Kral Arthur’un Çürümüş Yüzü – Once & Future İncelemesi
Once & Future, Britanya topraklarında anlatılagelmiş hikayelerin kahramanlarını günümüze döndüren ritüellerin sebep olduğu olayları konu alıyor. Doğaüstü varlıkları avlayan McGuire ailesi için sırada ne yazık ki Kral Arthur var.
Kieron Gillen ile Dan Mora‘nın yarattığı Once & Future çizgi roman serisinin tüm sayıları Goodreads‘te 5 üzerinden 4 puanın üzerinde değerlendirme alıyor. Biz de merak edip Arthur Efsaneleri ve Beowulf İngiliz destanlarından karakterlerin kullanıldığı bu seriyi sizin için inceledik.
İnceleme için Presstij Kitap‘ın yayınladığı 2 ciltlik Türkçe çeviriyi okuduk. 12 sayı içeren bu ciltlerden yalnızca ilk sayı için spoiler veriyor olacağız. Diğer sayılardan çok üstü kapalı bahsedeceğiz. Dilerseniz Boom Studios! sayfasından çizgi romanın ilk sayısının 15 sayfasını İngilizce okuyabilirsiniz.
Once & Future Nasıl Başlıyor?
Hikayenin baş kahramanı McGuire ailesinin küçük oğlu Duncan. Ragbi oynayan ve akademisyenlik yapan Duncan, nasıl hâlâ bekar olduğuna şaşıran Rose ile ilk buluşmasındadır. Fakat kötü giden buluşma daha da kötü bir haberle yarım kalır. Duncan’ın ailesinden geriye kalan tek kişi, ninesi (anneannesi) Bridgette huzurevinden kaçmıştır. Hem de televizyonda arkeolojik bir eserin çalındığı haberine denk geldikten hemen sonra.
Çalınan arkeolojik eser 5. yüzyıldan kalmış ve kurumuş bir gölün dibinden çıkmış olmasına rağmen çok iyi durumda olan bir kılıç kınıdır. Onca yıl su altında kalmış olmanın bir eşyaya bu kadar az hasar vermesi hayrete düşürücüdür.
Duncan ninesini ormanın derinliklerinde gömülü bir silah deposunun yanında bulur. Tüm hayatı boyunca inandığı gerçeklik kısa sürede paramparça olacaktır. Ona hayatı boyunca fantastik hikayelerin ve efsanelerin saçmalık olduğunu dayatmıştır ninesi. Fakat şimdi, deposunda İngiltere’deki tüm vampirleri öldürmek için kullandığı kazık fırlatıcıların ortasında oturmaktadırlar. Duncan kendisinden gizlenen gerçeklerin küçük bir kısmını öğrenince bile dehşete düşer: McGuire ailesi yıllardır bu topraklardaki doğaüstü varlıkları avlamaktadır.
Hikayeyi Başlatan Eşya: Kılıç Kını
Kral Arthur’un ünlü kılıcı Excalibur‘u herkes bilir. Kılıç Arthur’a gölün hanımı tarafından hediye edilmiştir. Fakat asıl hediye kılıcın kendisi değil, kınıdır. Zira kın, onu giymekte olan kişinin tüm yaralarını iyileştirebilir ve ona ölümsüzlük bahşeder. Büyücü Merlin kının değerinin farkındadır, kralı bu nesneyi asla yanından ayırmaması konusunda tembihler. Kral’ın da böyle bir niyeti yoktur zaten. Ancak kının özelliklerinden Morgana da haberdardır ve Arthur’u öldürme planları kınla suya düşer. Bu yüzden kını Arthur’dan çalarak kimsenin bulamayacağı bir yere saklar. Mordred, Arthur’a ihanet edip onu öldürmeyi başarır çünkü Arthur’un üzerinde bu kez kını yoktur. Sahipsiz kalan Excalibur da Arthur’un ölmeden önceki son dileği doğrultusunda gölün hanımına iade edilir. Sislerin arasından çıkan bir el, göle atılan kılıcı yakalar ve suyun derinliklerine çeker.
Once & Future, işte bu kının kuruyan bir gölün dibinde bulunması ile başlar. Meğer Morgana da kını bir gölün dibine saklamıştır! Gizemli bir kadın kını arkeologlardan çalarak asıl sahibine, Kral Arthur’a teslim eder. Kının gücü 1600 yıl boyunca su altında kaldı diye yok olmamıştır. Kendisini takana ölümsüzlük bahşeden kın, Kral Arthur’u 21. yüzyılda bir hortlağa dönüştürür.
Ama Arthur… İyi biri değil miydi?
Nereden baktığınıza göre değişir. 5. yüzyıl Briton’larının gözünden gayet iyi biriydi. Anglosaksonların gözündeyse tam bir canavardı. Briton topraklarını Anglosaksonlardan temizlemeye yemin etmiş biri olarak 21. yüzyılın kozmopolitan dünyasına adım atan biri, kesinlikle iyi biri değil.
Çizgi romanda ölümden dönen Arthur bir hortlak olarak resmediliyor. Canavarımsı görünmeye devam ettiği için kendisinin iyi bir karakter mi yoksa kötü mü olduğu konusunda bir kafa karışıklığına yer yok. Kral Arthur’un hikayesi yüzyıllardır tekrar tekrar anlatılıyor ve her anlatıldığında da değişiyor. Bu anlatılar, Once & Future evreni için önemli. Zira kurallara göre hikaye nasıl anlatılıyorsa, öyle yaşanıyor. Örneğin, Mordred bir hainse ritüelle çağrıldığında da hainlik yapmalı; bu Arthur’u tekrar öldürmek olmasa dahi. Hiçbir karakter ait olduğu efsanede anlatılanların dışına çıkamaz. Fakat 21. yüzyılın etkileri efsanelerden gelen karakterleri hikayenin dışında davranmaya zorluyor. Ayrıca efsanelerinin devamlı değiştirilerek anlatılmış olması da onun bir parçası olan karakterlerin kafasını karıştırıyor. Yine de çizgi roman ilk 12 sayıda bu efsanedeki hikayenin dışına çıkmama kuralını çok netleştirmiyor. Diğer sayılarda öğreneceğiz.
Kısacası, hayır. Bu çizgi roman kötü kalpli bir Arthur hikayesi anlatıyor.
Övgülerimiz
Anlatılan hikaye bildiğimiz gururlu, iyi kalpli, mükemmel Arthur’u içermiyor , evet. Ancak efsaneyi oluşturan orijinal anlatılar gerçek kabul ediliyor. Yani Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin Kutsal Kase arayışı, Nimue’nin Merlin’e ihanet edişi, Lancelot’un Guinevere’e olan aşkı ve diğer tüm efsanelere göndermeler var. Yalnızca Kral Arthur ölümden döndüğü zaman tüm iyi kişilik özelliklerini kaybetmiş, Anglosakson kanına susamış bir canavar olarak dönüyor. Bu yüzden Arthur’un böyle resmedilmesinden memnun olmayacak olsalar bile, Arthur efsanelerini sevenlerin ilgisini çekebilecek bir çizgi roman olduğunu düşünüyorum.
Hikaye Arthur Efsaneleri ile sınırlı kalmamış. Çizgi roman yer yer Beowulf gibi o toprakların diğer efsanelerine de değiniyor. Bazen çeşitli kültürlerin mitolojik hikayelerinin bahsi geçiyor. Eğer siz de izlediği filmden, okuduğu kitaptan duyduğu göndermeleri araştırmayı seven biriyseniz, bu hikayenin o açıdan zengin olduğunu söyleyelim.
Karakterler derin yazılmış ciddi tipler değiller. Ancak okuduğu hikayedeki karakterlerde derinlik arayan okurları rahatsız edecek bir şey değil bu. Çünkü serinin komik ve eğlenceli bir temada ilerliyor. Karakterlerin yer yer klişe konuşmalar yapması göze batmıyor. Aksine, serinin teması ile uyumlu hissettiriyor.
Bazı yaratık çizimleri, ritüeller ve büyülü sahneler çok güzel resmedilmiş.
Türkçe çevirisi de gayet iyi yapılmış. Yer yer orijinali ile karşılaştırmalar yaptım çünkü 5. sayıda boş bırakılmış bir konuşma balonunun baskı hatası olduğundan şüphelenmiştim. Meğer orijinalinde de boşmuş. Ayrıca tercüman Ahmet Akif Karagöz, okurlar için Arthur efsanelerini derlediği bir yazısını da cildin sonuna iliştirmiş. Gramer polisleri için ciltlerde sadece 1 adet typo olduğunu söyleyebilirim. Çeviriden dolayı yaşanan anlam kaybı var mı diye sorarsanız da, ben karşılaştırdığım sayılarda öyle bir kayıp görmedim. Haliyle seriyi Türkçe okumaktan çok keyif aldım.
Eleştirilerimiz
Bu ciddiyeti olmayan bir eleştiri olacak. Bir sahnede Simon Pegg ve Nick Frost‘un Hot Fuzz afişindeki haline aşırı benzeyen iki karakter vardı. Ancak bu gönderme gözümüze sokulmamış! Öyle ki, orada gerçekten bir gönderme var mı yok mu emin olamıyorum. Yine de gülümsetti.
Karakterler arası ilişkiler yeterince iyi incelenmiyor. Bunun illa çok derin, duygusal şekillerde incelenmesi gerekmiyor fakat okur ana karakter olan Duncan ile ninesi arasındaki ilişkiyi bile tam anlayamıyor. Bazen bazı kararların ve aksiyonların neden alındığı tam anlaşılamıyor. Belki ilerleyen sayılarda açığa kavuşacak şeyler vardır ama yine de okurken bu biraz zihni meşgul edebiliyor.
Olaylar çok hızlı geçip gidiyor ve bu sebeple efsanelerdeki yaratıkların o “ağırlığını” hikayede çok hissedemiyoruz. Bu biraz Skyrim‘deki ejderhaların kolay ölmesinden memnun kalmamak gibi bir şey oluyor. Ejderha dediğimiz şey bizi zorlamalı, öyle değil mi? Bu hikayede (şimdilik) ejderhalar yok. Fakat varolan efsanevi yaratıkları kolay olmasa bile hızlı bir şekilde etkisiz hale getirmeleri biraz can sıkabiliyor.
Sonuç Olarak
Serinin yayınlanmış 18 sayısı var ve bunlardan ilk 12 tanesi Presstij Kitap tarafından Türkçeye çevrilmiş. 19. sayı 25 Ağustos‘ta çıkacak. Serinin en az 21 sayıdan oluşacağını biliyoruz. Fakat hikaye hâlâ devam ediyor ve kaçıncı sayıda biteceğine dair bir açıklama yok.
Arthur severler üçüncü cildin çıkmasını beklerken diğer yazılarımıza göz atabilir. Geçen yıl Nimue‘nin hikayesine odaklanan ve Frank Miller‘ın görsellerini çizdiği Lanetli kitabını duyurmuş ve incelemiştik. Geçtiğimiz haftalarda Sir Gawain‘in macerasını anlatan şiirden uyarlanan The Green Knight beyaz perdede ses getirdi.
Once & Future çizgi romanının hikayesini beğenen okurlarımız aynı yazarın, Kieron Gillen‘in yazdığı Die isimli çizgi roman incelememizi okuyabilirler. Die, 6 gencin oynadıkları FRP oyununun evrenine çekilip orada mahsur kalmasıyla başlıyor. 2 yıl sonra travma yaşamış şekilde gerçek dünyaya dönüyorlar. Fakat geride kalan arkadaşlarını kurtarmak için oyunu tekrar oynayacak cesareti bulmaları 25 yıl alıyor.
Once & Future çizgi romanın ilk cildini buradan satın alabilirsiniz.