Robot da Olsa İnsan İnsandır – R.U.R. İncelemesi
Karel Capek‘in yazdığı Rossum’un Uluslararası Robotları (R.U.R.) tiyatrosu, robot kelimesini yapay insanlar için ilk kez kullanan eser. 1920’de yazılan ve ilk bilim kurgu tiyatrosu olan bu oyunu sizin için inceledik.
Bu inceleme için İthaki Yayınlarının Bilimkurgu Klasikleri serisinde yayınlanan çeviriyi okuduk. Tiyatroyu dilimize Direc-t grubunun vokalist ve gitaristliğini yapan Bilge Kösebalaban kazandırmış. Ancak yalnızca çevirmekle de kalmamış, bir de eserin hem Türkiye’deki hem de dünyadaki geçmişine ışık tutan güzel bir önsöz yazmış.
İnceleme yazımız spoiler içeriyor. Kitabın spoiler içermeyen tanıtım yazısını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Ben, Robot vs. R.U.R.
R.U.R. robot kelimesini literatüre kazandırması ve ilk bilim kurgu tiyatrosu olması açısından zaten okunması gereken bir eser. Ancak İthaki’nin iddiasını test etmek de ayrı bir motivasyon sebebi oldu.
Bakalım bayılacak mıyım?
İddiayı tersine çevirmek gerektiğini düşünüyorum. Ben, Robot’a bayılanlar Rossum’un Uluslararası Robotları’nı beğenecekler. Ben, Robot hikayelerinde öne çıkan temaları bu eserde bulamıyoruz. Mesela Asimov’un hikayeleri robot yasalarının bazı durumlarda çelişmesinden doğan arızaları anlatıyordu. Bazen bu yasaları kendince yeniden yorumlayan makinelerle dehşete düşüyorduk. Ben, Robot’ta en öne çıkan karakter robot psikoloğu Susan Calvin‘di.
Capek de eserinde bir robot psikoloğuna yer vermiş olsa da bu karakterin robotlar ile konuştuğunu göremiyoruz. Terapi ya da tamir şöyle dursun, Rossum’un robotlarında hata tespiti yapıldığının bahsi bile çok nadir geçiyor. Fakat her iki eser de insanın kendi eliyle yarattığı dehşeti güzel anlatıyor. Ayrıca her ikisinde de robot bir obje midir yoksa yapay da olsa insan mıdır ikilemine değiniliyor.
Genelde bir alanda ilk olan eserler klişeleştikleri için modern okuyucuya sıkıcı gelebilirler. R.U.R., bir de üstüne tiyatro türüne ön yargılı olmama rağmen bana dahi sıkıcı gelmedi. O yüzden bu seferlik İthaki’nin iddiasını çürütemediğimi söylemeliyim. Evet, robot hikayeleri seviyorsanız yüksek ihtimalle bu oyun da hoşunuza gidecek.
Robot Hakları
Robot haklarının tartışılmaya başlaması meğer robot kelimesinin ortaya çıkmasından beri varmış. İnsan gibi görünen ve zekice konuşabilen bir robota duygusuz yaklaşmak nasıl mümkün olabilir? Onların hakları da önemsenmeye değer değil mi? Kaldı ki Rossum’un Robotları metal teneke de değil, etten kemikten varlıklar. Helena Gloryova da böyle düşünen bir karakter. Robotların cansız nesneler olduklarını ve hiçbir şey hissedemediklerini kabul edemiyor. Onlara canlıymış gibi davranıyor. Gördükleri muamelenin adil ve insancıl olmasına önem veriyor. “Robotların da özgür yaşama hakkı vardır!” diye diretiyor. Fakat ne yazık ki mücadelesinin ateşi zamanla sönüp yok oluyor.
Eserin yazıldığı dönemin politik tartışmaları da ister istemez robotların işçi olarak kullanıldığı bu oyuna sinmiş.
– En iyi işçi hangisidir?
+ Sadık olandır
– Hayır, ucuz olandır. İhtiyacı en az olan işçi kârlıdır. Robotların da hiçbir ihtiyacı yok. Her şeyi yiyebilirler. Saman da olsa biftek de olsa onlar için fark etmez çünkü mutluluk, nefret, bıkkınlık ya da başka bir şey hissedemezler.
Robotların kullanımı başta masum hayalleri destekliyor. İş gücünü arttırarak ham maddelerin ücretini azaltacaklar. İş gücünün ucuzluğu ürünlerin ucuzlamasına sebep olacak. Böylece insanların yemek için endişelenmeleri gerekmeyecek. Çünkü yorulmadan çalışan robotlar tarlalarla saatlerce ilgilenebilecek ve dünyada bir bolluk dönemi yaşanacak. Hiçkimsenin hayatta kalmak için nefret ettiği meslekleri icra etmesine gerek kalmayacak. İnsanlık yalnızca kendi isteklerine ve hayallerine odaklanarak çalışabilecek. Rossum’un hedefi insanlar arası eşitsizliği robotları sisteme katarak yok etmek aslında. Böylece insanlar arasında var olan sınıf farkı insanlar ve robotlar arasında olacak. Tüm insanlık refah içinde yaşarken sıkıntılara hiçbir şey hissetmeyen robotlar katlanacak.
Bu sebeple eserin türü aynı zamanda ütopya olarak da geçiyor.
İnsanın Kendi Eliyle Yarattığı Kıyamet
Bir bakıyoruz ki ütopik ucuz işçilerimiz tarlalarda ve madenlerde değil, cephelerde kullanılıyorlar. Kayıpların insan yerine robot olması insanlığın savaş konusundaki çekincelerini daha da azaltıyor. Kendilerine verilen emirlere karşı çıkma kabiliyeti olmayan robotlar (Asimov’un robot yasalarına uymak zorunda da olmadıkları için) sivilleri katlediyorlar.
Zamanla Rossum’un fabrikası robotların tarifinde küçük değişikliklere gidiyor. Mesela acı hisseden robotların kendisini korumaya daha eğilimli olacağını öngörüyorlar. Böylece robotlar hasar almaktan çekinecek, yedek parça giderleri azalacak. Fakat bu değişiklik sadece acı hissetmek dahi olsa öngörülemez sonuçlardan bir çığ yaratıyor. Kendi haklarını isteyen ve hatta kendilerini insandan daha üstün gören robotlar üremeye başlıyor. Başta gözardı edilen ve defolu ürün olarak bakılan bu robotlar kısa sürede çoğunluk haline geliyorlar. Kendilerini insandan daha aşağı görmüyorlar ve hatta daha üstün olduklarını düşünüyorlar. Ama düşünceleri sistemlerindeki bir hata olarak etiketleniyor. Kimse seslerine kulak vermiyor. Böylece insanların cephelerini terk edip kendi savaşlarını vermek üzere silahlanıyorlar.
Son perdede ise dünyada kalmış tek bir insan görüyoruz. Düzen tersine dönmüş, bu kez insan robotlar tarafından çalışmaya zorlanıyor.
Bunu Beğenenlerin Beğeneceği Diğer Ürünler
Öneriyi yalnızca sitemizin yapay zekasına bırakmak istemedim. O da size okuyabileceğiniz haberler önersin tabii, hem hakkı hem de görevidir. Fakat ben de naçizane birkaç ürün önereyim dedim.
Tiyatro okumaya karşı önyargılı kişiler için hikayeyi çizgi roman uyarlamasını tavsiye edebilirim. Telemak Kitap’ın R.U.R. çizgi romanı gerek çizimlerinin güzelliği, gerek azıcık betimlemeden rengarenk sahneler yaratması ile çok hoş bir deneyim sunuyor.
Robot hakları ve robotların duyguları gibi temalarda hikayeleri sevenler için Detroit: Become Human güzel bir oyun deneyimi sunuyor. Clancy Brown hayranları da oyuncudan modellenen Dedektif Hank Anderson karakterinin partneri olmaktan keyif alabilirler.
Siz R.U.R. hakkında ne düşünüyorsunuz? Görüşlerinizi yorumlarda bekliyoruz.