Per Aspera Ad Astra – Starfield İncelemesi
Yıllardır beklediğimiz Starfield sonunda oyuncularla buluştu. Uzayın sonsuz derinliklerinde gezegenler arası yolculuk ve maceralara attık kendimizi.
25 yıllık bir proje olan Starfield, Bethesda‘nın uzun yıllardır gösterdiği çaba ile sonunda oyuncularla buluştu. Uzun süredir yapılan açıklamalarla 1000’den fazla gezegen ve pek çok yaşam formu ile karşılaşacağımız uçsuz bucaksız bir uzay macerası vaadedildi. Ana hikayenin ise ortalama 40 saatlik bir macera olduğu söylenmişti.
* Per Aspera Ad Astra = Zorluklardan Yıldızlara (Latince)
Benim gibi her şeyi göreyim, aman bir şey kaçırmayayım diye uğraşırsanız oyunda her gezegen, her uzay üssü derken aylarınızı ve hatta yıllarınızı geçirmeniz oldukça olası.
Herkesin oyun stili farklı o yüzden “ne yapacaksınız?” veya “nasıl yapmalısınız?” gibi konulara girmeden oyunla ilgili incelememize adım adım geçelim.
Genel Bakış
Starfield, Skyrim ve Fallout 4 oyunlarında kullanılan Creation Engine oyun motorunun geliştirilmiş hali olan Creation Engine 2 ile geliştirilmiş. Oyun motorunda ne gibi geliştirmeler yapılmış bilmiyorum lakin hem oynanış hem de görsel olarak söyleyebileceğim şey: “Fallout 4’ün uzay temalısı” olmuş!
Kontrolleri, oynanışı, görselleri ile Fallout 4 oyununa aşina olanlar için hiç yabancılık çekmeyecekleri bir oyun deneyimi olmuş. Bunun dışında zaman zaman kendimi Fallout 4 oynuyor gibi hissettiğim anlar çok oldu. 300 saate yakın Fallout 4 oynamış birisi olarak, “Fallout 3’ün ek paketi Mothership Zeta, Fallout 4’e uyarlansaydı Starfield olabilirdi,” diye düşünmeden edemedim. 😊
Doğrusu bunca yıllık çalışma ve tanıtım, beklentileri oldukça yükseltmişti. Çok daha yenilikçi, oynanışı ile bambaşka bir deneyim sunacak diye beklerken ufak bir hayal kırıklığı oldu.
Hikaye
Tarih 2330 yılı. Dünya artık atmosferini kaybetmiştir ve mavi gezegen, bir çöl olmuştur. Bu bir anda olmamıştır. İnsanların gezegeni terketmek için yaklaşık 50 yıllık bir zamanı olmuştur.
Bir madenci olarak başladığımız macerada başımıza gelen bir olayla hayatımız çok hızlı bir şekilde değişiyor. Maden toplarken kayanın içine gömülü bulduğumuz bir metal parçasına dokunduğumuzda kendimizi kaybediyoruz. Sonrasında bu demir parçasının “artifact” olduğunu öğreniyoruz. Bunu araştıran Constellation ekibine çok hızlı bir şekilde katılıp bir yıldız kaşifine dönüşüyoruz. Bizden beklenen ise diğer artifactleri bulmak.
Topladığımız bilgiler neticesinde farklı gezegenlere gidip araştırmalar yapmaya başlıyoruz. Bu sırada karşılaştığımız kişilere de yardım ederek farklı gezegenler ve uzay üsleri keşfediyoruz.
Starfield Tarihçesi
İşte resmi Starfield zaman çizelgesi ve şimdiye kadarki hikaye:
2050: İnsanlar Mars'a ilk kez ulaşıyor. 2100 yılına gelindiğinde insanlar uzayda yaşamaya başlar.
2156: İnsanlar Alpha Centauri'ye varır (Dünya'dan 4,37 ışık yılı uzakta).
2159: Birleşik Koloniler (The United Colonies) kurulur.
2160: New Atlantis kurulur ve 2161 yılında Birleşik Kolonilerin resmi başkenti olur.
2167: Cheyenne, ilk yerleşim yeri olan Akila Şehri'ni kuran Solomon Coe tarafından iskân edilir.
2188: Coe, Volii'yi yeni bir ittifak olan Freestar Collective'de Cheyenne'e katılmaya davet eder. Freestar Collective resmi olarak 2189 yılında kurulur.
2194: Birleşik Koloniler (BK), Narion sistemindeki Deepala'nın yörüngesine Clinic adlı yıldız istasyonunu yerleştirir. Narion sisteminin bağlı olmayan halkları bunu Birleşik Koloniler'in sınırlarını genişletme girişimi olarak görür ve Birleşik Koloniler'den Clinic'i kaldırmasını talep eder. BK reddedince, Narion halkı 2195 yılında sistemi korumak için harekete geçen Freestar Collective'e katılmak için oy kullanır.
2196: Freestar seferberliğine yanıt olarak BK, Narion sistemine bir filo gönderir ve Freestar da aynı şekilde karşılık verir. Narion Savaşı başlar.
2216: Halkın duyarlılığı azalırken Narion Savaşı uzar. Sonunda, Narion Antlaşması 2216 yılında BK ve Freestar Collective tarafından imzalanır ve çatışma sona erer. Settled Systems terimi antlaşmada resmileştirilir.
2221: Freestar Rangers, Freestar Collective'in tüm vatandaşlarına hizmet etmeye adanmış seçkin bir koruyucu ve araştırmacı güç olarak kurulur.
2275: Constellation, Sebastian Banks tarafından kurulur. Asıl üyeler arasında başarılı fizikçi Chloe Bao; en genç üye ve Sebastian'ın çırağı Aja Mamasa; botanikçi ve xeno-flora uzmanı Darius Andris; zengin mirasçı ve maceracı Bernadette Laurent; eski kaçakçı Everado Gil ve biyolog ve doktor Kadri Toma yer alır. Köşk, gelecek nesiller boyunca Takımyıldız'ın ihtiyaçlarına ve insanlarına hizmet etmek üzere Yeni Atlantis'te inşa edilir.
2305: Barrett, Constellation'a katılır.
2307: Freestar Collective, Lunara sistemindeki Vesta gezegeninde çiftçiliğe başlar. 2308 yılına gelindiğinde Birleşik Koloniler, Freestar Collective'in dördüncü bir yıldız sisteminde koloni kurarak Narion Antlaşması'nı ihlal ettiğini iddia eder. Diplomatik görüşmeler başarısızlıkla sonuçlanır ve BK, Vesta'yı kuşatarak onu savunmak için geride kalan (ya da getirilen) herkesi öldürür. Koloni Savaşı resmen başlar.
2310: Constellation ilk Artifact'i ele geçirir ve Constellation arşivlerinde saklar.
2311: Birkaç yıl süren çatışmaların ardından, sivil ve askeri Freestar Collective gemilerinden oluşan bir filonun vur-kaç taktiklerini kullanarak BK donanmasının büyük gemilerini alaşağı etmesiyle Koloni Savaşı Cheyenne Muharebesi ile fiilen sona erer.
2315: BK Vanguard, Freestar Collective'in Koloni Savaşı sırasında sivil gemileri kullanmasına BK'nin verdiği yanıtın bir parçası olarak kurulur. Vanguard, BK'nin kendi sivil donanmasıdır ve sivillerin kendi gemilerini kullanmasına dayanır.
2319: Sarah Morgan, BK Navigator Corps'un en genç başkanı olur ancak 2320'de bölüm kapatıldığı için bu pozisyon kısa ömürlü olur. Akıntıya kapılan ancak yine de eğitimini iyi bir şekilde kullanmaya hevesli olan Morgan, Constellation'a katılır.
2321: Walter Stroud - Settled Systems'in önde gelen yıldız gemisi üreticilerinden Stroud-Ecklund'un ortak sahibi - Constellation'a katılır ve onun başlıca mali destekçisi olur.
2322: Eski Crimson Filosu korsanı Vladimir Sall, Constellation'a katılır.
2325: Sarah Morgan, Constellation'ın başkan vekili olur.
2325: İlahiyatçı Matteo Khatri Constellation'a katıldı.
2326: Barrett, Constellation arşivlerinde orijinal Artifact'i bulur ve bunun özel bir şey olduğunu anlar.
2327: Freestar Ranger Sam Coe ve kızı Cora Constellation'a katılır.
2328: Andreja, Constellation'a katılır.
2328: Barrett, Constellation'ı Starstation L-868'i satın almaya ve onu 'Göz' lakaplı bir derin uzay tarayıcısı olacak şekilde modifiye etmeye ikna eder.
2330: Starfield hikayesi başlar.
Oynanış
Oyunun kontrolleri, daha önce Bethesda oyunları, özellikle Fallout 4 oynamış kişiler için oldukça tanıdık gelecek. Aynı kontroller ve hatta aynı oynanış yapısı ile Starfield’da yıldızları ve gezegenleri keşfedebileceksiniz.
Craft (eşya yaratma) mekaniği de yine diğer Bethesda oyunlarındaki gibi korunmuş. Masanın üstünde duran kalemden tutun da sağda solda gördüğünüz çekiç, kalem, dosya kağıdı, demir parçası gibi her türlü ıvır zıvırı toplayabiliyorsunuz. Sonrasında bir eşya yaratma masasına giderek bu eşyaları parçalayıp kendi silahınızı, uzay elbisenizi veya ihtiyacınız olan başka parçaları üretiyorsunuz.
Gezegenlerin farklı yer çekimine sahip olmasının etkisini hissetmek çok güzel. Düşük yer çekimi olan gezegenlerde zıpladığınızda yaşadığınız uçma hissi çok eğlenceli. Hatta gezegende savaşırken zıplayıp yere doğru ateş etmek, Boba Fett’in jetpack ile yaratıklara saldırması hissini verdi.
Gezegenlerin hepsi birbirinden tamamıyla farklı değil. Gezegenlerin sadece %10’unda yaşam var ve geri kalanlarda bazı terkedilmiş uzay üsleri olabiliyor. Bununla birlikte yine de o gezegene gidip elementler ve madenler toplayabiliyorsunuz. Bazı gezegenlerdeki yapılar ve hatta düşman konumları bile birebir aynı.
Uzay Savaşları
Oyundaki bir başka oynanış mekaniği ise uzay savaşları. Gemimizle uzay boşluğunda veya gezegen yörüngelerinde seyrederken bize saldırabilen düşman gemileriyle savaşmak oldukça eğlenceli. 2003 yılında piyasaya sürülen Freelancer ve 2020 yılında piyasaya sürülen Star Wars: Squadrons oyunlarını bolca hatırlattı. İkisini de çok severek oynamış birisi olarak bu savaşlar hoşuma gitti.
Normal uzay savaşı oyunlarından farklı olarak gemimizin ana reaktörünü ve güç dağılımını da kontrol etmemiz gerekiyor. Savaşın tam orta yerinde bunu ayarlamak biraz alışma süreci gerektirse de güzel düşünülmüş bir detay. Mesela reaktörümüzün verdiği gücü lazer silahlarımıza veya füzelerimize verebiliyoruz ama ateş gücünü en yüksek seviyeye çıkarmak için kalkanlarımıza veya motorumuza verdiğimiz gücü kısmamız gerekebiliyor. Bunun dengesini savaşırken ayarlamak çok kolay olmasa da çok dayanıklı ama ateş gücü düşük bir gemiden bir anda savunması düşük ama çok yüksek ateş gücüne sahip bir gemiye geçebiliyoruz.
Uzay kontrolleri de bahsettiğim oyunlardaki gibi olmuş. Daha önceden uzay savaşı türünde oyun oynadıysanız geminin kontrollerine anında alışacaksınız. Eğer oynamamış biriyseniz alışmak biraz sürebilir ve başınız dönebilir ama kısa sürede alışırsınız.
Görevler
Oyunda ana görev sizi sürekli gezegenler arası gezdiriyor. Bunun tabii bir amacı var. Hem uzayı yavaş yavaş keşfedin hem de yeni gezegenlerin tadına bakın. Aksi takdirde sadece yaşam olan gezegen arayışı ile oradan oraya gidebilirsiniz.
Bunun dışında bir de yan görevler var. O kadar çok yan görev beliriyor ki bazen ana görevden çıkıp tamamen kendinizi yan görevler yaparken bulabiliyorsunuz. “Yan görev beliriyor” derken bilinçli söyledim çünkü gidip yan görev almanıza gerek kalmayabiliyor. Siz şehirde birisiyle konuşurken yanınızdan geçen bir vatandaş, “Ya duydun mu bilmemne gezegeninde de korsanlar varmış,” diye arkadaşına bir şey anlatırken kulak misafiri olursanız anında görev sizin günlüğünüzde beliriveriyor.
Eğer yan görevlere -oyunda Activities diye geçiyor- boğulmak istiyorsanız New Atlantis veya Akila City’de biraz gezinin, bol bol kulak misafiri olacağınız göreviniz olacaktır. Bu kadar çok görev bazen hikayenin gittiği noktadan da uzaklaştırıyor sizi. O nedenle bir tavsiye, bir görevi yapıyorsanız bitirmeye çalışın çünkü arada başka görevlere de giderseniz, “Ne yapıyordum ben burada?” hissiyatı yaşamanız olası.
Bir de söylemeden edemeyeceğim, Bethesda yine, “Yürüme hızından hızlı ama koşma hızından yavaş” hareket eden NPC’ler yapmış. Görevlerde karakteri takip etmek çok zor oluyor. 🤭
Geminizi Güçlendirin veya Yenisini Alın
Oyundaki en güzel şeylerden birisi geminizin silahlarını, reaktörünü, uzay sıçraması motorunu veya kalkanlarını geliştirerek daha güçlendirmek. Eğer geminizden memnun değilseniz yenisini de alabiliyorsunuz ve aynı şekilde yeni geminizi de güçlendirebiliyorsunuz.
Oyunun Faster Than Light (FTL) gibi oynanış mekaniklerine de sahip olacağı belirtilmişti. Geminize mürettebat alıp savaşlarda size yardım etmelerini sağlayabiliyorsunuz. Hatta başka bir gemi satın alıp onun parçalarını söküp kendi geminizi de yaratabiliyorsunuz. Oyuncular burada çok vakit harcayabilirler.
Uzayda Yolculuk
Uzayda yolculuk etmek öyle beklediğimiz kadar kolay değil. Starfield ilk duyurulduğunda koskoca bir uzayda sonsuz seyahat edebilecekmişiz gibi hissettirmişti ancak gezegenler MMORPG sistemi gibi yaratılmış. Bazı gezegenler Seviye 5 olmanızı gerektirirken daha uzak gezegenler için Seviye 75 olmanız gerekiyor. Hani MMO oyunlarında o bölgeye gitmek için öncesinde seviye ve tecrübe puanı kasmanız gerekiyor ya, tıpkı onun gibi olmuş.
Karakollar ve Kaynaklar
Gezegenlere indiğimizde her gezegende farklı mineral, element ve madenler bulabiliyoruz. Bunları toplamak için sürekli o gezegene gitmek yerine oraya bir istasyon kurarak orada otomatize edilmiş bir maden üssü oluşturabiliyoruz. Daha sonrasında bu kaynakları karakollar aracılığıyla toplayabiliyoruz.
Bu karakolları kurmak için hammadde ve kaynaklara ihtiyacımız var. Yine elimizde kesici lazerimizle maden toplamak için koşturmamız her halükarda şart oluyor.
Yol Arkadaşları
Bize uzay yolculuğumuzda eşlik eden yol arkadaşlarımız da oluyor. Bu yol arkadaşlarımız hem üstümüzde taşıdığımız eşyaları bizim yerimize taşıyabiliyorlar hem de savaşlarda bize ekstra silah gücü olarak destek oluyorlar. Bununla birlikte yol arkadaşlarımızla romantik ilişkiler de geliştirebiliyoruz.
Yol arkadaşlarınızı, yetkinliklerine göre geminizde görevlere de atayabiliyorsunuz. Mesela iyi silah kullanma yeteneği olan birisini geminizin silahtarı yapıp atış gücünüzü arttırmanız da mümkün.
Ağırlık ve Envanter Yönetimi
Oyunun başında en büyük sorunlardan birisi üzerinizde eşya taşıma sorunu. İndiğiniz bir gezegende madenleri topladıkça üstünüzdeki yük de artıyor. Eğer taşıyabileceğinizden daha fazla yük taşıyorsanız oksijen tüketiminiz her hareketinizde daha fazla azalıyor. Normalde sadece hızlı koşarken oksijen tüketiminiz azalırken yükünüz ağırsa normal koşmada bile oksijen azalıyor.oyn Bundan kurtulmak için gemi deposunu kullanmak en etkili çözüm.
Gemi deposuna koyduğunuz hammaddeler, üretim istasyonunda eşya üretirken doğrudan gemi deposundan kullanılıyor otomatik olarak. Eğer hammadde yoldaşınız üzerindeyse üretim istasyonu o hammaddeyi otomatik olarak çekmiyor.
Grafikler
Starfield oyununda ilk kez kullanılan Creation Engine 2 oyun motorunun ne gibi geliştirmeler sunduğunu çok detaylı olarak bilmesem de grafik motorunun eski motor ile çok farklılık göstermediğini söyleyebilirim. Önceki oyunlarda birbirinini içine geçerek korkutucu manzaralar oluşturan kaplamalarla karşılaşmadım ama insanların grafik yapısı maalesef tatmin edici olmaktan çok uzak.
Özellikle ana üslerden birisi olan New Atlantis’te etrafta dolaşan insanlar android veya zombi gibiler neredeyse. Tepkisiz bakışları, Skyrim ve Fallout 4’ten aşina olduğumuz yürüme animasyonları, detaysız kaplamaları gerçekten oyun hissiyatına çok zarar veriyor. Belli ki oyun motorunun kendi karakter yaratma arayüzü ile geliştirilmiş hepsi. Aynı fantastik tarzda saç stiline sahip onlarca kişiyi birkaç dakika içerisinde görebiliyorsunuz. Neredeyse herkes bir şekilde birbirine benziyor. Sadece ana karakterlerde biraz daha detaylı çalışılmış. Bu birbirinin kopyası gibi görünen vatandaşlar yüzünden yaşayan bir dünya hissiyatını yaşayamıyorsunuz maalesef.
Oyundaki mekan kaplamaları da birbirine çok benziyor. Bazı uzay üslerinin içi, Fallout 4’teki barınak kaplamalarına çok benziyor. Yani sürekli bir aynılık ve tekrara düşme var. Bu yüzden bir süre sonra görsel cezbediciliğini kaybediyor ama keşiflere olan ilgimiz dinmiyor çünkü aslında her üs bize keşfedeceğimiz bir şey sunmak için orada.
Genel olarak ortamlar ne kadar birbirine benzese de uzay mimarisi, bilimkurgu eserlerinde karşılaştığımız yapılar bize bir bilimkurgu oyunu hissini başarıyla veriyor. Fütüristik tasarımları tüm yerleşimlerde görüyoruz. Üslerin mimarisi birbiriyle benzerlik gösterse de girdiğiniz ortam, olması gerektiği gibi hissini yaşatıyor.
Ben oyunu Monster Tulpar T7 V21.8 modeli, üzerinde RTX 3070 ekran kartı olan laptop ile 2K çözünürlükte oynuyorum. Bir takılma, performans düşüşü sorunuyla karşılaşmadım. O nedenle Ultra ayarlarda bile sorun yaşamadım.
Ses ve Müzik
Oyundaki sesler oldukça güzel olmuş. Lazer silahları, enerji silahları veya balistik silahlar hepsi bir bir seslendirilmiş. Onun dışında gezegenlerdeki yaratıkların sesleri veya uzay gemisi sesleri de gayet tatmin edici.
Oyunda karşılaştığımız her karakter seslendirilmiş. Boş bakışlarını umursamazsanız seslendirme olayı güzel olmuş.
Müzik konusunda ise çok fazla açıklama yapamayacağım maalesef. Oyunda genel olarak ambiyans müzikleri mevcut. Imagine Dragons bile oyun için özel şarkı yapmışken oyun içindeki müziklerin sadece ambiyans müziği olması biraz sıkıcı doğrusu.
Sonuç ve Özet
Oyunu uzun yıllardır heyecan ve merakla bekleyen birisiyim. Starfield ilk çıktığı gün de oynamaya başladım. Daha ilk anda kontrolleriyle, sonrasında da grafikleriyle bir Fallout 4 çağrışımı yapmıştı. Aslında Fallout evrenini ve dördüncü oyunu çok seven birisi olarak bu durum hoşuma bile gitti. Sonrasında Starfield’ın gerçekten de Fallout 4’ün uzay kaplamalı gibi gelmesi rahatsız edici olmaya başladı.
Oyunda gezegenleri dolaşmak heyecan verici bir düşünce gibi gelmişti ama bomboş gezegenlerde dolaşmak çok da heyecanlı gelmedi. Ana görev ve yan görevlere odaklandım biraz. Çok eğlenceli yan görevler var ama hepsinde oradan oraya gitmek zevkli bir iş değil. Açık dünya oyunlarında kırsala, dağlara, ovalara giderek sürprizlerle karşılaşabiliyoruz ancak Starfield’da bir uzay üssünden başka gezegendeki uzay üssüne gidiyoruz. Bu da oyunu bir uzay simülasyonu gibi yapıyor.
Oyunu bütün gün başından kalkmadan oynamak istesem de her görevi tamamladıktan sonra bilgisayar başından kalkma isteğimi bastırmakta zorlandım. Sürükleyici ve sürekli devamlılığı olan bir hikaye sunmadı oyun ne yazık ki. Kopuk kopuk görevler yapıyormuşum gibi hissettim çoğunlukla.
Uzay ortamını çok sevdim. Keşke sadece gezegenden gezegene yolculuk yapmanın ötesinde sonsuz uzayda da Star Trek edasıyla yolculuk yapıp büyük keşifler yapabilseydik. Uzay tasarımları da hoş olmuş ama ortalıkta yapacak çok bir şey yok. En nihayetinde burası Space (boşluk) 😊
Belki benim beklentim çok yüksekti, belki de inceleme boyunca bahsettiğim gibi Fallout’a çok fazla benzettim. O nedenle, “Bu oyuna kesin en az 8 puan veririm,” diye beklediğim oyunda ufak hayal kırıklıkları yaşadım.
Starfield, her oyuncunun mutlaka oynaması ve fırsat vermesi gereken bir oyun. Bu oyun, eminim tutkunu olan kişiye aylar boyunca büyük bir uzay macerası sunacak. Eğer bütçe ayırmadan önce denemek isterseniz Game Pass üzerinden oyunu oynayabilirsiniz. Eğer hoşunuza giderse hemen satın alıp kütüphanenize eklersiniz. Belki de sizi çok sarmayacak ve sıkıcı bulacaksınız. Sadece oyuna başladıktan sonra biraz sabretmek ve kusurları görmezden gelmeniz gerekebilir.
Starfield İnceleme Puanı
Hikaye - 7.5
Oynanış - 8.5
Grafik - 6.5
Ses ve Müzik - 7
7.4
Çok zaman geçirtecek bir oyun ancak bu kadar zamanı sıkılmadan geçirmek çok mümkün görünmüyor.