Indiana Jones and The Great Circle İncelemesi – ”Yılanlar! Neden Yılanlar Olmalı?”
“Yaş Ele Veren Sevilenlerde Bugün” isimli programımıza hepiniz hoş geldiniz! Bugünkü konuğumuz kırbacı olmadan asla evden çıkmayan Indiana Jones! Indiana Jones and The Great Circle incelemesi ile karşınızdayız!
1980 doğumlu bir canlı olduğum için sevgi radarıma giren isimler de yıldaşlarımla çok benzer. Star Wars, Terminator, Gremlins gibi pek çok kült ismin yanında elbette Indiana Jones da yer alıyor. Spielberg üstadın elinden çıkma efsane seri (üç film olarak kabul ediyorum, sonrası yok bende) 1981 yılında start aldı ancak tanışmak için bir 7 sene bekledim. Yaş 8, o zamanlar hayata mutlu bakan ve arkeolog olmak isteyen değişik bir çocuğum. Kutsal Hazine Avcıları’nı bir akrabam bana izletmiş ve cennetlik bir hareket yapmıştı. Sinema aşkımı da, antik kültürlere olan ilgimi de Indiana Jones bir güzel kamçılamış ve efsanelerim arasındaki yerini daha ilk film ile almıştı. Aradan geçen onca yılda sayısız kez tekrar izledim üç filmi ve benzer hisleri Yüzüklerin Efendisi’nde yaşadığım şekilde hepsinden şarap tadı aldım. Gittikçe güzelleşiyordu filmler ya da ben çocukluğumu çok özlediğim için onu anımsatan şeylere iyice sarılıyordum, bilemiyorum.
Ardından gelen iki film ne yazık ki markaya küfür niteliğinde. Hiç o sulara girip film konuşmayacağım, onu başka bir gün yapalım dilerseniz. Peki Indiana Jones bugünlere gelirken oyun dünyasında neler yapmıştı? Hızlıca oralara da bir bakalım. 1981’de vizyon gördüğü anda oyun dünyasının da ilgisini hemen çekti Indiana Jones ve dile kolay, 25’in üzerinde oyuna kavuştu. Tabii bunların çoğu ilgi alanı dışında kalmayı hak edecek kadar kötü işlerdi. İleri yıllarda Wii’de tekrar sahneye çıkan Indiana Jones and The Fate of Atlantis ve Indiana Jones and The Infernal Machine benim favorilerim. LEGO oyunları da hiç fena değildir, peşinen burun kıvırmayın ey siz oynamayanlar! Sizinkileri de not düşün de iki muhabbetin belini kıralım.
Gelelim Indiana Jones and The Great Circle’a. Burada sevgi var, aşk var, benden söylemesi. Yapım ekibi kendilerine verilen görevi hem çok iyi anlamışlar, hem de Indy aşığı oldukları çok bariz. Markanın farkında bir ekibin elinde çıkma işlerin hastasıyım, The Great Circle da uzun zamandır gördüğüm en yetkin marka oyunu. Filmlere aşina oyuncuları zevkten delirtecek sayısız detay, gönderme ve karakter sayesinde oyun büyük bir keyife dönüşüyor. Gelin detaylarına dalalım artık.
”Yıllar Değil Tatlım, Mesele Kilometre.”
Hikayemiz deli bir açılış yapıyor ve Kutsal Hazine Avcıları’nın kült açılışını oynama şansı tanıyor. Ana hikaye ile alakası yok bu girişin, sadece müthiş bir aşk mektubu. Üç filmin arasındaki bir dönemde geçen hikayede, açılışın ardından Indy’nin profesör olduğu üniversiteye gidiyoruz. Gece geç saatte ofisinde iken bir gürültü duyuyor Indy ve sesin kaynağını aramaya başlıyor. Aramasının sonunda bir dev ile (şaka yok, dev gibi biriyle) karşılaşıyor ve bir güzel dayak teslim alıp bayılıyor. Ayıldığında ise bir kedi mumyasının kayıp olduğunu görüyor. Indy kadar kurtlu bir arkeolog bulamazsınız. Polisi arayıp rahatına bakmak yerine hemen iz sürmeye başlıyor ve soluğu Vatikan’da arıyor. Mumya ve Vatikan ne alaka demeyin, hiç vakit kaybetmeden oyuna atlayıverin. Daha fazla detay verip bu güzelliği rezil etme niyetinde değilim.
Hikaye başından sonuna kadar Indiana Jones ruhuna sadık bir şekilde yazılmış. En çok buna mutlu olduğumu söyleyebilirim. Indy’nin alaycı ve maceracı karakteri, yan karakterlerin öyküye desteği ve en önemlisi de izlemesi çok keyifli ara videoları ile The Great Circle asla sıkmayan bir maceraya dönüşüyor. Bazı oyunlar anlatım temposunu yolda yitirir ve ara videoları geçmenize yol açacak kadar ”Offf!” çektirir. Son dönemde çoğu oyunda bu triplere giriyorum açıkçası ancak burada tam tersi. Naughty Dog’un Uncharted ve The Last of Us serisi ile başardığının bir benzeri yaşanıyor burada.
”Şans ve Zafer, Evlat. Şans ve Zafer.”
Yeni nesil Wolfenstein serisi ile harika FPS oyunlarına imza atan MachineGames ismini ilk duyduğumda inceden tırsmadım dersem yalan olur. Kütür kütür aksiyon işinde uzman bu adamlar ama alışkanlıkları sebebiyle Indy’den de BJ Blazkowicz benzeri bir ölüm makinesi çıkarırlar mı acaba diye düşünmedim değil. Böylesine yanlış bir tercih, daha yolun başında oyunun ölümü olurdu. Neyse ki markayı, karakterini, spesifik ihtiyaçlarını bilen bir ekip duruyor karşımızda. Wolfenstein’ın tam zıttı bir oyuna imza atmışlar, övgüleri hak etmişler.
Indiana Jones and The Great Circle sakin sakin gelişen, sert aksiyondan ziyade gizliliğe önem veren bir oyun. İşin aksiyon tarafında isterseniz silahlarınızı konuşturabilirsiniz ancak Indy asla adam öldürme sevdalısı olmamıştır. Oyun bunun bilincinde, o yüzden silahlar konusuna bir kısıtlama getirmiş. Indy’nin sadece bir tane tabancası var ve çok iyi silah kullandığı söylenemez. Nişan aldığınızda bir güzel sallıyor silahı, düşmanı tutturmakta zorlanıyorsunuz. Düşmanlardan düşen tabanca ve tüfeklerde ise çok az kurşun oluyor, cephaneniz bittiği anda fırlatıp atmalı ya da yakın dövüş silahı olarak kullanmalısınız. Star Wars Outlaws’takini inceden anımsatan bu sistem The Great Circle’a çok yakışmış. Sürekli olarak gizliliğe zorlanıyorsunuz, işin güzel tarafı ise gizlice ilerlemek hem eğlenceli, hem de doğru dizayn tercihleri sayesinde etkili.
Aksiyonun kaçınılmaz olduğu yerlerde de silahın ikinci seçenek olması sağlanmış, bu da ayrı bir güzellik. Indiana Jones filmlerinin ruhuyla örtüşen bu tercihte yumruklarınıza başvuruyorsunuz. Yakın dövüş sistemi basit ama oldukça eğlenceli. Zamanlama isteyen blok yapma ve ardından seri yumruklar atma temelli bir sistem bu. Çeşitlendirmek isteyenlerin imdadına da kırbaç yetişiyor. Şu kırbacı başka türlü kullanmaya alıştınız tabii, biraz da adam döverken kullanın. Düşmanın ayaklarına dolayıp yere düşürebiliyor, boğazını hedef kendinize çekebiliyorsunuz. Oldukça etkili bir çatışma dostu olan kırbaç, işin platform tarafında da devreye giriyor.
Platform öğeleri az ama eğlenceli. Kırbaç ile belli noktalara tutunup sallanabiliyor ve kendimizi fırlatabiliyoruz. Ayrıca tırmanma işini de gene bu malzeme kalitesi tartışılmaz kırbaç ile yapıyoruz. Kapı kolu çekme, bayrak indirme gibi ekstra taleplerde de devreye bilin kim giriyor? Tabii ki malzeme kalitesi tartışılamayan kırbacımız sahnede.
”X Asla, Ama Asla Doğru Yeri İşaretlemez!”
Sayıları az olan çizgisel bölümler dışında oyun, oldukça geniş ve özgürce dolaşabileceğiniz haritalara atıyor sizi. Vatikan’ı örnek alalım. Devasa bir harita emrimizde, ana görevimiz dışında pek çok yan görev ve ekstra kutsal topraklara saçılmış durumda. Öyle hemen görev almak da yok. Indy kafasına göre dolanırken bulduğu notlar ve NPC muhabbetleri sayesinde bir anda yan görevler ediniyor. Bu sistem inanılmaz organik duruyor, hiç yönlendirme olmadan görev keşfetmek müthiş keyifli. Bulduğu tüm görev ve ekstralar elindeki haritada beliriyor ve Indy keşfe başlıyor. Çoğu keşif kabak gibi önünüze sunulmuyor, araştırma yapmalı, sonradan edindiğiniz fotoğraf makinesi ile detayları açığa çıkarmalı veya notları doğru yorumlamalısınız. Özellikle kasa şifrelerini çözmek basit ama oldukça keyifli.
Oyunda pek çok mekan bulmacası bulacaksınız. İki zorluk seviyesi sunan bu bulmacaların çoğu öyle aman aman zor değil, biraz kafa patlatıp çözecek ve kendinizi çok zeki sanacaksınız (öylesiniz de zaten). Yan görev tadındaki bulmacalar biraz daha zor tabii, elinizi oyalamaya yemin etmişler ama sizden kurtulmaları imkansız.
The Great Circle birinci şahıs kamerasına sahip. Bu kameranın handikapları belli; çok fazla kör noktaya sahip ve oyuncusuna dar bir açı sunuyor. Yapım ekibinin bu tercihini de anlamak lazım. Üçüncü şahıs bir Indiana Jones oyunu, fena halde Uncharted ile karşılaştırılırdı ve bol bol gol yerdi. Ek olarak; tercihlerini de etkili kullanmayı başarmış ekip, hem gizlilikte hem de aksiyonda keyifli anlar sunuyor. Tırmanma ve salınma gibi aksiyonlarda üçüncü şahısa hızlı bir geçiş yapıyor ve bu eylemleri daha geniş bir açıdan sunuyor. Bu geçişlerinde sorunsuz olduğunu söyleyebilirim. Yapım ekibindeki isimlerin geçmiş işlerine baktığımızda çok ama çok önemli iki isim de görüyoruz ve tercihlerini anlıyoruz. Oyunun yönetmeni olan ikili favorilerimden olan The Chronicles of Riddick: Escape From Butcher Bay ve The Darkness’da yer almışlar. Birinci şahıs bu adamların işi a dostlar, şikayet etmek bize düşmez.
Her açık bölümde üç kostüm ediniyor Indiana Jones; kendi kaşif kostümü, bölgeye uygun bir kostüm (Vatikan’da rahip olabiliyoruz) ve Nazi’lerle dost olanların kostümü. Aksiyon dışındaysanız istediğiniz gibi bu kostümler arasında geçiş yapabiliyorsunuz. Ne artısı var peki? Rahip olduğunuzda başkalarının girmesi yasak olan yerlerde özgürce dolaşabiliyorsunuz. Faşist kıyafeti giydiğinizde de askeri üslerde fink atıyorsunuz. Sadece yüksek rütbeliler sizden kıllanabiliyor. Onlara da görünmeden geçmeniz yeterli ya da dövün gitsin.
Indiana Jones and The Great Circle’da klasik bir gelişim ağacı yok. Onun yerine bulduğunuz veya satın alabileceğiniz kitapçıklar sayesinde gelişiyorsunuz. Örneğin; yakın dövüşte hasar arttırma temalı bir kitap buldunuz. Bulduğunuz gibi bu özelliği edindiğinizi düşünüyorsanız soğuk bir su için. Sağdan soldan toparladığınız paracıklarla bu kitapların içeriğini satın aldığınız takdirde aktif oluyorlar. Basit ama oyun içinde etkisi oldukça sağlam bir sistem yaratmış MachineGames.
”O Köpekle İlgili Çok Güzel Anılarım Var.”
Yok mu bu oyunun kusuru peki? Bana göre ciddi tek bir problem var ve oyunun tadını kaçıracak boyutlarda ne yazık ki. MachineGames yapım sürecinde yapay zeka ile ilgilenen arkadaşları tatile yollamış belli ki. ”Yapay zeka biraz sorunlu ya” gibi etkisi düşük cümleler kurmayı o kadar isterdim ki! Oyunda yapay zeka yok gibi. Düşman bayıltıyorsunuz, arkadaşları görüyor ve deliriyorlar. Bu delilik hali en fazla 1 dakika sürüyor. Sonra hiç bir şey olmamış gibi rutinlerine dönüyorlar. Hani arkadaşlık, hani beraberlik kardeşim?! Bu sorun yüzünden kendinizi hiç zor durumda kalmış hissetmiyorsunuz. Uyandı mı millet? Hemen saklanın bir yere, nasılsa hemen balık hafızaları yüzünden unutacaklar. Böylesine adanmış bir projede bu kadar zayıf yapay zekaya nasıl izin verilmiş, anlamak güç.
Mis gibi grafiklere sahip bir oyun duruyor karşımızda. Indiana Jones’un modellemesi müthiş, genç Harrison Ford ile karşılaşmanın nostaljisini anlatmak güç. Oyunu görünce kendisi de çeşitli travmalara girmiştir. Ara sahneler film tadında, oralar hakkında konuşacak çok bir şey yok zaten. Oyun içi ise gayet şık. İncelediğimiz Xbox versiyonu gayet aç bir şekilde 135 GB yiyor, bu kadarlık bir oyun mu tartışılır tabii ancak görsel bir sorun yok. Dert etmeden indirin. Ekstradan talep edilen kaplama yamasını da indirin ki sorunsuz bir versiyonu deneyimleyin.
Troy Baker, sen nasıl bir adama dönüştün? The Last of Us’ın casting seçimi sonrası oyun dünyasına giren bu redneck kardeşimiz kendini aştı resmen. Troy dersini öylesine iyi çalışmış ki, oyunun genelinde Harrison Ford’un gençliğindeki sesini duyduğunuzu düşüneceksiniz. Yan karakterlerde de harika performanslar var, her şey film tadında. John Williams’ın efsane tema müziği de en doğru anlarda sahne alıyor. Keyifler tavan tabii, mırıldanmayanı emniyet alıyormuş diye duyduk.
Indiana Jones and The Great Circle, karakterini çok iyi tanıyan ve daha da önemlisi çok iyi anlatan bir oyun. İpi boşalmış kurbanlık dana gibi koşturmuyor sizi, aksiyona boğmak yerine sakin sakin ilerlemenizi istiyor. Bu tavır da filmlerle bir güzel örtüşüyor zaten ve baştan sonra büyük keyif alacağınız bir oyun tecrübesi sunuyor. Açık harita yapısı ve gizliliğe odaklanan oyun dinamikleri ile ”Olmuş bu oyun yahu!” çığlıkları atabilirsiniz. Olmayan yapay zekanın oyuna verdiği zarar ise büyük, bunu MachineGames’e birileri anlatmalı. Sonuç olarak; elimizde son yıllarda çıkmış en iyi Indiana Jones oyunu duruyor, değerini bilelim.