İncelemeler

Bu Oyunun Canavarı Benim! – Carrion İncelemesi

Polonyalı ufak bir firma tarafından geliştirilen Carrion, oyun sonu canavarı olma fikrini gerçeğe çeviren basit ama eğlenceli bir oyun olmuş.

Araya giren başka oyunlar, incelemeler falan derken 23 Temmuz 2020 tarihinde çıkış yapan Carrion’un başına sonunda oturabildim. Haliyle hakkında bir iki paragraf inceleme yazmak isterim.

Polonya merkezli çok ufak bir firma olan Phobia Game Studios tarafından geliştirilen Carrion, bir tersine korku oyunu. Yani oyundaki korku unsurunu biz canlandırıyoruz.

Profil açısına ayarlanmış bir kamera bakışıyla, 2D platformlar arasında ne idüğü belirsiz kımıl kımıl, bol dokungaçlı bir canavarı canlandırdığımız Carrion keyifli ama biraz kısa bir oyun olarak karşımıza çıkıyor.

Hareket Eden ve İnsan Olmayan Her Şeye Ateş Açın!

Carrion, kontrol altına alınmış bir varlığın hapsolduğu kapsülden çıkarak özgürlüğüne kavuşmaya çalışan bir canavarın oyunu. Hikayesel anlamda ilerledikçe biraz bilgi kırıntılarını oyuncuya sağlayan Carrion’da, öncelikli amacımız insanları yiyip yolumuza devam etmek. Yol boyunca karşımıza çıkacak kilitli kapıları açmak için bu yer altı kompleksini de kontrolümüz altına almamız gerekiyor.

İlk başlarda ufak bir organizma olarak başladığımız yolculuğumuzda, kocaman, dehşet-ül cengiz bir canavar olarak devam ediyoruz. İnsan yedikçe ve yeni DNA parçaları buldukça hem büyüyoruz, hem de güçleniyoruz.

Dar alanlardan sıvışıp geçebilen, uzuvlarıyla insanları yakalayıp mideye indirebilen varlığımızla, bölümler arasında gezinti yapmamız gerekiyor. Genellikle bir kapağı açmamız gerekiyor. Bunun için de yukarıda bahsettiğim üzere bu gizli kompleksteki doğru yerleri ele geçirmemiz gerekiyor.

Bio-kütlemizi belli noktalara bırakarak kapıların kilit mekanizmalarını bozup bir sonraki bölüme geçiş sağlıyoruz. Bizi durdurmaya çalışan insanlar ilk başlarda eli silahlı bilim-insanlarıyken, ilerleyen bölümlerde alev püskürten, tam zırhlı askerlere dönüşüyorlar. Korkunç ve devasa bir yaratık olmamıza karşın insanlara karşı da dikkatli yaklaşmakta fayda var.

Gizli Olan Gizli Kalsın

Oyunda ilerledikçe bazı hafıza üniteleri buluyoruz. Buralara musallat olup hikayemizin nasıl başladığını hatırlıyoruz. Üç bilim-insanını kontrol ettiğimiz bölümlerde, basit platform bulmacalarını çözmemiz bekleniyor. Hikayesel anlamda bir şeyler bekleyen oyuncuları da bir nebze olsun doyurabiliyor.

Öte yandan Carrion, oldukça kısa bir oyun. Hızlı bir oynanış ile 4-5 saat arasında bitirmeniz mümkün. Eğer oyunda ne yapacağımızı gösteren imleçler ya da bir harita olsaymış bu süre 2 saate kadar da inebilirmiş. Ne yazık ki oyun bu tarz imleçler sunmuyor. Bu yüzden ara sıra kaybolmanız mümkün. Çünkü bazı güçler edindikçe geriye dönüp kapalı kapıları açmamız ve yolumuza buradan devam etmemiz bekleniyor.

Bölümler arasında o klasik yeşil renkteki “Exit” tabelalarını takip ederek aslında nereye çıkacağınızı bulabilirsiniz. Yine de kendinizi kaptırırsanız bölümler arasında nereye gitmeniz gerektiğini unutabiliyorsunuz. Bir ara maden bölümü ve askeri alan arasında yarım saat sıkışıp kaldım. Çok dar bir alandan geçmem gerekiyormuş meğersem. Uyarıcılar ya da hatırlatıcılar olmaması böyle sorunları beraberinde getiriyor.

Oyunun kısa olmasının yanında yaptığı bir başka hataysa, oynanabilirlik açısından dar bir alan sunmuş olması. Her yere yapışıp hızlıca hareket eden kırmızı canavarımızı kontrol etmekte başlarda zorluk çekebilirsiniz. Çünkü nerede başlayıp nerede bittiği bazen belli olmuyor. Carpenter ve Cronenberg sinemasından çıkma bir yaratık olması da işin cabası ki canavarın tasarımını da bir hayli beğendim.

Bu Oyunun Canavarı Benim

Carrion birkaç saatlik oynama süresi sunan, tam kafa dağıtmalık bir oyun olmuş. Aslında şöyle ufaktan kendini hissettiren rogue-lite dedikleri elementleri daha yoğun kullanabilirlermiş. Oyuncular, canavarın nasıl evrimleşeceğini kendi seçebilseymiş keşke dediğim çok oldu.

Bunun yerine belli bir tasarımı takip etmeniz gerekiyor. Bazen uzaktan manivela kollarını çekmeniz gerekiyor; sonrasında bu gücünüzü bir havuza bırakıp ahşap kapıları kırmanız gereken bir güç alıyorsunuz. Kısa bir alanı geçmek için görünmezlik gücünü kullanmanız gerekiyor ki bazen o alana ulaşana kadar bölümler arasında dört dönüyorsunuz.

İyi tasarlanmış bölümleri ve StarCraft, God of War, Overwatch gibi oyunlarda da ismi geçen Cris Velasco imzalı müzikleriyle güzel bir oyun olmuş. Yenilikçilik sunması tam ayarında güzel ama biraz daha bütçe ve kalabalık bir ekiple, tekrar tekrar oynanabilecek bir oyun ortaya konulabilirmiş.

Microsoft Game Pass üyelerine ücretsiz olarak sunulan Carrion’a, Microsoft Store, Nintendo Switch ve Steam platformları üzerinden de ulaşma imkanınız var. Düşük fiyatlı olmasına karşın, kısa bir oyun olduğunu da unutmayın.

FRPNET Puanı: 7

Eksi YönleriArtı Yönleri
Kısa süreliTersine korku türü fikri güzel
Hikaye ve sunum namına pek bir şey yokCanavarı kontrol etmek başlarda zor ama eğlenceli
Bölümler arasında aynı şeyleri yapıyorsunuzMüzikler ve atmosfer detayları çok iyi

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu