Call of Cthulhu: The Wasted Land İncelemesi
Batık R’lyeh Şehri’nde derin uykulara dalmış Cthulhu’yu uyandırmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz. Önce kitaplar ardından masaüstü rol yapma oyunları derken, sanal aleme de iyiden iyiye el attık.
Cthulhu başlığı ile piyasaya sürülen ve gözden kaçan bağımsız bir oyunu huzurlarınıza sunuyoruz: Call of Cthulhu: The Wasted Land
1. Dünya Savaşı’nın gazabı tüm insanlığın üzerindedir. Her yerde ölüm vardır. Kaçacak siperler bile hastalık yaymakta, atacağınız her adım hayatınıza mal olmaktadır. Peki neden, dünyanın gördüğü en korkunç döneme, dünyanın göreceği(!) en korkunç yaratığı eklemeyelim?
Herhalde The Wasted Land’in yapımcıları, bir oyun yapma fikrini ortaya attıklarında, bunun kulaklarına çok hoş geldiğini düşünmüşlerdi. Ama hiç de öyle değil!
Call of Cthulhu: The Wasted Land, Lovecraft’ın yarattığı Cthulhu mitosunu konu alan bir başka oyun. Red Wasp Design tarafından iOS platformu için geliştirilen oyuna, Cthulhu’nun rol yapma haklarını elinde bulunduran Chaosium da destek çıkmış. Yani karşımızda basit gözükse de, kaliteli bir yapım var.
iOS platformunun ardından PC platformuna da gelen The Wasted Land, H. P. Lovecraft’ın Herbert West – Reanimator isimli kısa hikayesi üzerine kurulmuş. 1. Dünya savaşı sırasında, Alman cephesinde mücadele eden bir İngiliz birliğine komuta ediyoruz. Tur-tabanlı bir şekilde ilerleyen oyunun kontrolleri oldukça basit. Ancak strateji yapmaktan yoksun.
Hikayenin ilerleyen safhalarında, Almanların savaşın kaderini değiştirmek için Cthulhu mitosuyla ilgilendiğini öğreniyoruz. Bu Almanlar hiç adam olmayacak. Tüm dünyayı ele geçirmek için Cthulhu ile çalış, Rasputin’i maaşa bağla Anung Un Rama’yı (Hellboy) çağır, Kaderin Mızrağı’nı bul. Sanırım edebiyat, film ve oyun tarihini besleyen yegane hikayelerden biri karanlık işler ve kültlerle uğraşan Alman subayları.
Oyunun hikayesi, dediğim gibi bir cephe savaşı sırasında başlıyor. Daha sonra ekibimize İngiliz Gizli Servisi MI-47’ye bağlı, Miscatonic Üniversitesi’nden Profesör Brightmeer katılıyor. Çünkü savaşta anlaşılamayan mistik ve karanlık olaylar baş göstermektedir.
The Wasted Land, mobil oyun olarak pazara sürüldüğü için grafiklerinin çok da iyi olmadığını belirtmekte fayda var. Ancak arka planda anlatılan hikaye oldukça sürükleyici. Bu yüzden kendinizi oyuna kaptırıyorsunuz. Hele hele, Cthulhu mitosunu seviyor ve 1. Dünya Savaşı tarihi hakkında ilgiliyseniz, direkt kendinizi oyunun içerisinde buluyorsunuz.
Tur-tabanlı bir savaş oyunu olan The Wasted Land’i öğrenmek oldukça basit. Chaosium’un desteği sayesinde, rol-yapma oyunundaki teknik özelliklerin hepsi TWL’ye aktarılmış. Eğer sisteme aşinaysanız hemen alışıyorsunuz.
Hikayede ilerledikçe birliğimizde büyümeye başlıyor. Her bir karakterin, hakim olduğu farklı bir alan var. Makineli tüfek kullanımı, uzaktan nişan alma, topçu birliğini çağırma ya da Cthulhu mitosları hakkında bilgiye sahip olma gibi. Karşılaştıkları garip durumlar karşısında karakterlerin akıl sağlığı düşebiliyor. Bu Chaosium’un Cthulhu RPG’si için geliştirdiği Sanity sistemi. Cthulhu mitosu bilgisine sahip olan karakterler, diğer karakterleri yatıştırabiliyor.
Tamamladığımız görevlerin ardından elde ettiğimiz tecrübe puanları ile karakterleri geliştirebiliyoruz. Ayrıca her oyunda olduğu gibi ekipmanımızı da güncelleyebilme imkanımız var.
Basit ama hoş. Ancak oynanabilirlik gittikçe zorlaşıyor. İlk başlarda normal Alman birliklerine karşı mücadele verirken, Cthulhu’nun karanlık kültlerine katılmış insanlarla ve garip yaratıklarla karşılaştığınızda çok fazla adam kaybetmeye başlıyorsunuz. Yani dengeli bir oyun zorluğundan bahsetmiyoruz.
Örneğin, bir kiliseye girmemiz gerekiyor. Kiliseye giden köprü bir Alman birliği tarafından kapatılmış. Yol üzerinde de zehirli gazlar var. Buradan ancak gaz maskesi olan karakterlerimiz geçiyor. Öte tarafta ise siperler bulunuyor. Siz ne kadar yavaş hareket ederseniz, karşı tarafın birliklerine o kadar çok adam katılıyor. Sağdan soldan zombiler peydahlanıyor. Tam bir çorba oluyor. O köprüyü geçene kadar akla karayı seçiyorsunuz. Eğer imkanım olsa karayı seçerdim; Çünkü ölüm daha çabuk olurdu.
Hikaye ise gittikçe karanlık olmaya başlıyor. Cthulhu mitosuna ait Dark Young ve Star Spawn konseptlerinin de oyuna katılmasıyla beraber, kendinizi bu oyuna kaptırdığınıza pişman oluyorsunuz. Ufak sonuca bağlayıp, incelememizi tamamlayalım.
Call of Cthulhu. The Wasted Land, herhangi bir grafik iddiası olmayan bir oyun. Mobil oyundan entegre edildiği için karakter seslendirmesi bile yok. Ancak müziklerin, atmosferi iyi yansıttığını söyleyebilirim. Hikayesi ise Cthulhu mitosundan hoşlanıyorsanız, ilginizi çekebilecek düzeyde. Tur-tabanlı savaşlar ise gereğinden uzun olabiliyor. Tek bir haritada 2-3 farklı görevi peşpeşe yerine getiriyorsunuz. Önce karşı sipere hücum yapıp sonra o bölgeyi korumanız ve en sonunda da kaçmanız gerekebiliyor.
Gene de siz siz olun, Cthulhu’nun ismini çok yüksek sesle söylemeyin. The Wasted Land ile biraz vakit geçirin, kafanızı dağıtın. Bakarsınız uyanır!