Elric Kardeşlerle Yine Yeni Yeniden – Fullmetal Alchemist Filmi İncelemesi
Manga denildiğinde ders niteliğinde okutulması gereken yapıtlardan Fullmetal Alchemist‘in (Hagane no renkinjutsushi), sinema uyarlaması Netflix’te yayınlandı. İçimi titreten hikayesine olan hayranlığım ve Elric kardeşlere olan özlemimle filmin başına oturmam uzun sürmedi. Spoiler uyarısını da şimdiden yapayım.
Hiromu Arakawa‘nın baş yapıtı Fullmetal Alchemist, annelerini hayata döndürmek adına karanlık simya ritüellerini kullanmaları sonucu biri kolunu ve bacağını diğeri de bedenini kaybeden Edward ve Alphonse Elric kardeşlerin, eski hallerine dönmek için ihtiyaç duydukları Felsefe Taşı’nın izinde atıldıkları maceraları konu alıyor. Fumihiko Sori tarafından yönetilen live action filmde Edward Elric’i Ryosuke Yamada canlandırırken, Alphonse Elric’i Atom Mizuishi seslendirdi.
İtiraf etmeliyim ki, geç başladığım anime yolculuğumun üçüncü durağı olan ve bittiğinde nefesimin kesildiğini hissettiğim Fullmetal Alchemist’e live-action film de olsa yeniden kavuşmak beni ziyadesiyle heyecanlandırdı. Her ne kadar ön yargılı olsam da, 2 saat 15 dakika süren yapımı ‘manga ve animeleri film yapmayın’ bağnazlığımı aşmaya çalışarak izledim.
Uzun zamandır sadece anime izlediğim için (her bölüm 20-25 dakika olunca yaşamaya zamanı kalıyor insanın ^^) olsa gerek filmin uzunluğundan zaman zaman iç çektiğim olduysa da sağ salim bitirebildim Fullmetal Alchnemist filmini. Elric kardeşlerin öksüz kalmalarının acısını, başlarına gelen korkunç olaydan sonra içine düştükleri karanlık sırlara karşı kayıtsız kalamamalarını, tertemiz vicdanlarını ve aralarındaki muhteşem sevgi bağını yeniden izlemek gerçekten çok güzeldi.
Ambalaj Güzel Ama Ya İçerik?
Netflix’te yayınlanan Fullmetal Alchemist’in live-action filmi, sinematografi, mekanlar ve kostüm konusunda orijinalini yakalamayı başarmış. Ancak senaryo kısmında sorunlar başlıyor. Derinliği ve işleyişi açısından tarihin en başarılı eserlerinden olan Fullmetal Alchemist’in filmindeki hikaye anlatımı, zaman çizelgesindeki olayların rastgele seçilip bir araya getirilmiş hissinden ötürü, tam ifadeyle ‘zayıf’ kalıyor. Filmin finalindeki ucu açıklık, ‘tutarsa, ikincisini yapacağız’ diye bas bas bağırırken, kült serinin fanlarına da (yapıldığı taktirde) ikinci filmin senaryosu üzerinde daha ciddi çalışmalarını ummaktan başka bir seçenek kalmıyor.
Dramatik Sahneler Daha Gerçekçi
Öte yandan live-action Fullmetal Alchemist’in simya ritüellerinin gerçeğe dönüştürülmesi, efektleri ve dövüş sahneleri gerçekten güzel olmuş hatta Edward’ın aksiyon halindeki bazı hallerine kahkaha atmamak elde değil ancak genel olarak oyunculuklar maalesef kötü… Manga ve animede yer yer işlenen komedi etkisi oyunculuklarda kendini göstermenin yakınına bile yaklaşamamış. Dramatik sahnelerin daha gerçekçi etki bıraktığı FMA filminde, kötü karakterlerin (Lust, Envy vs.) rollerini daha iyi kotardıklarını söylemek mümkün.
FMA karakterlerinin Avrupalı olmasına rağmen film kadrosunun Japon oyunculardan oluşması, manga ve anime fanlarının başta tam olarak hikayenin içine girememesine neden olsa da bir kaç sahne sonra buna da alışıyor insan. Sarışın olan Edward Elric ve Winry Rockbell karakterlerinin saçlarının tonlarının bir türlü ayarlanamaması gibi durumları da beraberinde getiren kast seçimi sorunsalı, ‘Avrupai’ karakterlerin olduğu manga ve anime serilerinin Japon yapımlarında hep süregelecek sanırım. Daha sırada Bleach var. Onda neler göreceğiz kim bilir!
Elric Kardeşlerin Çocukluk Arkadaşı Winry’ye Ne Yaptınız?
Hazır Winry demişken… O nasıl bir Winry Rockbell‘dir, nasıl bir giriş, nasıl bir sesleniş, nasıl bir duruştur? “Edward Elric’i ‘hardal’ kafa yaptınız da Tsubasa Honda‘nın canlandırdığı Winry’ye bir sarı peruk mu bulamadınız?” diyesi geliyor insanın film ekibine… Tiz sesiyle filme iki kez giriş yapan (Ed’e ayrı, Al’a ayrı) ve ikisinde de facia oyunculuğu ile gülümsetmek bir yana sakil duran ‘Winry’ orijinalinde sempatik, içten ve erkekler dünyasında canını dişine takıp işinin en iyisi olmak için miller aşmaktan geri kalmayan yetenekli bir kız. Elric kardeşlerin çocukluk arkadaşı, Edward’ın içten içe kalp çarpıntısı olan Winry’nin filmde pasif kalması değerinin anlaşılmamış olmasından mı kaynaklanıyor acaba?
Maes Hughes’a Değinmemek Olmaz
Winry isabetsizliği filme başlamadan önce aklıma gelebilecek en son konu iken ve hala Edward’ın saç tonuna takmışken, en çok özlediğim ve merak ettiğim karakter Maes Hughes‘tu. Şakacı, koruyup kollayan ve gerektiğinde bunu tüm ısrarcılığı ile yapan, Elric kardeşlerin olduğu kadar bizim de canımız, ağabeyimiz, cana yakın baba adayımız Hughes’un oyuncu seçimi (Ryûta Satô) görsel olarak çok başarılı iken, rol yapma kısmında ‘çocuklar bakın ben ne kadar eğlenceli, mutlu ve düşünceliyim’i gözümüze sokması damakta eksik bir tat bıraktı. Bakalım devam filmi nasıl olacak?