İncelemeler

Sempatik Bir Kiralık Katilin Hikayesi – Billy Summers İncelemesi

Stephen King’in son romanı Billy Summers keskin nişancılık yapan, savaş gazisi bir kiralık katilin sürükleyici hikayesini anlatıyor. Neredeyse hiçbir doğaüstü unsur içermeyen roman yer yer Léon filmini anımsatıyor.

Tabii romanın anımsattığı tek şey Léon filmi değil. Ancak kitabın özellikle ikinci yarısında Léon’u anımsatacak çok fazla sahne okuyoruz. Kitabın başları da bana The Killer çizgi romanlarını anımsatmıştı. Roman boyunca karşılaştığımız tek doğaüstü unsur ise Medyum (The Shining) romanına gönderme yapan bir objeden ibaret.

Bu inceleme yazısında hikayenin sürprizini bozacak bilgiler olmayacak. Yine de inceleme yerine tanıtım yazısı okumak isterseniz buradan eski haberimize göz atabilirsiniz.

Billy Summers: Sempatik Bir Kiralık Katil

Summers, Irak savaşında üstün nişancılık yeteneğiyle birçok madalya kazanmış bir gazi. Ülkesine döndükten sonra da yeteneklerini kötü adamları öldürmek için kullanmaya başlıyor. Yani o prensipleri ve vicdanı olan bir kiralık katil. Yalnızca ölmezse dünyayı kirletmeye devam edeceğinden emin olduğu kişilerin kontratını almayı kabul ediyor.

Yine de yaptığı bu iş onu yormaya başlamış. Son bir iş daha yapıp ardından uzun uzun roman okuyabileceği emeklilik hayatına başlamak istiyor. Zira bu son iş ona emeklilik parası vadediyor: Tam 2 milyon dolar.

Summers’ın aklına tüm o “son iş” için yola çıkıp her şeyini kaybeden çete ve mafya hikayeleri geliyor. Aklında bu başarısızlık öyküleri ve filmleri dönerken yeni kontratta alışkın olmadığı düzenlemeler gördükçe de bu son işe olan kuşkusu artıyor. Fakat Summers yeteneklerine ve zekasına güvenen bir adam. Yeterince dikkatli olursa o berbat olan son iş klişesinden sıyrılabileceğine inanıyor.

Bu yüzden riski göze alıyor ve David Lockridge adıyla Midwood’da yeni bir hayata başlamayı kabul ediyor. Summers, hedefi Midwood mahkemesine gelene dek haftalarca bu şehirde yaşayacak. Komşularına kitabı üzerinde çalışmak için bu sakin kasabayı seçmiş bir yazar olduğunu söylüyor. Ancak Summers kısa sürede kitap yazmaktan ve bahçesiyle ilgilenmekten çok keyif aldığını fark ediyor. Peki bu, o gün geldiğinde hedefi vurmasını engelleyecek mi? Son işlerin laneti Summers’a da bulaşacak mı?

Korkunç Şeyler Anlatsa da Korku Romanı Değil

Aslında Billy Summers’ı iki bölümden oluşan bir kitap olarak düşünebiliriz. (Her ne kadar yirmi dört bölümden oluşsa da…) İlk bölüm Billy Summers’ın David Lockridge kimliğine alışmasını ve hazırlıklarını anlatıyor. İkinci bölüm ise Billy Summers’ın almayı kabul ettiği son işi yapacağı o özel günden sonra olanları anlatıyor.

Bence ilk bölüm karakterleri, ilişki dinamikleri ve Billy Summers’ı tanımak açısından harika olmuş. Stephen King yine bize Stephen King kalitesinde bir roman yazmış. İçine de yer yer Trump’a olan nefretinden ve pandemide yaşadığı bunalımdan kırıntılar serpmiş. Ancak ikinci bölüm Billy Summers’ın hikayesini anlatmaya devam etse de Summers’ın tüm düşünce ve dikkati hayatındaki beklenmedik bir gelişmenin etrafında dönmeye başlıyor. Bu takıntılı durum içinde karakter ilk bölümdekine göre çok daha dar bir alana sıkışmış düşünce akışı sunuyor. Dolayısıyla bence ikinci bölümde hikaye ilkine göre daha az renk içeriyor.

Stephen King’in imzası doğaüstü unsurlar içeren, akıcı korku hikayeleridir. Ancak bu romanda o ikonik unsurlar yok. Tabii yazar travmatik savaş anıları, ev içi şiddet, ölüm, işkence, tecavüz ve pedofili konularını işliyor. Bunlar da okuru rahatsız edebilecek şekilde, hatta rahatsız etmesi planlanarak anlatılmış. Fakat bu konular (mesela Çılgınlığın Ötesi‘ndeki gibi) korku öğesi olarak kullanılmamış.

Sözün Özü

Billy Summers ne bilimkurgu, ne fantezi, ne de korku türünde bir roman. Yalnızca gerilim ve aksiyon içeren bir hikaye bu. Kiralık katil ve suç hikayelerinden hoşlanıyorsanız bu romana göz atabilirsiniz. Benzer şekilde, kendi hikayenizde ya da oyununuzda keskin nişancı karakterler yazmak için yine bu romana bakabilirsiniz.

Eğer Stephen King’in romanlarına aşina değilseniz okumaya bu kitapla başlamanızı tavsiye etmem. Aslında Gökçe Yavaş çeviri yaparken Stephen King’in yazımını ve akıcı dilini güzel korumuş. Fakat King’in ikonik hikayelerinden biri, yazarı tanımak için daha yerinde bir seçenek olacaktır.

Özetle, ben romanı beğendim. İlk yarısını ikinci yarısından daha çok beğenmiş olsam da romanın tamamından keyif aldım. Üstelik Billy Summers (olması gerektiği gibi) zekice yazılmış. Labirent serisi gibi kitaplarda dünyanın en zeki karakterlerinin hikayesini okurken onların yaptığı aptallıklara göz devirmekten sıkılmış okurların ağzındaki kötü tadı bu roman başarıyla giderebilir.

Eğer fantezi, bilimkurgu ve korku gibi FRPNET’in odaklandığı temalardan bir roman okumak isterseniz Billy Summers yerine, yine 2022’de çıkan ve Stephen King’in hikayelerini andıran Bir Oğlanın Yaşamı romanını tavsiye ederim.

Romanı okuma isteği tetiklemeyi başaramadıysam Billy Summers dizisinin yolda olduğunu hatırlatayım. Sizce ana karakteri kim canlandırmalı? Stephen King o rol için Jake Gyllenhaal‘ın harika olacağını düşünüyormuş. Bence de!

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.