Teknolojik Yaban Diyarlara Geri Dönüş – Horizon Zero Dawn Remastered İncelemesi
2017 yılında çıktığında adından sıkça söz ettiren, Guerrilla Games için birçok kapının açılmasını sağlayan Horizon Zero Dawn da, Remastered evrenine giren oyunlardan biri oldu. Sony ve Guerrila Games işbirliği ile dev bir markaya dönüştürülmeye çalışılan Horizon’a tekrar dönüş yaptık.
En baştan uyarayım, biraz söylenerek giriş yapacağım. Fakat oyun hakkında değil. İçinde bulunduğumuz neslin/jenerasyonunun ne kadar kısır kaldığıyla alakalı. 9. Nesil oyun konsolları çağında muhteşem içerikler göreceğiz diye beklerken, bir önceki jenerasyonunun yenilenmiş halleriyle karşılaştık. PS3’ten, PS4’e doğru (Aynı şey Microsoft cephesinde Xbox için de geçerli) geçiş yaptığımızda nutkumuz tutulmuştu.
Oyun içeriklerinin zenginliği, neredeyse her ay bomba gibi bir oyunun düşmesi, efsanevi 2018 yılı derken bir önceki neslin tadından yenmemişti. Fakat nedendir bilinmez, aslında birçok nedeni var ya neyse, bu jenerasyon bana göre çok kıt geçti. Her iki nesle birden oyun çıkarmalarında da pay vardır diye düşünüyorum. Ama nereye dönsem remastered oyunlarla karşılaşıyorum ki zaten bu oyunlar birkaç yıl önce çıkmış oyunlardı.
Hani 10 sene önce, 20 sene önce çıkmış oyun olsa anlarım; anlıyorum da zaten. Ancak birkaç sene önce herkesin oynadığı bir oyunu remastered takısıyla, tekrar pişirip piyasaya sunmak bana kolaya kaçılmış gibi geliyor. Neyse efendim, bu serzenişimin ardından Aloy ve Horizon‘ın geniş dünyasına hızlıca bir dalış yapalım.
Aloy Geçmişine Kafayı Takıyor
Horizon Zero Dawn, ilk çıktığı yıl üzerine atlayanlardan da biri ben olmuştum. Herhalde o dönemde çok fazla benzer açık dünya oyun oynamış olacağım, Horizon’dan kısa sürede sıkılıp bırakmıştım. Yıllar boyunca da geri dönme fırsatım olmamıştı. Fırsat bu fırsat diyerek, fikren çok hoşuma giden Horizon Zero Dawn’ın kıyamet sonrası dünyasına atlayıverdim. Daha önce oyunu deneyimlememiş olanların için hikâyeden de hızlıca bahsedelim elbette.
Oyunun hikâyesi, aslında bir kıyamet-sonrası hikâyesi. Dünya bilinmeyen bir sebeple yıkımın eşiğine gelmiş ve medeniyet neredeyse yok olmuştur. İnsanlık artık kabileler halinde, ufak köylerde yaşamakta ve zorlu şartlara karşı mücadele etmeye alışmışlardır. Yıkım elbette birçok şeyi beraberinde götürmüş fakat etrafta hayvansı robotlar gezmektedir. Bu robotik makineler ve yaratıkların bir kısmı iyi huyluyken, bir kısmı da insanları gördükleri yerde avlayacak kıvama gelmiştir. İşte biz de bu hikâyenin ortasında, yetim Aloy’u canlandırarak olaya dahil oluyoruz.
Aloy, bir dışlanmış olan Rost isimli birinin yanında kalmaktadır. Geçmişine dair en ufak bilgi kırıntısına bile muhtaç olan Aloy, bunu elde etmek için Provings denilen bir kendini kanıtlama ritüeline girerek, birinci olmalıdır. İşte buradan sonra da tüm işler ters gitmeye başlar ve Aloy’un, hem kendini arayışını hem de diğer kabilelerin amaçlarına hizmet edeceği uzun yolculuğuna başlarız.
Açıkçası, bu kıyamet-sonrası dünya konseptini, yukarıda da bahsettiğim üzere çok beğenmiştim. İnsanlığın ilkel kabileler gibi yaşarken etrafta devasa robot hayvanların gezdiği bir dünya, fikir olarak çok cazip gelmişti. Zaten türe olan hayranlığımı sık sık söylerim. Bu fikre harika görsellik ve çevre koşulları eklenince, oynaması bir hayli keyifli bir yapım ortaya çıkıyor.
Remastered Neler Sunuyor?
Bu noktada, oyunun oynanabilirliğine, hikâyenin sunum şekline bakarak yok yere vaktinizi almak istemem aslında. Sonuçta 7 yıllık bir oyun. Rüştünü ispat etmiş olacak ki, hem bir devam oyunu yapıldı, hem de bir LEGO oyunuyla marka büyütüldü. Burada remastered ile neler sunulmuş onlara bakmak gerekli.
Öncelikle oyunun grafik arayüzü, PS5 için elden geçirilmiş. Serinin ikinci oyununda Aloy’un yanağındaki ufak tüylere kadar harika bir detaylandırma yapılmıştı. Aynı detaycılığı bunda göremiyorsunuz fakat çevresel faktörlerde ciddi bir gelişme var. Dokular daha keskin, aydınlatmalar daha canlı. Ayrıca kum, kar ve taşlı yerlerdeki çevresel detaylar da gerçekçi duruyor.
Zaten Guerrila Games‘in grafik motoru, çevre detayları konusunda ortaya inanılmaz işler çıkartıyor. Decima isimli grafik motorunu kullanan Kojima Productions da, Death Stranding ile izlemelere doyamadığımız bir oyun dünyası çizmişti.
Grafiklerin iyileştirilmesinin yanı sıra oyuna doğrudan, mekaniksel ya da oynanabilirlik açısından yenilik getirilmemiş. Oyunun ilk başlarında dövüş hissiyatı, özellikle ok-yay kullanırken bana yorucu gelmişti. Bu yoruculuğu biraz daha hızlandıracak minik dokunuşlar, oyunu daha iyi bir yere taşıyabilirmiş. Hikâyeye ekstra bir ekleme yapılmamasına karşın, remastered için ekstradan yeni hareket yakalama sahneleri ve bazı yeni diyaloglar da kaydedilmiş bu arada. Tam olarak nokta atışı nereleri olduğunu söyleyemem fakat internette birçok video geziniyor.
Sonuç
Böylesine geniş ve detaylı bir oyun için bu kadar kısa bir inceleme yapmayı gerçekten düşünmüyordum. Öte yandan remastered kavramı hayatımıza girdiğinden beri, daha önce çıkmış bir oyunun, elden geçirilmiş halini ele almak ve incelemeyi siz sevgili FRPNET okurlarına sunarken sorun yaşıyorum.
Acaba, bu oyunu oynamış birine benim yazdığım incelemede ne aktarabilirim, diye sık sık kendime soruyorum. Ancak genel anlamda oyunu toparlamam gerekirse, Aloy’un hikâyesine ilk defa başlayacak, PS4 döneminde bu oyuna hiç girmemiş birine kafadan önerebileceğim oyun. Benzer şekilde benim gibi oyun çıktığı zaman başlayan ama yarım bırakan oyuncular için de güzel bir görsellik sunuyor.
Öte yandan oyunun 7 yıllık bir konsol oyunu olduğu da çok bariz. Düşmanlardan saklanmak için uzun çalıların, otların arasına girip hareketlerini takip etmemiz gerekiyor. Bazı yerlerde yüksek noktalara çıkıp daha seri ve gizlilik esasına dayanan saldırılar yapmak gerekiyor. Oyunun ortalarından itibaren zaten hangi düşmanın nasıl tavırları var, rahatlıkla okuyabiliyorsunuz. Düşmanı uzağa çekmek ya da tuzaklar kurmak, oyunun stilini zenginleştiriyor, burası doğru. Öte yandan tekrara düştüğünü de kabul etmek gerek.
Yine de dediğim gibi orijinal oyunun mekaniklerine sadık kalınması, artık oyun teknolojisinin nasıl hızlıca ilerlediğinin de kanıtı. Hantal kaldığı yerler ya da sizi uğraştıracak bölümler elbette oluyor. Genel olarak baktığınızda da, rahatlıkla 40-45 saat sizi oyalayabilecek, zengin bir dünya tasarımına sahip harika bir oyun var.
Kötü Yanları | İyi Yanları |
Giderilmeyen minik hatalar | Çevresel detaylar ve manzaralar çok iyi |
Hantal kalan dövüş mekanikleri | Geniş açık dünya |
Keyifli karakterler | |
Aloy Aloy Aloy!
Grafik/Arayüz - 8
Oynanabilirlik - 8
Hikâye/Sunum - 8.5
Yenilikçilik - 8
8.1
Modern Nostalji
Aloy'un hikâyesine ilk defa giriş yapmak isteyenler ya da şu oyunsuz kaldığımız dönemde tekrar dönüş yapmak isteyenlere...