İncelemeler

No Man’s Sky İncelemesi

no-mans-sky-banner

Yaban ellerin “hype train” dedikleri bir tanım vardır. Dilimizde bunun tam karşılığı yok ama kısaca herhangi bir yapıma odaklanan yüksek beklenti olarak çevirebiliriz. Bu beklenti treni son yıllarda olmadığı kadar şiddetle bir oyunun peşine takıldı son 2 yıldır, bu oyunun da adı No Man’s Sky.

Ufacık bir ekibin elinde hayat buluyor oyun ama iddiası benzersiz. 14 kişilik Hello Games’ten geliyor No Man’s Sky ve bizlere kentilyonlarca (30 sıfırlı sayı) gezegenin bulunduğu gerçek bir evren sunmayı hedefliyor. İddialar bu kadar büyük olunca elbette oyun dünyasının beklentileri de uzaya çıktı hızlıca. Ufak bir ekibin bunu başaramayacağını söyleyenlerin karşısında duranlar önemli olanın boy olmadığını savundu son birkaç yıl boyunca. Sonunda sahneye çıktı No Man’s Sky ve en azından bir taraf tutabileceğiz artık.

No Man’s Sky’ın elle tutulur bir hikayesi yok. Amaç basit; yeni gezegenleri keşfeden ilk insan olmak. Elbette bir amaç var oyunda, evrenin merkezine ulaşmalısınız. Etrafı keşfetmeden, sadece gerekli materyalleri toplayarak bunu 40 saatte başarabilirsiniz. Yapım ekibinin başındaki Sean Murray ise bunu arzulamadıklarını, asıl amacın saf keşfetme duygusunu yakalamak olduğunu söylüyor ısrarla. Elinizin altında sayamayacağınız kadar gezegen yatıyor, elinizden geldiğince yeni yaşamları keşfetmek dururken evrenin merkezine gidip ne yapacaksın sevgili oyuncu? Titre ve kendine gel, artık iflah olmaz bir kaşifsin işte. Çık yola, yepyeni gezegenler keşfet.

Adeta Devrim

no-mans-sky-gorsel-003

Teknik anlamda yeni bir çıtayı simgeliyor No Man’s Sky. Büyük ihtimalle oyunların kaderini de değiştiriyor ve ileride izinden gidecek sayısız oyun için devrim niteliğinde bir yol açıyor. Algoritmaların birbirine girdiği, tasarımla matematiğin seviştiği bu oyun eksikleri ne olursa olsun bir kilometre taşı.

Şimdi buradaki teknik başarıyı şöyle özetlemeye çalışayım sizlere; 6 GB gibi ufak sayılabilecek boyutta bir oyun No Man’s Sky ve o küçücük bedeninde barındırdığı tahmini gezegen sayısı şu: 18’in yanında tam 30 tane sıfır. Şaşırtıcı, değil mi?

Murray ve ekibinin elinden çıkma o özel yazılım ve algoritma sayesinde oyundaki tüm gezegen, canlı ve bitki florası anlık ve rastgelesel olarak yaratılıyor. Yani siz bir gezegene yaklaşırken onun üzerindeki coğrafya ve hayat o anda milyonlarca, belki de milyarlarca seçeneğin rastgele bir şekilde birleşmesi ile canlanıyor. Bu da keşfettiğiniz yaratıkları, bitkileri ve gezegenleri muhtemelen çok az oyuncunun görecek olması demek. İşte Murray’nin çocukluk hayali de tam olarak bu.

no-mans-sky-gorsel-002

Kendisi küçük bir çocukken yabancı bir gezegene ilk adım basan astronot olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmiş durmuş. Alın size fırsat. No Man’s Sky ile bu hissi yakalamak, sayısız yeri keşfedip oraya ilk ayak basan oyuncu olmak sizin elinizde.

Tüm bu teknik başarı ve oyunun küçük bir ekipten çıkmasının en büyük götürüsü ise grafikler. No Man’s Sky’ın grafikleri muazzam değil, PS4’ün gücünü sömüremiyor. Elbette her şeyin grafik olduğu dönemleri çoktan geçtik, önemli olan toplamda bir oyunun bizlere nasıl bir keyif yaşattığı. O yüzden ortalama grafikleri için bu oyuna çemkirecek değilim. Zaten renkli gezegenleri ve kendine has görsel dili ile belli oranda bir çekiciliğe de sahip No Man’s Sky.

Eksikler daha devam ediyor ama. Hello Games boyundan büyük bir işe kalkıştığı için tam olarak her başlığı kotarması imkansız. Kaplamalar mesela; oldukça kötüler ve siz gezegene yavaş yavaş inerken ancak ekranda belirip coğrafyaya yayılıyorlar. Nesneler de ansızın beliriyor; önce kabak gibi bir gezegene indiğinizi sanıyorsunuz ama siz yaklaştıkça bitki örtüsü, ağaçlar, monolitler ve hayvanlar beliriveriyor. Frame değerlerinin de zaman zaman düştüğüne tanık olacak, şöyle içten bir öf çekeceksiniz, benden söylemesi.

Gezegene İniş ve Ötesine Gidiş

no-mans-sky-gorsel-005

Artık şu oynanabilirliğe bir bakalım, değil mi? No Man’s Sky’ın devrimsel teknolojisi kendisine destek çıktığı kadar köstek de oluyor zaman zaman. Ucu bucağı olmayan bir evrende bir başınasınız. Bir gezegeni ilk keşfeden olmak, isim babası olmak oldukça keyifli bir his. Uzay kaşifisiniz burada, evren emrinizde. Atlayın mekiğinize, özgürce keşfe dalın. Bir yere kadar tatmin ediyor bu duygu sizi ama belli bir süreden sonra aynı şeyleri yaptığınızı ve bu sürede de yalnız olduğunuzu anladığınız anda oyunun tadı hafiften kaçmaya başlıyor.

Başka oyuncularla etkileşime girememek, ticaret yapamamak veya sadece birlikte keşif yapamamak No Man’s Sky’ın en büyük eksisi. Sıkı bir çevrimiçi desteğiyle bu oyunun gelebileceği noktayı düşünemiyorum bile. Yalnızlık tercih olsa keşke, zaman zaman kafa dinlemeyi seçsek ve bir başımıza keşfe dalsak.

Oyundaki ana amaç evrenin merkezine ulaşmak. Bunu yıldızlararası yolculuk özelliğini kazandıktan sonra kolayca yapabilirsiniz ama daha önce de dediğim gibi aslında amaç bu değil. Merkeze ulaşmak sadece nihai bir son veriyor size, o kadar. Amaç sadece ve sadece keşfetmek, keşfedilen yerlerdeki yaşamları tanımlamak, maden toplamak ve ticaret yapmak. Aslında sade bir uzayda yaşam simülasyonu diyebilirim oyun için. Yolculuk yapmak ve ticaret için madene, maden bulmak için gezegen keşfetmeye, araç ve uzay giysinizi geliştirmek için de ticaret yapıp gelişim noktalarını bulmaya ihtiyacınız var. Her şey zincirleme birbirine bağlı burada, birini yapmak bir diğerinde yol almak oldukça güç.

Madenlerin Önemi

no-mans-sky-gorsel-006

FPS oyunlarının aksiyon dinamiklerini toplayıcılık sisteminde kullanıyor No Man’s Sky. Ateş ederek bitkileri yok ediyor ve maden topluyor, ileri seviyede silaha sahip olunca kötü hava koşullarında hayatta kalmak için zeminde sığınak bile açabiliyoruz. Kontrollerin gayet rahat olduğunu söyleyebilirim. Maden toparlarken zorlanmayacaksınız. Topladığınız madenlerin önemi çok büyük az önce de söylediğim gibi.

Geminiz için yakıta, silahınız için cephaneye, kostümünüz için hayat tüpüne, ticarette de paraya dönüşüyor madenler. Oyunun serbest ticaret sistemi de gayet başarılı bu arada. Gezegenlerde ve uzayda yer alan üslerde bulunan uzaylı dostlarımızla alışveriş yapabiliyorsunuz. Elinizdeki fazla madenleri veya satılabilir değerli nesneleri satıp hem envanterde yer açıyor, hem de yeni nesne, silah ve hatta uzay mekiği satın alabiliyorsunuz.

Envanter demişken, buraya da biraz değinelim unutmadan. Oyuna çok kısıtlı bir envanter ile başlıyorsunuz. İki maden toplayınca doluveriyor envanter, gereksiz olanları daha sonra satmak için uzay mekiğinizin envanterine gönderebiliyorsunuz ama o da hızlıca doluyor. Gezegenlerde bulunan bazı kapsüllerde kostüm geliştirmeler mevcut. Bunları satın aldığınız zaman adım adım envanteriniz de genişliyor. O yüzden köşeli bir yumurtaya benzeyen kapsüllere uğramadan geçmeyin derim. Envanter menüsündeki (ve oyundaki tüm ara menülerdeki) kontrol sistemi ise biraz zorlayıcı. PC’de oynuyormuş gibi fare imlecini ilerletmemiz gerekiyor menüde dolaşırken ama bunu DualShock ile yapmak çok da kolay ve kullanışlı değil.

Aksiyon Mu İstiyorsun? Hadi O Zaman!

no-mans-sky-gorsel-001

Sadece madenci değilsiniz elbette oyunda, az da olsa aksiyona da göz kırpıyor ama burada doyurucu olduğunu söylemem zor. Gayet sinir bozucu robotlar var oyunda. Galaksi polisi gibi racon kesiyor bu uçan robotlar. Biraz fazla maden topladığınızda ”Sen hayırdır birader?” diye karşınıza dikiliyorlar ve uyarılarına kulak asmazsanız kankalarını çağırıp size ateş açmaya başlıyorlar. Hayvanları öldürünce gelseler neyse, en ufak taşı bile kırarken delleniyorlar.

Laf dinlememe konusunda ciddiydeniz, GTA benzeri bir aranma seviyesi beliriyor ve artık peşinize o uçan ufak robotlar değil, kocaman mechler takılıyor. Ne gerek varmış kendilerine, pek çözemedim açıkçası. Uzaydayken de zaman zaman korsanlarla karşılaşacaksınız. Bir anda sizi öldürmeye odaklanan ve bunu üçlü beşli yaparak işinizi iyice içinden çıkılmaz bir hale sokan korsanlara karşı başarılı olmak zor. Burada biraz hantallaşan kontroller de sorumlu. Açıkçası uzay çatışmaları hiç keyif vermedi bana, korsan gördüğüm anda ışık hızına basar oldum.

Sağda solda gördüğünüz her bitkiye veya canlıya girişmeden önce (zaten maden toplama dışında asla agresifleşmeyin) sakince L2 ile kameranızı açın ve görüş alanınıza giren her şeyi tek tek tarayın. Bunu yaptığınız zaman odaklandığınız bitki, nesne veya canlıyı tarıyor, ismini öğreniyor ve hakkındaki her detayı görüyorsunuz. Taranan her şey Atlas’a yükleniyor ve bundan sonra istediğiniz zaman menüye girip keşfettiklerinize isim verebilirsiniz.

Gezegen, sistem, save noktası, bitki ve hayvanlara isim verdiğiniz zaman sadece onların isim babası olmuyorsunuz, aynı zamanda ufak ufak para da kazanıyorsunuz. Burada verilen isimleri tüm oyuncular göreceği için yaratıcı olursanız ne güzel olur. En azından benim gibi save noktalarına Susurluk, Ömerli gibi saçma isimler vermeyin.

Yıldızlararası Ticaret

no-mans-sky-gorsel-004

Oyunda ticaret yaparken karşılaşacağınız üç ırk var: Korvax, Vy’keen ve Gek. Bu ırkların her biri kendilerine has dillere sahip. Oyuna başladığınızda bu dillere ait bir kelime bile bilmiyor olacaksınız. Bu da sıkıntı demek elbette. Karşınıza çıkan bir uzaylı size kendi dilinde bir şeyler gevelediğinde cevap vermeniz gerekiyor ancak yanlış cevap verince gözlerinde kötü bir konuma yerleşiyorsunuz.

Ne yapacaksınız peki? Hızlandırılmış dil kursu bulamayacağınız için tek yapmanız gereken keşfettiğiniz gezegenlerdeki monolitleri bulmak. Kubrick’in efsane filmi 2001: A Space Odyssey’den fırlamış gibi duran bu köşeli taşları her keşfettiğinizde tek bir kelime öğreniyorsunuz. Böylece yavaş yavaş uzaylı dillerini çözmeye, konuşulanları ilk başlarda kelime kelime olsa da anlamaya başlıyorsunuz. Bu oldukça önemli çünkü ticaretinizi ve ırklarla olan ilişkilerinizi doğrudan etkiliyor dil öğrenmek.

No Man’s Sky’a ilk adım attığınızda alışveriş merkezinde annesini kaybetmiş 3 yaşında bir çocuk gibi hissedebilirsiniz kendinizi. Durun, hemen ağlamayın. Bize hiç yardım etmiyormuş gibi gözükebilir oyun ama sakince ekrana baktığınızda durum hiç de öyle değil. Yapmanız gerekenleri ekranın sağ alt köşesinde ufak yazılar eşliğinde söylüyor No Man’s Sky. Uzayda sıçrama yapabilmek için şu materyalleri topla, ticaret yapıp bu nesneyi al gibi direktiflerle yolunuzu çiziyor çaktırmadan. Zaten hikaye olmadığı için genelde bir şeyleri toparlama ve yeni teknolojiler elde etme üzerine ilerliyor görevler. Bunları başarmak için de gezegen keşfetme ve maden toplama hayati önem taşımakta.

65daysofstatic isimli grubu daha önce duymamış olabilirsiniz. Kendileri müziğin sınırı olmadığını, ambiyans yaratmadaki yeteneklerini sergilemiş bir grup. No Man’s Sky için de biçilmiş kaftan kendileri, orası kesin. Ambient ile elektronik müziği harmanlayıp oyunun görsel dili ve devasa boyutuna güzelce katkı sağlıyorlar. Zaman zaman Nolan’ın beyin patlatan filmi Interstellar’ın müziklerini anımsamadım dersem burnum uzar. Ses efektlerinde ise pek bir numara yok, yoğun bir şekilde kolon doldurmuyorlar ama ortalama bir şekilde işlerini yapıyorlar, o kadar.

Sonuç

no-mans-sky-gorsel-007

Devasa kelimesini kolayca utandıracak sonsuz bir evrene sahip olsa da içerik adına beklentileri yaşatmakta zorlanıyor No Man’s Sky. Sürekli aynı şeyleri yapmak, bunları yaparken de hep yalnız olmak bir yerden sonra sıkıyor ne yazık ki. Oysa ne de güzel veriyordu o yalnızlık hissini ve keşfetme duygusunu en başlarda!

Arada soluklanarak, belli aralıklarla oynandığında daha keyifli bir oyuna dönüşüyor No Man’s Sky bana sorarsanız. Günde 8-10 saat oynarsanız fenalık geçirebilirsiniz ama bu süreyi bir haftaya yayarsanız o keşif duygusu ve beraberinde gelen tatmin hissini koruyabilirsiniz. Hello Games’ten de umudumu kesmedim, muhtemelen bu bir girişti ve önümüzdeki 1.5-2 yıl boyunca No Man’s Sky’a ekleyecekleri yeniliklerle bu macerayı bambaşka bir boyuta taşıyabilirler.

Yazar: Hakan Orkan

Alıntıdır: PSTurkiye

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu