Onurun İçin Hayatta Kal – For Honor İncelemesi
Dünya değişiyor, kara parçaları yükseliyor, onur için ve hayatta kalmak için mücadele başlıyor. Samuraylar, Şövalyeler ve Vikingler… Hepsi büyük savaşta birbirlerinin karşısına çıkıyor. Zaman değişiyor, aktörler değişiyor, savaştıkları amaç bile değişiyor ama savaş değişmiyor. For Honor başlıyor!
Ubisoft firmasının aksiyon ve özellikle Battle Arena tarzını severler tarafından heyecanla beklenen For Honor oyunu, beta aşamasında çöken sunucular ve oyuna bağlanamamalar nedeniyle oyunculara sıkıntılı zamanlar yaşatmıştı. 14 Şubat günü çıkan tam sürüm ise Ubisoft’un beta sürecinden ders çıkardığını gösteriyor doğrusu. Aral Oyun tarafından raflara çıkan oyunun ilk günden hemen başına oturduk ve kalkamadık, hemen de yazdık.
OYUNDA TEMEL OLARAK NELER VAR?
Oyunda oynayabileceğiniz 3 farklı sınıf bulunuyor. Şövalye, Viking veya Samuray sınıflarından birisini seçip savaşın ortasına atlıyorsunuz. Genel hatlarıyla alışık olduğumuz MOBA türü oyunlara çok yakın ancak TPS bakış açısına sahip. Siz sadece seçtiğiniz kahramanınızı yönetirken karşı takımın kahramanlarını veya normal askerlerini öldürüp görevler yapmaya çalışıyorsunuz.
NASIL BAŞLAMALI?
Oyuna başlar başlamaz bir Öğretici çıktı karşıma. Nasıl bir kahraman ile dövüşeceğimi öğrendim. Öncelikle dövüş pozisyonu alıyorsunuz. Bazen karşınızda birden fazla da kahraman olabiliyor ve dövüş stratejinizi ona göre ayarlamanız gerekiyor. Karşı taraf size karşı 3 farklı yerden saldırı yapabiliyor, siz de aynı şekilde saldırı yapıyorsunuz; bunlar yukarıdan, sağdan ve soldan saldırılar. Düşmanın ne yönden saldırı yaptığını görüyorsunuz ve dövüş pozisyonundayken farenizi (evet, PC’de oynuyorum) o yöne doğru hafifçe çekiyorsunuz ve karakteriniz o yönden savunma yapıyor. Saldırı yaparken de yönünüzü aynı fare hareketiyle belirliyorsunuz ve düşmanı gafil avlamaya çalışıyorsunuz.
Öğretici; saldırılardan kaçınma, askerlere saldırma, bir yeri ele geçirme gibi diğer hareketleri de gösteriyor ve oyunun temel mekaniklerini kavrıyorsunuz.
Hikaye aşığı birisi olarak hemen Story Mode’a (Hikaye Modu) daldım. Şövalyelerin hikayesi ile hikayeye başladım ve kendimi bir anda bir oyunda değil resmen tarihi bir filmin içerisinde buldum. Sahneler, arkaplandaki hareketlilik ve görüntülerin kalitesi MUHTEŞEM! Grafiklere sonra değineceğim detaylıca. Story Mode oldukça güzel olmuş. Kendinizi karakterle değil hikaye ile özdeşleştiriyorsunuz ve epik bir hikayeyi canlandırıyorsunuz. Mutlaka Story Mode ile başlayın, böylelikle biraz da tecrübe kazanmış olursunuz.
SINIFLARIN FARKI NE?
Oyunda Samuray, Şövalye veya Viking sınıfından karakter seçme imkanınız var. Bunların bir de alt sınıfları var ve kendi içinde en dengeli olan da Vanguard. Başlangıç için Vanguard alt sınıfını seçmelisiniz ama sınıfların temel farklarını belirtelim;
Samuray: Hızlı, orta seviye zırh gücüne sahip, ortalama hasar veriyor, canı az
Şövalye: Ortalama hızda, yüksek zırh gücüne sahip, düşük hasar veriyor, canı da ortalama
Viking: Yavaş, düşük zırha sahip, yüksek hasar veriyor, canı da yüksek
Kendi oyun stilinize göre dilediğiniz sınıfı seçebilirsiniz.
BEKLENEN SAVAŞ: MULTIPLAYER
Son yıllarda olduğu gibi oyunun temelinde çok oyunculu savaş yatıyor. Zaten oyuna baktığınız zaman TPS MOBA demek yanlış olmayacaktır. Multiplayer’a girdiğinizde karşınıza diyar haritası çıkıyor. Burada Duel & Brawl, Deathmatch ve Dominion bölümlerini görüyorsunuz. Kısaca şöyle;
Duel & Brawl: Bu bölümde sadece kahramanlarla savaşıyorsunuz. 1v1 veya 2v2 düellolar yapıyorsunuz. Tam bir arena.
Deathmatch: Burada 4v4 savaşlar yapabiliyorsunuz. Bir yandan kahramanları yenmek için uğraşırken bir yandan da askerleri öldürerek güç ve can kazanabiliyorsunuz.
Dominion: Haritada bulunan stratejik bölgeleri ele geçirmeye çalışıyorsunuz. Birlikte hareket etmek ve takım olarak mücadele etmenin önemini bu haritada anlıyorsunuz.
Benim tavsiyem Multiplayer bölümünde önce botlara karşı maçlar yaparak hem oyun yapısını hem haritayı öğrenmeniz. Bu sırada bir de dövüş tecrübesi edineceksiniz. Eliniz bir kere saldırı ve savunma yapılarına alıştıktan sonra gerçek kişilere karşı oynarsanız istediklerinizi daha kolay yapabilirsiniz.
OYNAMASI KOLAY MI?
Oyunda alışması uzun süren ve oyunu zorlaştıran yegane etken oynanabilirlik. Bir yandan düşmanın açık tarafından saldırmaya çalışırken bir yandan da size gelen saldırıların yönünü görüp ona göre savunma yapmaya çalışıyorsunuz. Bu arada saldırılardan kaçınmak için sağa sola zıplayabilir ve hareket de edebilirsiniz. Baktığınız zaman savaşlar, aksiyon oyunlarındaki Boss savaşlarını andırıyor. Doğru zamanda doğru hamleyi yaparak düşmanı yenmeye çalışıyorsunuz.
Açıkçası kontrollere ve dövüş mekaniklerine alışmak biraz zor. Bununla birlikte karakterlere özgü yetenekler de var. Bunları da kullanarak avantaj sağlayabiliyorsunuz. Bir yandan da bunları doğru kullanmaya çalışıyorsunuz.
Yine de gözünüzde büyütmeyin, 10-15 oyundan sonra alışıyorsunuz ve artık el-göz koordinasyonunuz da gelişiyor. Nelere dikkat etmeniz gerektiğini daha iyi kavramaya başlıyorsunuz. Bu nedenle oyunun başında, “Ben niye beceremiyorum?” demeyin, becerirsiniz.
O NASIL BİR GÖRÜNTÜDÜR!
Ubisoft, uzun zamandır bu oyun için boşuna çalışmamış doğrusu. Arkaplan dinamikleri, çevresel görsellik ve her şeyden önce karakter modellemeleri muazzam. Yukarıda da bahsettiğim gibi Story Mode’a girdiğimde film izliyorum hissine kapıldım. Grafikler çok başarılı. Bilen bilir, ben Monster Notebook kullanıyorum. Eski cihazımda GTX 970M ekran kartı, yenisinde de GTX 1060 ekran kartı var. İkisiyle de oyunu denedim ve 970M ile bile çok başarılı grafikler gördüm. Kostümün kumaşının salınımından tutun da havasal etkilere, ateşlere kadar her şey harika modellenmiş.
Gerçekten son dönemde gördüğüm en başarılı grafikler diyebilirim rahatlıkla.
SONUÇ OLARAK…
Eğer karakter gelişimi olan MOBA türündeki oyunları seviyorsanız, stratejiden ziyade aksiyon hoşunuza gidiyorsa For Honor verdiğiniz her kuruşa değecektir. Unutmayın, oyunun ana kurgusu Multiplayer oyun üzerine; eğer ben hikaye için alıyorum diyorsanız çok zorlamayın!