Hogwarts’ta Okunur mu? – Hogwarts Legacy Soru-Cevap İncelemesi
Hogwarts Legacy hakkında merak ettiklerinize cevap verdik: Çocukken hayal ettiğim o oyun mu bu? Hakkını vererek oynasam ne kadar sürer? Sınavlar zor mu? Çikolata kurbağa yiyebiliyor muyuz?
Küçüklüğünde Harry Potter okumuş ve izlemiş herkes Hogwarts’ı gönlünce gezip Diagon Alley’de alışveriş yapmanın hayalini kurar. Eski Harry Potter oyunları kutu grafikleriyle bu hayalimizi bir nebze de olsa karşılıyordu. Ancak o oyunlar bize yetmemişti. Tüm koleksiyon kartlarını da toplayınca geriye yapacak bir şey kalmıyordu. Hogwarts Legacy tadı damağımızda kalan o oyunları kendine örnek almış. Ve ortaya kolayca bitmeyecek bir oyun çıkarmışlar. “Şimdi alın, büyüyünce de bazen oynarsınız” demeye uygun bir oyun olmuş.
Fakat oyunun vaatleri çok fazlaydı. Okul başkanlığı için seçim vaadi sıralayan bir velet gibi “Hogwarts da olacak, dersler de olacak, süpürgeyle uçmayı da yapacağız, bitki de yetiştireceksiniz, iksir de hazırlayacaksınız, bunların malzemelerinizi kendiniz toplarken büyülü yaratıklarla da çarpışacaksınız!” diye saydıkça saymışlardı. İnandırıcı gelmemişti pek ama gerçekten de verdikleri sözleri tutmuşlar. Bu takdire şayan olsa da onca sözü tutacağız derken bazı açılardan kaliteden ödün vermişler. Sonuçta rol yapma elementleri az, zindanları sade, ana hikayesi de sönük bir oyun çıkmış karşımıza. Ama yine de keyifli yanlarını övmeden duramıyoruz.
Hogwarts Legacy Yılın Oyunu Olur mu?
Hayır.
Hogwarts Legacy ne oynanış, ne rol yapma, ne de hikaye bazında oyunculara yeni bir şey sunuyor. Etkileyiciliği büyük oranda küçükken hayalini kurduğumuz oyunu bize gerçekten sunmuş olmalarından kaynaklanıyor. Çünkü Hogwarts muhteşem görünüyor.
J.K. Rowling’in translar hakkındaki sözleri sebebiyle oyunun forumları tıklım tıklım ve savaş alanına dönmüş bir halde. “Buna rağmen” mi demeliyim yoksa “bu sebeple” mi emin değilim; ama oyunun oyuncu sayısı, Twitch’te izlenme sayısı ve ön siparişte alınma miktarı gerçekten yüksek. Haliyle popülerliği ve bunca zamandır gündemde kalması nedeniyle yıl sonunda ödül listelerinde ismini göreceğimize inanıyorum. Zaten kötü bir oyun da değil kesinlikle. Ama yine de yılın oyunu değil.
Hangi Açılardan Tatmin Edici, Hangi Açılardan Değil?
Bu kısa ve net cevabı olan bir soru değil.
– Ortam Tatmin Edici
Ortam çok güzel. Hogwarts’ın içi, koridorları ve odaları dolu dolu hissettiriyor. Ayrıca aynı eşyaları tekrar tekrar görmüyoruz. Çok sayıda farklı eşya kullanmışlar, bu yüzden her odayı durup incelemekten keyif alabiliyoruz. Ayrıca tabii ki Hogwarts’ın her köşesinde bir sır saklı. Tabloların çoğu hareketli ve bazen bir portrenin önünde durup onun çaldığı müziği dinlemek için oyuna ara verebiliyoruz. Yani oyunda okulu yaşıyoruz.
Okulun etrafında süpürgeyle uçmak da gerçekten keyifli olmuş. Ben süpürgenin yükseklik tuşlarını da mouse’a atayınca süpürgeden inmek istemedim. Oyuna tabii ki Quick Travel koymuşlar. Ama süpürgeye binebilirken kim neden Floo Powder’la seyahat etsin ki? Hogwarts muhteşem, çevresi de hiç fena değil. Yasaklı Orman belki biraz daha korkunç olabilirdi. Ama onun dışında ortam açısından eleştirebileceğim bir şey yok.
– Rol Yapma Elementleri Tatmin Edici Değil
Ne yazık ki Hogwarts Legacy rol yapmamıza pek izin vermiyor. Çoğu konuşmada rol yapma seçeneklerimiz yalnızca konuşmayı bitirmeyen ek sorulara basmak ya da basmamak oluyor. Yani görevi kabul ediyorsunuz. Fakat o görevi kabul ederken “Neden ben?” diye sorup sormamak size kalıyor. Takdir edersiniz ki rol yapmak bu değil.
Oyuncuların kötü karakter oynayabilmek için yaratıcı olmaları gerekiyor. Zira bir öğretmenin odasına gizlice girip sandıklarını boşaltmak bile oyunda tepki görmüyor. İsterseniz göz göre göre çalın, kimse tepki vermiyor. Bir köye girip vazoların tamamını kırabiliyorsunuz. Kimse “manyak mısın?” demiyor. En kötüsü de gecenin köründe öğretmenlere yatakhane dışında yakalanırsanız yahut Yasaklı Orman’a giderseniz de kimse size bir şey söylemiyor. Hani yasaktı gece çıkmak? Bu yüzden Slytherin oynamanın pek tadı olmuyor.
– Büyü Düelloları Tatmin Edici
En azından bence. Şöyle ki, önceki oyunlarda büyüleri teker teker atarak dövüşüyorduk. Mesela Malfoy’u dövmek için doğru zamanda kareye basmamız gerekiyordu. Karşıdaki karakterin büyülerinden kaçmak için de sağa, sola yürüyorduk. Hangi büyüyü attığı da asasının rengi ve şeklinden belliydi. Hogwarts Legacy ise farklı büyüleri arka arkaya atmanın avantajlarını görebildiğimiz bir düello mekaniği kullanıyor. Mesela Accio atıp bir karakteri kendimize doğru çekebiliyoruz. Sonra Incendio ile onu yakıp Depulso ile ittirebiliyor ve zaten yanmakta olan düşmanımıza çat çut vurabiliyoruz. Bu açıdan dövüşler heyecanlı ve tatmin edici. Ancak büyüler için dörtlü slotlar açmışlar ve bunlar arasında geçiş yaparken bazen işler karışıyor ve üstünüze trol atlarken siz yanlışlıkla Lumos! açabiliyorsunuz. Elinizde minik ışığınız, trolün darbesiyle havaya uçuyorsunuz. Yine de ben dövüşleri eğlenceli buldum.
Öte yandan asamızla “temel büyü” saldırıları yapıyor olmak biraz tuhaf olmuş. Asayı özel bir büyü dillendirmeden sağa sola ateş etmek için kullanabiliyoruz. Keşke öyle olmasaymış. Farklı düşman tiplerinin sayısı da haritanın büyüklüğüne göre biraz az kalmış.
– Yüz İfadeleri Tatmin Edici Değil
Oyunun ilk göze çarpan ve hep göze çarpan kötü yanı ne yazık ki yüz ifadeleri olmuş. Ana karakterimiz nedense sürekli sırıtıyor. Karşısındaki karakter belki kardeşinin ölmek üzere olduğunu söylüyor, bizim karakter gözlerini kısıp poz verir gibi gülümsüyor... Oyunun rol yapma özellikleri zaten tatmin edici değildi ama kötü yüz ifadeleriyle de birleşince oyuncu kendi duygu ve kararlarının oyuna yansıdığını hissedemiyor.
– Koleksiyonlar Tatmin Edici
Ben oyunlarda koleksiyon toplamaya bayılıyorum. Eski Harry Potter oyunlarında da ünlü büyücü kartlarının koleksiyonunu yapmaktan çok keyif alıyordum. Weasley ikizleri fasülye ve kurbağa çikolata ile kart takas ediyor diye hayatım fasülye ve kurbağa peşinde koşarak geçti. Hogwarts Legacy ise bize koleksiyonunu yapacağımız tonla şey vermiş. Süpürge çeşitleri, atkı tipleri, ikonik mekanların rehber sayfaları, tohum tipleri, büyülü yaratıklar... Yani bulmaktan ve toplamaktan memnun olacağınız çok eşya var oyunda. Fakat harita çok büyük ve çok dolu. Bu koleksiyonları toplamak bazen gözde çok büyüyor.
Warner Bros.’un diğer oyunlarında boğucu bir koleksiyon yükü ile karşı karşıya kalabiliyoruz. Mesela Shadow of Mordor’da koleksiyon toplamak bir süre sonra tatsız bir iş haline geliyordu. Bulduğumuz eşyaların da bir önemi varmış gibi gelmiyordu. Neyse ki Hogwarts Legacy’nin çoğu koleksiyonu toplaması yük olan şeyler gibi değiller. Mekanik ya da kozmetik açıdan bir etkileri de olduğu için gereksiz bir meşgale gibi olmuyor onların peşinde koşmak.
– Dersler Tatmin Edici Değil
“Çıkarın kağıtları, yazılı yapıyorum.”
İşte oyunda beklentimi boş çıkaran, söz verildiği halde tutulmayan tek vaat bu olmuş. Eski Harry Potter oyunlarında dersler tamamen sınavdan oluşuyordu. Hogwarts Legacy’de ise dersler tamamen dersten oluşuyor. Sınav yok. Sınavları bir ara sahnede gösterip geçmişler. Bu da beni hayli üzdü. Zira yukarıda bahsettiğim gibi, Weasley ikizlerine fasülye toplayacağım diye sınavlarda az ölmedim ben. Onun nostaljisini yapmaya oyun izin vermiyor.
Sınavlar dışında da dersler ya çok hızlı ya da çok basit geçiyor. Hatta oyun birkaç ana görev dışında derslere gitmemizi şart koşmuyor. Keşke biraz daha sıkıcı ders dinleme sahnesine maruz kalabilseydik. Life is Strange‘in başındaki fotoğrafçılık dersini dinlemek bile daha tatmin ediciydi bana sorarsanız.
– Açık Dünya Tatmin Edici Gibi
Hogwarts Legacy kocaman bir oyun. Hogwarts zaten büyük ama asıl oyun Hogwarts’ın dışında geçiyor. Ve harita kocaman. Yukarıda gördüğünüz harita tüm oyunun onda biri bile değil. Hogwarts haritada minnacık kalıyor. Ama Hogwarts’ın içinde bir kuleden diğerine geçerken bile yükleme ekranı beklemek hoş olmuyor. Koskocaman açık dünyada loading screen yok bu arada. Hogwarts’ta var ama. Bazen bir kapıyı açacağımız zaman kapının üstünde yükleme halkası dönmeye başlıyor ve birkaç saniye kapıda takılıp kalıyoruz. Bu da bazen yürümeye, gezmeye üşenmemize sebep oluyor.
Ben haritanın büyüklüğü, hareketliliği ve doluluğundan memnundum. Ancak Kayra etraf muhteşem görünüyor olsa da haritanın sıkıcı ve tekrara düşen MMORPG görevleri ile dolu olduğunu düşündüğünü söyleyince ona hak verdim. Bazen bir öğretmen bize baykuş yollayarak “Sana yeni büyü öğreteceğim. Ama önce benim için küçük bir iş yapmalısın” diyor. Arka arkaya 3 iksir içip bir yaratığa iki büyü atmamız gerekiyor. Bunu neden yaptığımızın da tek bir açıklaması var: Çünkü oyun daha uzun sürsün istemişler. Oysa oyun bizi zorlamasa ve çıkıp dünyayı kendimiz keşfedersek (ki ben erkenden çıkıp öyle yaptım), o haritanın sizi yormadığını, memnun ettiğini göreceksiniz. Çünkü okuldan görevlendirilerek dışarıdan çıkmaktansa okulu asıp dışarı kaçmak daha eğlenceli. Bully oynamak gibi oluyor göreviniz olmadan dışarı çıkmak.
Öte yandan, zindan açısından çok zayıf oyun. Çoğu zindan çok da gizli olmayan bir girişin ardına saklanmış iki sandıktan ibaret. Yani keşke harita daha küçük olsaymış. 70 zindan yerine 20 tane olsaymış ama içi dolu olsalarmış.
– İlişkiler ve Ana Hikaye Tatmin Edici Değil
Ne yazık ki ana hikaye çok güzel başlamasına rağmen ilk bir saatte tüm ilgi çekiciliğini kaybediyor. Sonra da sıradan bir “kötü ve güçlü adama karşı duracak seçilmiş kişi benmişim” hikayesine dönüyor. Yani Harry Potter hikayesinin özü aynı kalıyor, kılıfı değişiyor. Voldemort yerine bu kez karşımızda kötü bir goblin var. Ana hikaye kendisini hiç merak ettirmediği için gönül rahatlığıyla ana hikayeyi bırakıp açık dünyayı keşfe çıkabiliyoruz. Kötü goblin varmış da, trol saldırısıymış da, seçilmiş kişiymiş de…
Ve yine ne yazık ki arkadaşlarımızla olan ilişkimiz de sınırlı. Çünkü çoğu öğrenciyi birbirinden ayıran bir özellik yok. Birkaç göze çarpan öğrenci dışındakilerin çoğu sıradan insanlar. Keşke okul çevremiz daha canlı, ilişkilerimiz daha samimi olsaydı. Benim hayalimdeki Hogwarts Legacy, yaz gelince okul kapanıyor diye üzüleceğimiz arkadaşlıklarla doluydu. Ama oyunda doyasıya konuştuğumuz çok az karakter yazmışlar.
– Harry Potter Göndermeleri Tatmin Edici
Oyunda hem filmlere, hem kitaplara hem de eski oyunlara göndermeler var ve ben bunları eğlenceli buldum. Mesela eski oyunların gizli odaları hep baykuş heykellerinin arkasına gizlenmiş olurdu. Bu oyunda öyle değil. Ama eski oyunların hatrına bir tane baykuş heykeli koyup arkasına da gizli oda yerleştirmişler.
Harry’nin felsefe taşını bulmak için yakalaması gereken o kanatlı anahtarlar bu oyunda mevcut mesela. Hermonie’nin tuvalette hazırladığı kılık değiştirme iksiri de öyle. Üstelik bunların çoğu gözümüze sokulmuş göndermeler olmadığından bulunca gülümsüyoruz.
– Bulmacalar Tatmin Edici Değil
Bulmacalar gerçekten rezillik. Ravenclaw oynamaya başladığınızda “ben bulmaca çözmekten çok keyif alırım” diyebiliyorsunuz sağda solda. Ama Ravenclaw odasına girerken sorulan bilmeceye bile cevap vermemize izin vermiyor oyun. Merlin Trials diye geçen bulmacalar var haritada, Merlin’in zekasına hakaret ediyorlar. Bulmacaları 6 yaşında bir çocuk bile çözsün istemiş olmalılar. Ki bir de Revelio büyüsü kullanırsanız cevap parıl parıl parlıyor. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bulmacayı 5 saniye içinde falan çözemezseniz oynadığımız karakter “Sanırım şuradaki vazolarla bir şey yapmak gerek” diyerek çözümü biz sormadığımız halde söylüyor. Zaten rol yapamıyorduk, bulmacayı çözmeye çalışmamıza da izin vermiyor oyun. Yahu oyun, bir serbest bırak.
Oyunun Forumları Neden Karman Çorman?
J.K. Rowling’in translar hakkındaki sözleri sebebiyle.
Yukarıda anlattıklarım oyunun incelemelerindeki karman çormanlığı yeterince açıklıyor. Oyunun çok güzel yanları var ama kötü yanları da var. Kapatınca damakta güzel tat bırakıyor ama oynarken heyecan yaratmıyor. Tüm olumsuzluklarına rağmen Hogwarts Legacy, Harry Potter seven birini mutlu edecek bir oyun. Çünkü güzel yaptıkları kısımları harbiden güzel yapmışlar. Yine de Harry Potter’a bir sevgisi, nostaljisi olmayan oyuncu da yukarıda bahsettiğim aksaklıkları görmezden gelip oyunu çok sevemez gibi geliyor bana.
Bazı Harry Potter hayranları oyunu satın alıp överek J.K. Rowling’e para ve popülerlik kazandırmak istemiyor. Zira translar hakkındaki olumsuz söylemleri sebebiyle Rowling’e tepkililer. Hatta Harry Potter’a karşı çıkmak trans haklarını savunmanın bir sembolü oldu. Ama oyunda her ırktan ve cinsiyetten karakter var. Hatta Hogwarts’ın öğretmenleri arasında İngiliz’den, çok doğulu ve güneyli karakterler var. Bu yüzden aslında oyunda tepki gösterilecek bir yan yok.
Çikolata Kurbağa Yiyebiliyor muyuz?
Hayır ya…
Ama birçok tatlı ve şekerleme yiyebiliyoruz. Gerçi onları yemek de pek tatmin etmiyor. Çünkü yine onu oyuna rol yapma elementi olarak koymamışlar. Bir tatlıya tıklayınca yeme animasyonu çıkıyor ve bitiyor. Halbuki oyundaki tüm tatlıları aşırıp ceplerimizde biriktirebiliyor olsak ve Hogwarts’ta bunları küçük çocuklara satsak falan… Ne bileyim ya. Biraz rol yapmak istiyorum!
Oyun Ne Kadar Sürer?
25-100 saat civarı.
Ana hikaye 25-30 saat kadar sürüyor. Yan görevlerle 40.-50. saati bulursunuz. Haritayı gezip tüm koleksiyonları tamamlamaya da çalışırsanız 100 saati geçersiniz. Ki haritanın tamamını temizlemek mümkün olmuyor. Düşmanlar bir süre sonra tekrar doğuyor. Haliyle oynamaya devam etmek isterseniz 100. saatten sonra da Hogwarts ve çevresinin tadını çıkarmaya devam edebilirsiniz.
4 farklı ev için (Gryffindor, Slytherin, Ravenclaw, Hufflepuff) oyunu tekrar tekrar oynayacağınızı sanmıyorum ama. Çünkü ne yazık ki rol yapma seçenekleri çok az ve görev yükü fazla olduğundan ev değiştirmenin pek bir önemi olmuyor oyunda. Giyeceğiniz atkının rengi, yatakhaneniz ve yan görevin nereden başlayacağı falan değişebiliyor, o kadar.
Almayan Bin Pişman Olur mu?
Harry Potter sevenler bu oyunu almazsa bin pişman olurlar bence. Çünkü güzel yanları için değer.
Harry Potter’la hiç alakası olmayan birinin ise oyunu çok seveceğini sanmıyorum. Öte yandan, Harry Potter’la hiç alakası olmayan birini tanımıyorum. O yüzden sorup fikir edinemedim. Belki onlar da sever Hogwarts’ı ve süpürgeyle uçmayı, bilemiyorum.