkien’in oluşturduğu Quenya, Sindarin, Khuzdul, Adûnaic ve Kara Lisan dilleri kullanılarak yazılmış besteler, destansı bir Orta Dünya yolculuğuna eşlik ediyor.
Yaklaşık 4 saat süren Yüzüklerin Efendisi: İki Kule filmini dev ekrandan izlerken bir yandan da Howard Shore’un bestelerini dinledik. Daha önce böyle büyük bir orkestra ve koronun ön planda olduğu bir gösteride bulunmadığımdan dolayı benim için çok etkileyici bir deneyim oldu. Açıkçası biletimi alırken konserden bu kadar etkileneceğimi beklemiyordum fakat konser bitiminde “Keşke Kralın Dönüşü için bir yıl beklememiz gerekmese…” diye düşünüyordum.
İki Kule benim en sevdiğim filmlerden biri ve replikleri ezbere biliyorum fakat filmi orkestrayla birlikte izleyince sanki ilk kez izliyormuş gibi bir heyecana kapıldım. Gandalf’ın aslında ölmediğini, Entlerin ayaklanışını veya Miğfer Dibi Savaşı’nı ilk kez görüyor gibiydim. Orkestra o kadar güzeldi ki filmi izlemeyi bırakıp yalnızca orkestrayı izlediğim anlar da oldu.
İki Kule, karanlığın giderek daha da yoğunlaştığı bir dünyayı gözler önüne seriyor. Eski Dünya’nın sanayi ateşlerinde yanışını ve ağaçların ölümünü görüyoruz. Yeni bir düzene giden yolda Yüzük’ün gücünü arttırarak Frodo’yu ele geçirmesine, küçücük çocukların savaşmak zorunda kalmasına şahit oluyoruz.
Yoğunlaşan karanlıkta Yüzük’ün iradesi güçleniyor. İnsanların eline geri dönmenin yolunu bulmak için çok çabalıyor artık. Gücüyle kolayca ayartılan insanların eline.
Bir yandan karanlık yayılırken bir yandan da eski dostluklar yeniden kuruluyor. Elf ordusunun Miğfer Dibi Savaşı’na katılmasında, beşinci günün şafağında Gandalf ve Eomer’in ortaya çıkışında orkestra heyecanı iyice artırıyor. Howard Shore’un besteleri bize Hobbitlerin Shire özleminin, Frodo’nun taşıdığı ağır yükün ve kardeşliğin maceralarının yanı sıra tüm Orta Dünya’yı yansıtıyor. Fangorn Ormanı’ndan Kral Theoden’in kararlarına, Saruman’dan Arwen’in kendi kaderini çizmesine, Faramir’in seçimlerinden Aragorn’un dönüşüne kadar Orta Dünya içerisinde yer alan her karakterin ve her anın ayrı bir müziği bulunuyor.
İnsanların dünyasına bakarken duyduğumuz nefesli çalgılar, Elf diyarındayken orkestraya eşlik eden Kaitlyn Lusk’ın sesi ve savaş sahnelerine doğru yavaş yavaş artan davul sesleri bambaşka bir atmosfer yaratıyor. Orta Dünya’nın karanlığa gömülmesini, Sam’in Frodo’yu her daim desteklemesini ve Gollum’un kendi içindeki gelgitlerini canlı bir müzik ile dinlemek filmin içine kısa sürede dahil olmamızı sağlıyor.
Salondaki birinci ve ikinci kategori biletlerine ait koltukların neredeyse tamamı boştu. Bilet fiyatlarının yüksek olmasından dolayı en dolu yerler balkonlardaki koltuklardı. Konser sırasında video çekmenin sinema salonunda video çekmekten farkı olmadığı için yalnızca filmin ikinci kısmı başlamadan önceki bölümünü ve konserin bitiş kısmının bir bölümünü çekebildim.
Yüzüklerin Efendisi serisi bize, karanlık ne kadar güçlenirse güçlensin dostluğun ve umudun her daim var olduğunu gösterdi. Serideki en güçlü karakterlerden biri olan Samwise Gamgee, sonunu bilmek istemediğimiz türden hikayelerin bile mutlu sonla bitebileceğini hatırlattı.
Bu olanların hepsi yanlış. Aslında burada olmamalıydık ama buradayız. Tıpkı büyük cenk hikayelerinde anlattıkları gibi Bay Frodo. Hani o gerçekten büyük olanlarından. Tamamıyla karanlık ve tehlikelerle dolu. Sonunu bilmek istemediğin türden çünkü sonu nasıl mutlu bitebilir? Nasıl olur da bu olanlardan sonra her şey eski haline geri dönebilir? Ama sonuçta bu gölge bile gelip geçici. Karanlık bile. Yeni bir gün doğacak. Ve her doğan güneş eskisinden daha parlak olur. Bunlar bizimle kalan hikayelerdi, bir anlamı olan hikayeler. Sebebini anlamak için küçücük olsak bile. Fakat sanırım Bay Frodo, ben anlıyorum. Biliyorum. Hikayelerdeki o insanlar geri dönmek için pek çok fırsat buldular lakin vazgeçmediler. Yürümeye devam ettiler çünkü onlar bir şeylere tutunuyorlardı. Bu dünyada hala iyiliğin olduğuna Bay Frodo ve uğrunda savaşmaya değeceğine.
The Lord of the Rings in Concert: The Return of the King etkinliğinde görüşmek dileğiyle.
Geçen sene ilk filmin gösteriminde, hem bu fikre hem de yine, yeniden Yüzüklerin Efendisi’ne hayran kaldıktan sonra tam bir sene bekleyip, aylar öncesinden hiç de azımsanamayacak bir fiyata bilet alıp konsere gittikten sonra, salonda telefon ışıklarından sürekli dikkatimin dağılmasına mı yanayım, yoksa burada şu an öğrendiğime göre bunu yapanlardan birinin bir de filmin hayranı olmasına mı? En azından filmi çok da önemsemeyen, şekil(!) olsun diye gelenler bunu yapıyordur diye avutuyordum kendimi. Sinema, konser, tiyatro, bale, opera farketmez, hepsi de ‘kendi’ gözünüzle izlemeniz gereken sanatlar. İnternette yayınlayacağınız yazıyı süslemek için gösterimde resim çekmek ya da kayıt almak, hem etik olarak yanlış hem de bu kadar önemli ve belki de tekrarı olmayacak bir etkinlikte böylesi bir rahatsızlığa sebep olduğunuz için fevkalade bir saygısızlıktır. Ve büyük ihtimalle gösterime değil de telefonunuza daha çok dikkat ettiğinizden, elinizde sayfalarca yazı çıkabilecek bir konu olmasına rağmen ancak bu kadar yavan ve niteliksiz bir yazı yazabilmişsiniz. Oysa filmin müziklerini biraz araştıracak olsanız, yalnızca İki Kule’yi değil, üç film boyunca süregelen bir denklemin orta bölümü izlediğinizi bilirdiniz.
Çok sert bir yorum yapmış olabilirim ama inanın tam bir sene boyunca beklediğim ve belki de bir daha tekrarını göremeyeceğim bir etkinlikte böyle davranılması, yaşaması hiç hoş olmayan bir deneyimdi. Siz belki bir iki seferlik yaptığınız bir hareketin etkisini küçümseyebilirsiniz ama maalesef salonda sizin gibi düşünen birçok insan vardı. Sizden ricam, üçüncü filme geldiğinizde koltuğunuza yaslanın ve konserin tadını çıkarın ve izin verin bizler de çıkaralım.