“Batman – Pelerinli Süvari’ye Ne Oldu?” İncelemesi
Selamlar olsun hayalindeki sevgili adayı bir süper kahraman olanlar, kusursuz adaleti arayanlar, sonsuz gücü arzulayanlar, uçmak isteyenler, görünmez olmak isteyenler! En önemlisi de hayallerinin gerçekliği çekilebilir kılan olduğuna inananlar! Hepinize selamlar, I’m back to black!
Uzun bir aradan sonra baktım inceleme için sözde yazacaklarım boyumun iki misli olmuş ve artık “e bir zahmet” dedim.
Şimdiii…. Geçici olarak halen benimle çalışan sadıkların sadığı uşağım Sebastian size içeçecek bişiler getirirken, ben de size bugün spoiler içeriksiz, şık bir çizgi romandan bahsedeyim. Kendisini yazmaktan, kendisi hakkında konuşmaktan acayip zevk alıyorum yahu.. Batman ya Batman, kim olacak… Yegane aşkım. Depresif yiğidim. Pelerinini savuruşuna hasta… öhöm… Neyse efenim, bahsedeceğim çizgi romanın esas kahramanı Batman. Çizgi romanın konusu ise efsanevi Sandman’in yaratıcısı ve daha pek çok muhteşem kitabın yazarı Neil Gaiman. (Sandman ‘de ne epik seriydi arkadaş!)
Rafta görünce önce bir yazarın adını görünce pause tuşuna basılmış player gibi kalakaldım. İncecik, pırıl pırıl oracıkta duruyordu. Neil Gaiman’in adının yanında Andy Kubert adını da duyunca geri kalan olaylar silsilesini hatırlamıyorum. Elimde bununla beraber kapıdan çıkmıştım… Hep böyle oluyor zaten, bi girişi hatırlıyorum bi de çıkışı…
Şimdi efenim, hemen kısa bilgi de geçeyim; çini Scott Williams, renkler Alex Sinclair. Yapıtta sağlam kadro var anlayacağınız. Bir nevi Alan Moore’un “Whatever Happened to the Man of Tomorrow?”u gibi ve Batman’in bu hikayesinin biçimlenmesine yardımcı olduğunu şahsen düşünüyorum.
Konu desen sağlam ve ötesi, son Batman hikayesi. Yani Batman’in ölümü çerçevesinde dönen olaylar. Gotham şehrinin Kara Şövalyesi bir kara tabutun içinde yatıyor; tüm sevenleri, arkadaşları ve düşmanları, onu son yolculuğuna uğurlamaya geliyor… Hem arkadaşlarının hem de ölümcül düşmanlarının ağzından hayatından bir hikaye anlatılıyor.
Ne demek efenim nasıl öldü?! Neden ölmesin efenim, Batman’de senin benim gibi insan evladı, kınıyorum seni ve sana laflar hazırladım. Yazımı sonuna kadar oku çabbuk!
Superman, Wonder Woman, Spider-Man hakkında belki söyleyecek bir şeyleriniz olabilir; ama Batman’in ölümlü olması hikayede kırılma noktası yaratıyor.. Ultra güçlere sahip kahramanlar elbette ki bir kavgada kaybedebilirler ancak onlar “süper kahraman”. Batman de bir kavgada kaybedebilir ve Batman, sadece bir insan evladı.
Gaiman’ın hikayeyi oldukça ciddiye aldığını görebilirsiniz. Gerçi Gaiman’ın tarzı bu, o nedenle bu kitabı alacaklar Gaiman’in tarzına da aşina olursa daha kabullenilebilir olur. Neden kabullenilebilir olduğunu düşünüyorum? Çünkü Batman severler arasında, yıllardır süren serilerin arasında kemikleşmiş ve resmen takımlaşmış gruplar, sevenler var. Benim gibi favorilerini ayrı tutup da sadece Batman’e sebep her chapter’ı, yeni seriyi takip edenlere sıkıntı teşkil etmeyecektir.
Hikayedeki güzel noktalara da ufak ufak bir değineyim diyorum okurcuğum, hevesin artsın git al, ekonomiye can ver. Bu kitapta bir Alfred hikayesi vardır ki ne sen sor ne ben söyleyeyim, öyle ters köşeye yatırıcı, öyle şok edici. Bu hikayeden sonra Alfred; hepimizin bildiği o sadık, Bruce’un geriye kalan tek aile üyesi olarak kalmayacak. Bir daha asla Alfred ‘e eski gözle bakamayacaksın okur… Şimdi heveslendin, gördüm!
Az önce bahsettiğim gibi, Batman’ın ölümcül düşmanları, rakipleri de cenazeye katılıyor. İnsan bir tuhaf olmuyor değil, Two-Face’i, Joker’i orada görünce… Tüm kötüler, tüm düşmanları bir odada toplanmış, hepsi üzgün görünüyor ve Batman’in ölümünün yasını tutuyorlar. Bir mücadeleci düşünün ki, düşmanı bile saygı duysun ve onu kaybettiği için üzülsün. Kırılma noktası burası. Ne garip… Bak gene bir tuhaf oldum… Bence tipik bir çizgi roman hikayesi için nadide bir sahne olmuş. Çok etkileyici!
Sonunda Batman, basit bir ölümle ödüllendiriliyor. O tabut kapağı Batman’in üzerine son kez kapanmadan önce olacakları size anlatacak değilim herhalde. O kadarı size kalsın. Fakat kitabın bu hikayesinin sonundan bir not iletiyorum size;
“Batman olduğun için elde ettiğin tek ödülün ne olduğunu biliyor musun? Batman olmaya başlıyorsun.”
Çizgi roman, Neil Gaiman’ın 3 farklı hikayesini de kapsıyor. Bu bahsettiğim ana hikaye ile bağlantılı değil ama Batman etrafında dönüyor elbette. Ve kesinlikle onlara da bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Beni biraz efkar bastı… Sebastian, kitleme yol göster çabuk. Bir dahaki incelemeye kadar karalar bağlamayın sakın! Okunacak ve hakkında konuşacağımız bir sürü çizgi roman var daha bizi bekleyen.
Hadi kalın sağlıcakla!
Adı: Batman: Pelerinli Süvari’ye Ne Oldu?
Neil Gaiman
Çizer: Andy Kubert
JBC Yayıncılık
“Ben öldüm mü?”
“Henüz değil.”
“Öyleyse bana neler olup bittiğini anlat.”
“Sen dünyanın en büyük dedektifisin, Bruce. Neden kendin çözmüyorsun?”
O Gotham şehrinin koruyucusu, onun intikamcı ruhu, onun Kara Şövalye’si. Yıllarca şehrin sokaklarının güvenliğini sağlamak için tek kişilik bir savaş sürdürdü. Ama bu gece savaş en son ve en büyük kurbanını aldı…
Batman’in kendisini…
Maskeli İnsan Avcısı, doğduğu yer olan Crime Ara Sokağı’nda bir tabutta yatıyor. En yakın arkadaşları ve en ölümcül düşmanları ona son kez saygılarını sunmak için bir araya geliyor. Her biri tanıdıkları Batman hakkında çok farklı bir hikâye anlatıyor: nasıl yaşadığını… ve nasıl öldüğünü.
Kara bir siluet, gecenin içindeki bir gölge gibi ölünün anılmasını izliyor. Bu kahramanların ve kötü adamların anlattıkları birbiriyle çelişen öykülerin hepsinin doğru olamayacağını biliyor. Gece bitmeden önce, tabutun kapağı Batman’in üstüne sonsuza dek kapanmadan önce, bu soruya cevap vermesi gerekiyor:
PELERİNLİ SÜVARİ’YE NE OLDU?
Kara Şövalye’nin tarihinin onlarca yılını unutulmaz bir hikâyeye dokuyan usta hikâyeci, çok satan yazar Neil Gaiman (SANDMAN, Caroline, American Gods) ve çizgi roman süperstarı Andy Kubert (X-Men, Captain America, BATMAN) bir Amerikan simgesine dokunaklı bir bakış sunuyorlar.