Game of Thrones – A Telltale Game Series İncelemesi
Demek favori bir karakterin var? Ne tatlı.
Sanırım yazının bu kısmından sonra rahat rahat spoiler verebilir ve Stark-Forrester benzetmesini biraz daha açabilirim. Oyun tam olarak başlamasından korktuğum yerde, Red Wedding’de başladı. Üçüncü sezonu izlerken neler olacağını bildiğim halde kanımı dondurmuş olan dokuzuncu bölümü bir daha yaşama olasılığını kabullenemezken o kadar ağır bir giriş yapılmadığını söyleyebilirim. Her ne kadar Robb Stark’ı görmek için can atsam da biz kale içinde değil dışarıda çadırlarda başlıyoruz oyuna.
Oyunun atmosferi ve çizimleri o kadar güzel olmuş ki sanki bir yağlı boya tablosu içinde gibi hissettim her saniye kendimi. Castamere Yağmurları çalmaya başladığı anda bir yandan hızlı hızlı çadırların arasında koşmaya başladım bir yandan da kulenin içinde olan katliamı hatırladım. Forrester’ların yaveri olarak başladığım oyunda tabii ki genç Forrester’ı korumak görevimdi. Ancak bilin bakalım ne oldu? Daha konuşma fırsatı yakalayamadan ilk Forrester’ı kaybettim. Oyunun seçimleri baz alarak ilerlediğini daha önce yazıda belirtmiştim ancak bu noktada Rodrick’i hiçbir seçimin kurtaramayacağını düşünüyorum. Sanırım o senaryonun değişmeyen kısmıydı ancak oyuna yeni başladığım için böyle bir kaybın da etkisi sandığımın çok altında oldu zira henüz Forrester’ları çok tanımıyordum. Savaş epey kanlı geçti tabii. Alçak Frey’ler bir kez daha nefretimi kazanırken Lord Forrester’ın bedenini de savaş alanında bırakmak zorunda kaldım. Bundan sonra ise asıl olaylar başladı.
Forrester’lara ulaştığımda apar topar Duvar’a yollandı yaverimiz. Çünkü yolda Ramsay Snow’u (şimdilerde Ramsay Bolton kendisi) kızdıracak şeyler yapmıştım. Tabii Ramsay böyle şeylerin altında kalacak adam değil hemen Forrester’larla görüşme için kolları sıvamış. Kaçırılacak bir eğlence değil yani onun için. Genç Ethan bir anda tahta geçmek zorunda kalınca bu noktada her ne kadar kimileri için Rodrick Robb gibi görünse de benim için Robb Stark Ethan’dı. Hemen favori karakterim oldu. İnanılmaz güzel tasarlanmış, ve kral olabilecek niteliklerde olduğunu düşündüğüm bir karakterdi Ethan. Tabii ailedeki erkekler azalınca konu Asher’a da geldi. Sürgünde olduğunu bildiğimiz ağabeyin çok agresif olduğunu öğrendik. Pek düşünce adamı olmayan Asher’ın Game of Thrones evreni için fazla “umursamaz” ve “vahşi” bir karakter olduğunu düşünsem de, daha görmeden kendisi için büyük umutlar beslemeye başladım.
Oyunun bana göre en sıkıcı kısımları ise Mira’nın Kral Toprakları’ndaki dramı oldu. Sansa genel olarak seride en az sevdiğim karakterlerden biridir, çok mızmız gelir tabii ne şekilde evrilecek henüz bilmiyoruz ama şimdilik pek sevemiyorum kendisini diyelim. Mira ise tam bir Sansa kopyasıydı. Sansa’nın yaşadığı Cersei sorgulamasının neredeyse birebir aynısını yaşadı ancak bu sefer onun yanında Margaery vardı. Margaery’nin de nasıl büyük bir kalbi varsa hem Sansa’ya acıyor hem de Mira’ya. İkisi çok aynı karakter gibi geldi bu da biraz üzdü tabii. Belki de bu bölümde Sansa’yı hiç görmememizin sebebi Mira’nın Kral Toprakları’ndaki dram kontenjanını doldurmasıdır, bilemiyorum. Tabii Mira’nın başka bir olası müttefiki de oldu benim oyunumda: Tyrion Lannister. Tam bir müttefik mi bilemeyiz ama Tyrion en sevdiğim karakterler arasında olduğu için doğal olarak onunla daha çok vakit geçirmek istedim, bu da seçimlerimi biraz etkiledi. Ancak yine de güvenmem ve akıl almam gereken bir karakter seçmek zorunda kalsaydım, tekrar Tyrion’ı seçerdim. Kral Toprakları dedikodu kuyusu tabii, şikayet ettiğime bakmayın, olayların orada alevlenmesi çok yakın çünkü koskoca bir Purple Wedding bizi bekliyor ve ben düğünü çok merak ediyorum.
Ramsay Snow’u ise ilk bölümün parlayan yıldızı olarak gördüm. Genel olarak oyunun diyalogları çok keyifli olsa da Ramsay’in diyalogları bir başka! Tabii öfke kusmamak mümkün değil kendisine. Oyunda bile sinirinizi bozmayı başarıyor ve bir süre sonra kontrolü kaybetmenize sebep olabiliyor.
Oyunun en vurucu noktası ise benim için sonuydu. Hala ellerim titriyor yazarken. Telltale Games, George Martin’den aldığı destekle Martin’in performansını hiç aratmayacağını bu bölümde gözüme gözüme soktu. Oyunun sonuna gelene kadar kitaplardaki tüm favori karakterlerimin bir bir öldüğünü unutmuştum. Oyunda farklı olmasını beklemek saflıktı tabii ve bir anda oyunun kontrolümden çıktığını hissettim. Ethan Forrester ellerimin arasından kayıp gitti. Bu seçimlere bağlı bir son mu emin değilim ve bilmeyi gerçekten çok istiyorum. Ethan’ı gerçekten kurtarabilir miydim yoksa ayarlanmış bir sonla ölüm şeklimin onurlu ya da onursuz olduğunu mu belirledim sadece emin değilim. Ayarlanmış bir son olduğuna inanmak istiyorum ancak eğer Ethan benim seçimlerim yüzünden öldüyse sanırım bunu kabullenmem zor olacak. Ethan’ın ölüm sahnesi de beni yine Red Wedding’e götürdü tabii. Annesinin kolları arasında ölen çocuk lordun bölüm finaline etkisinin inanılmaz olduğunu söyleyebilirim.
Telltale Games, Game of Thrones oyununu duyurduğunda ağır bir yükü sırtlanmıştı. Oyunu her halükarda oynayacak olsam da oyunun büyük bir fiyaskoya dönüşmesinden çok korkuyordum. Ancak Telltale endişelerimin boşa olduğunu kanıtlamış oldu. Hem kendilerine hem de seriye yakışır bir oyun çıkardıklarını söyleyebilirim. Game of Thrones dizisinden keyif alan hayranların oyunu da beğeneceğini düşünüyorum.
Bütün kararlarımız aynı sona çıkmasa iyide işte doğru dürüst karar verdirmiyorlar.
spoiler….
acaba em başında gared iken aile yi boşverip hiç dokunmasak ne olurdu?böylece en sonunda ölmezdi değil mi?
olaylar yine oraya bağlanırdı