İncelemeler

Guillermo del Toro’s Cabinet of Curiosities Soru-Cevap İncelemesi

Guillermo del Toro’nun Cabinet of Curiosities dizisine dair soruları cevaplıyoruz: Övdükleri kadar iyi miydi? En iyi Lovecraft uyarlaması bu dizide mi? Bir fantastik kurgu hayranı hangi bölümü kesin izlemeli?

Guillermo del Toro’nun Cabinet of Curiosities dizisi çıkalı bir ay oluyor. Netflix’in yayınladığı bu antoloji serisi Cadılar Bayramı’nda çok ses getirdi. Zaten del Toro, fantastik korku alanında efsane işler çıkarmış bir isim. Dolayısıyla onun bu dizisini heyecanla konuştuk tartıştık. Ama şimdi ortalık dinmişken diziyi hâlâ izlememiş olan okurlarımızın kafasına takılanlara cevap verelim dedik.

Özetle, Cabinet of Curiosities her bölümü muhteşem olan bir dizi değil. Ama size hitap edecek en az bir bölümü vardır. Ve o bölümün sizin için çok değerli olacağına eminim. Ayrıca dizinin çoğu bölümü de ilham veren sahne ve fikirler içeriyor. Lovecraft’ın hikayelerine aşinaysanız kesinlikle izlemeniz gereken bölüm Pickman’ın Modeli. Zira en iyi Lovecraft uyarlaması olup olmadığı konusunda kesin bir şey söyleyemesem de çok iyi bir Lovecraft uyarlaması olduğunu garanti edebilirim.

Lovecraft’ın hikayelerine ve korku tanımına aşina değilseniz de ilk 3 bölümden birini seçip izleyebilirsiniz. Pişman olmazsınız.

Bu diziye del Toro’nun imzasını taşıyan bir yapım beklentisiyle yaklaşmamak gerek. Çünkü her bölümü farklı bir yönetmenin ve senaristin elinden çıkıyor. Bu yüzden “tipik bir del Toro yapımı” görmüyoruz.

Gelelim detaylı soru cevap kısmına:

Cabinet of Curiosities İzlemeye Değer Bir Dizi mi?

Evet. Korku türünden hoşlanmıyorsanız bile öyle.

Çünkü bir FRPNet okuru olarak fantastik kurgu sevdiğinizi varsayıyorum. Ve fantastik kurgu sevenlerin bu dizide hayranlıkla izleyecek birkaç bölüm bulabileceğine eminim. Öte yandan size hitap etmeyen bazı bölümler zaman kaybı gibi gelebilir. Diğer sorularda sizin için izlemeye değer bölümleri tespit etmenize yardımcı olmaya çalışacağım.

Ben diziyi Cadılar Bayramı için önermiştim. Ama o dönem geçti diye izlememezlik etmeyin. Güzel dizi, her dönemde izlenir. Hem ikinci sezon söylentileri başladı bile.

Dizi Korkunç mu? Gece İzlesem Uyuyabilir miyim?

Korkunç değil, uyuyabilirsiniz.

Ama hassas olduğunuz bir noktaya değinen bölümler sizi biraz etkileyebilir. Örnek verelim:

Mesela ben sıçanlardan çok iğrendiğimi bu dizi sayesinde keşfettim. Mezarlık Fareleri (Graveyard Rats) bölümünden sonra bir süre midem bulandı. Fakat FRPNet yazarları içinde bu bölüme böyle bir tepki veren tek kişi bendim. Diğerleri o bölümden hiç rahatsız olmamış. Hatta komik ve eğlenceli bulanlar dahi olmuş..

Kuş Sürüleri (The Murmuring) bölümü, tüm bölümler arasında bir korku filmine en çok benzeyeni. Klasik korku filmlerinden korkuyorsanız bu bölümü gece izlememeyi tercih edebilirsiniz.

Otopsi (The Autopsy) bölümü otopsi izlemekten rahatsız olabilecek seyircileri etkileyebilir. Dış Güzellik (The Outside) bölümü ise deri hastalığı konusunda hassas seyircileri rahatsız etme potansiyeline sahip. Cadı Evi Düşleri (Dreams in the Witch House), yine vücudun deforme olmasına dair kısacık bir sahne içeriyor. Benzer birkaç kısa sahne Pickman’ın Modeli (Pickman’s Model) bölümünde de yer alıyor.

Depo 36 (The Lot 36) ve Gösterim (The Viewing) ise bir yetişkin için güvenli bölümler.

Kısacası gördüğünüz gibi korkunçtan ziyade iğrenç sahnelerden bahsedebiliyoruz. Çoğu bölümün sizi korkutmayacağından eminim. Hatta özel bir hassassiyetiniz yoksa hiçbirinin uyku kaçıracağını sanmam.

YouTube player

Aradan Bir Bölüm Seçip İzlesem Olur mu?

Olur.

Her bölümün başında Guillermo del Toro’nun Cabinet of Curiosities’i ile etkileşime geçip izleyeceğimiz bölümü tanıttığı kısa bir klip oluyor. Bu sebeple bölümlerin, onun istediği sırada izlenmesi gerektiğine dair bir algı oluşuyor. Ancak bana sorarsanız aradan birkaç bölüm seçip izleyebilirsiniz. Hatta keşke ben de bazı bölümler ile vakit kaybetmeseydim diyorum.

Gerçi bazı bölümler arasında paralellikler var. Tuhaf bir hayvanın kafasını kesen kasap bıçağı görmek gibi sahneler birkaç bölümde tekrar ediyor. Bunların tamamını yakalayınca bir sırrı keşfediyoruzdur belki ama ben henüz o sahnelere bir anlam vermeyi başaramadım. Dolayısıyla bu paralellikleri tespit etmenin de bir fayda sağladığını düşünmediğimden tüm bölümleri izlemenin gerekli olduğunu sanmıyorum.

Hangi Bölümü Seçeyim Peki? Bana Hangisini Önerirsiniz?

Bu cevaplaması o kadar zor bir soru ki… Sizin nelerden hoşlandığınıza göre değişir. Ben bölümleri sıradan tanıtayım ve onlar hakkındaki yorumlarımızı yazayım. Siz, size hitap edeni seçin derim.

Çünkü herkesin en sevdiği bölüm sıralaması birbirinden farklı çıkıyor. Kiminin en kötü bölüm dediğini kimi yere göğe sığdıramıyor. Bu yüzden bir genelleme yapmak mümkün değil. Bu arada bölümler için oyuncu, senarist ve yönetmen detaylarını içeren haberimize de buradan ulaşabilirsiniz.

Depo 36

Bu bölüm diyaloglarının ve karakterlerinin gerçekçiliği ile büyülüyor. Ana karakterimiz kulaklarından biri duymayan, ırkçı ve borç içinde yüzen bir gazi. Garip bir düzeni olan yaşlı bir adamın yıllardır her gün saatlerce ziyaret ettiği deposunu yaşlı adam öldükten sonra açık arttırmada satın alıyor. İçinden çıkacak değerli eşyaları satarak borcunu kapatma niyetinde. O yüzden deponun sahibinin tuhaf davranışlarına pek de aldırış etmiyor.

Bölümün fantastik elementleri hayli az. Bu yüzden benim “Tarantino tarzı” diye betimlediğim gerçekçi ve akıcı diyaloglar size keyifli gelmiyorsa bölümü sıkıcı bulabilirsiniz. Bana sorarsanız, dizi için çok güzel bir başlangıçtı.

Mezarlık Fareleri

Bu bölümde ise bir mezarlık bekçisi, sıçanların tabutların içinden cesetleri çaldığını iddia ediyor. Bu iddiasına inanan birilerini bulamıyor. Ancak mezarlığın altında, yerin derinliklerinde, antik ve kötücül tarikatların çeşitli sapkınlıklara taptığı Kara Kiliseler’in varlığından da haberdar. Kendisi de klostrofobik olduğu için bu mezarlık soygunu olayını detayıyla araştırmaktan çekiniyor.

Bu bölümde fantastik elementler az değil. Ayrıca bölüm biraz daha komik ve tiyatral bir tona sahip. Bu yüzden ilk bölümün gerçekçiliğini sevenleri bu bölüm ters köşe yapıyor.

Otopsi

Otopsi iki kısımdan oluşan bir bölüm. Başta bir adamın madende bir asansörün tepesine zıpladığını ve delice sırıttığını görüyoruz. Hemen ardından da madende bir felaket yaşanıyor. Bölümün ilk yarısında o adamı asansörün tepesine zıplamaya iten olayların gizemini bölgedeki polisin gözünden izlerken ikinci yarıda madende yaşanan felaketi anlamak için otopsi yapan doktoru seyrediyoruz. Hem polis hem de doktor öğrendiklerini belli bir mantığa oturtmakta zorlanıyorlar. Zira denk geldikleri bu dava bildikleri ve alışkın oldukları doğrulara göre çalışmıyor.

Dedektiflik temasında öyküleri seviyorsanız Otopsi hoşunuza giden bir bölüm olabilir. Fakat bölümün başlarında sahip olduğu ciddi ve karanlık hava sonlara doğru biraz dağılıyor. Buna hazırlıklı olursanız bu bölüm de kurgu sevenleri üzmeyecektir.

Dış Güzellik

Bu bölüm dünya üzerindeki en korkunç şeylerden birinin hayatta en çok dış güzelliğe, gösterişe ve maddiyata önem veren kadın grupları olduğunu gösteriyor. Ya da onları bu hale getiren toplumsal baskıların. Zira bölümü böyle bir grup tarafından dışlanmış ve onlar gibi olmak isteyen, kendini çirkin bulan bir kadının gözünden izliyoruz. Ana karakterin bu kadınlar karşısında hissettiği aşağılık duygusu kötücül bir krem ya da televizyon ruhu (hangisi bilmiyorum) ile birleşince ortaya bir dram çıkıyor.

Bana sorarsanız dizinin en zayıf bölümlerinden biriydi bu. Fakat bölümün işlediği politik meseleler, kadınların ruh dünyasına ayna tutması ve dış güzelliğin toplumda ne denli önemsendiği gibi konulara değinmesi sebebiyle birçok kişi bu bölümü çok değerli ve güzel bulduklarını dile getiriyor. Hatta ben bölümün son sahnesini gereksiz uzun ve utanç verici bulmuştum. Ama bazı seyirciler son sahneyi balık gözü kamera kullanımıyla o kadar uzun çekmiş olmalarından ayrıca memnun kalmış. Renkler ve zevkler diyerek bu bölüm konusunda kararı size bırakıyorum.

Pickman’ın Modeli

Geldik en iyi Lovecraft uyarlamalarından birine. Pickman’ın Modeli, Miskatonic University’de ressamlık yapan bir adamın hikayesini anlatıyor. Bu başarılı ressamın hayatı bir gün sınıflarına Pickman adında yeni bir ressamın gelmesiyle değişiyor. Zira Pickman’ın çizimlerinde büyüleyici ama korkunç, cazip ve grotesk bir yan var. Ve ana karakterimiz Pickman’ın sanatına ilham veren kaynağı bulmayı gerçekten çok istiyor.

Bu bölüm Lovecraft’ın aynı adlı hikayesinden uyarlanmış. Fakat hikayeyi birebir uyarlamamışlar. Yani Lovecraft’ın hikayelerine az çok aşinaysanız ve onları seviyorsanız ama bu hikayesini okumadıysanız bölümden çok keyif alacağınızı garanti ederim. Zira o tarifi imkansız deliliği güzel yansıtmışlar. Ancak Lovecraft’a ve hikayelerine hiç aşina değilseniz bölümün size pek bir şey ifade edeceğini sanmıyorum. Nitekim yazara pek aşina olmayan seyirciler bu bölümü dizinin en kötü bölümlerinden biri olarak değerlendirmiş ya da çok soyut olduğunu söylemişler. Bana sorarsanız çok yazık etmişler. Ama işte, renkler ve zevkler…

Hikayeyi bilen okurlar da aslında çok daha sade olan olayların bölüme uyarlanırken Lovecraft’ın diğer hikayelerinden elementlerle süslendiğini fark edecekler.

Cadı Evi Düşleri

Bu bölüm konusunda hemfikir olabiliriz ki dizinin en sönük bölümü budur. Ana karakterimiz ikiz kardeşini küçükken kaybetmiş bir adam. Ve kardeşi öldükten sonra onun ruhunun bedenini terk ettiğini gördüğü konusunda ısrarcı. Bu yüzden tüm hayatını paranormal olayları araştırarak kardeşinin ruhunu bulmaya adamış. Zira o gün onun ölümüyle ilgili bir pişmanlık duyuyor ve bu duygu onu kahrediyor.

Cadı Evi Düşleri sevdiğimiz oyuncuları bir araya getirse de bize etkileyici karakterler sunmayı başaramıyor. Karakterlerin amaçları ve duyguları seyirciye yeterince iyi geçmiyor. Bu yüzden verdikleri tepkilerin çoğu yapay hissettiriyor. Ancak bunun bir oyunculuk sıkıntısı olmadığını da görebiliyoruz. Ne görsel olarak, ne kurgu bazında, ne de karakter yaratımıyla bence bu bölüm pek etkileyici değildi. Ve üzülerek söylüyorum ki bu da bir Lovecraft uyarlaması. Biri bu kadar iyiyken diğerinin bu kadar sönük olması hayli şaşırtıcı.

Gösterim

Gösterim, 80’lerden fırlayıp gelmiş bir film gibi. Adı hiç duyulmamış ultra zengin bir adam bir grup değerli konuğu evine misafir ediyor. Bir astrofizikçi, bir müzisyen, bir roman yazarı ve spiritüel bir program sunucusu aldıkları davetiyenin cazibesine karşı koyamıyor. Ancak bu davetiye önemli ve hayli ilgilerini çekecek bir eşyanın gösterimini vadetse de ev sahibi gösterime geçmeden önce konuklarıyla oturup biraz sohbet etmek istiyor.

Bu bölüm de diyaloglarının gerçekçiliği ve karakterlerinin ilgi çekiciliği üzerinden etkileyici bir bölüm olmuş. İlham verici birçok fikri barındıran bir hikayesi olsa da bölüm beklentileri pek karşılayamadan bitiyor. Ve popüler kurgu yazarlarına bir eleştiri içerdiğini anlayabilsek de bu eleştirinin sebebini bölümde bulamıyoruz. Bunlara rağmen damakta güzel bir tat bırakmayı başarıyor. İlginç bir deneyim, izlemeye değer olduğunu düşünüyorum.

Kuş Sürüleri

Bu bölümün tanıtımında Guillermo del Toro ilgi çekici bir giriş yapıyor. Hatta bana sorarsanız del Toro’nun en ilgi uyandıran tanıtımıydı bu. Kuş sürülerinin tuhaf bir davranışından bahsediyor: Murmuring. Sonra da kuş gözlemcisi bir çiftin, yaşadıkları bir trajedinin ardından araştırma yapmak için bir bölgeye seyahat ettiklerini izliyoruz. Çift, gözlem yapacakları bölgede terk edilmiş bir evde konaklıyor. Ancak bir süre sonra buradaki kuşların diğer bölgedekilerden daha farklı davranışlar gösterdiklerini fark ediyorlar. Sebebi bu ev olabilir mi?

Korku filmi dediğimizde akla gelen klasik elementleri bulabildiğimiz bir bölüm olmuş bu. Dolayısıyla del Toro’nun kaleminden beklemeyeceğimiz klişelikte bir hikaye olduğunu söyleyebiliriz. En azından ana hikaye öyle. Çünkü detaylarda güzel ve orijinal fikirler bulmak hâlâ mümkün. Ama del Toro’nun bölümün tanıtımı sırasında söyledikleri ile hiçbir alakası olmayan bir hikaye anlatması biraz üzücü. Kısacası bölümde ilgi çekici fikirler olsa da dizinin en iyi bölümlerinden biri olduğunu söyleyemiyorum.

Ben bölümler hakkındaki düşüncelerimi paylaştım. Peki siz ne düşünüyorsunuz? Beğenmediğimi söylediğim bölümlerde kaçırdığım bir şey mi vardı? Pickman’ın Modeli sizce de en iyi bölüm müydü?

Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşın!

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.