İncelemeler

Ah O Çocukken Oynadığım Oyunlar – Hypercharge: Unboxed İncelemesi

Çocukken oyuncak askerlerle, Action Man‘lerle oynadınız mı? Peki Küçük Askerler‘i izlediniz mi? Evet diyorsanız gelin size Hypercharge: Unboxed oyununun neden keyifli olduğunu anlatalım.

Hypercharge Unboxed bir FPS, yani nişancı oyunu. Ancak Hypercharge nişancı yanından ziyade tasarımıyla oyuncularını büyülüyor. Yani yalnızca zorlayıcı ve kaliteli bir nişancı oyunu arıyorsanız bu oyun size göre olmayabilir.

Aslında oyun 5 yıl önce oyuncusuyla buluşmuş ve üç yıl erken erişimde kalmıştı. Yani 2 yıllık bir oyun. Fakat başarılı bir reklam kampanyasıyla hak ettiği üne ancak geçtiğimiz haftalarda kavuştu. Bunu da büyük oranda aşağıdaki fragmanın Twitter’da çokça beğenilmiş olmasına borçlu.

YouTube player

Bu oyunda aksiyon figürü tarzındaki oyuncak askerleri oynuyoruz. Oyunun iki farklı versiyonu var: Versus ve Cooperative.

Versus, yani oyuncuların oyunculara karşı oynadığı versiyon Küçük Askerler filmini anımsatıyor. Çünkü oyuncak kutumuzdan çıkan oyuncak askerler olarak tek bir amacımız var: Diğer oyuncak askerleri öldürmek. Öte yandan bu versiyonu iki oyuncak askerini birbirine çarpa çarpa oynayan küçük bir çocuk olarak düşünmek de mümkün.

Ancak oyunun asıl modu Cooperative. Bu modda da aksiyon figürler olarak çeşitli odalarda kaleler inşa edip Hypercore dediğimiz kuleleri korumaya çalışıyoruz. Biz kuleleri kahramanca korurken bizimle oynayan çocuk da elindeki diğer tüm oyuncaklarla üzerimize saldırıyor.

Evet, bence oyunda bizim göremediğimiz bir çocuk var ve biz onun oynadığı oyunun bir parçasıyız. Zira düşmanlarımız bazen o kadar saçma oyuncaklar oluyorlar ki ancak bir çocuğun elindeki tüm oyuncaklarla oynadığı bir oyun olabilir bu diyorsunuz.

Savaş Alanı ve Düşmanlar

İlk haritadan örnek verelim. Burada bir çocuğun odasında üç farklı kuleyi korumaya çalışıyoruz. Kulelerden biri çocuğun yatağının üzerinde kurulu, biri masasının altında, biri de kalorifer peteğinin yanında. Biz de 4 askerlik bir grubuz. Dalga dalga gelen düşmanlar ise birçok çeşitten çok sayıda oyuncak olabiliyor. İlk başta tipik robotların saldırısına uğruyoruz ve Hypercore’larımızı legolardan yaptığımız duvarlarla savunmaya çalışıyoruz.

Ancak bir süre sonra bize saldıran oyuncaklar, oyuncak uçaktan süzülen askerler ve hatta Beyblade‘ler olmaya başlıyor. Dedim ya, bir çocuk elindeki tüm oyuncaklarla kendince bir oyun kuruyor. Tam Beyblade’leri kanıksamaya başladığımızda zıplayan topların saldırısına uğruyoruz. Sonra bir bakmışız, bir dinozor kapımıza dayanmış!

Yalnızca düşmanlar olmuyor değişen. Bizimle oynayan çocuk da oyuncaklarını alıp bir banyoya kuruyor savaş alanını, bir garaja. Küvetin içinde Beyblade’lerin yarattığı yıkımı ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Hatta bazen ek kurallar da koyuyor oyuna. Diyor ki mesela, herkes eşyaların üstünde kalmalı. Yere değen oyuncak ölür! İşte o zaman görün telaşı…

Toplanabilen Eşyalar (Collectibles)

Hypercharge Unboxed başarıyı kozmetikle ödüllendiren bir oyun. Oynamakta olduğumuz aksiyon figürünün tipini, rengini, silahını, parçalarını ve hatta paketini değiştirme şansımız var. Ancak bu gibi ürünleri oyunda başarılı oldukça elde ediyoruz.

Aynı zamanda eğlenceli haritalarını keşfe çıkmamız için de bizi teşvik ediyorlar. Zira oyunda toplanabilen eşyalar da çok önemli. Hem haritada gizli duran hem de öldürdüğümüz oyuncaklardan çıkan altınları, savunmalarımızı kurmak için kullanıyoruz. Hypercore’larımızın etrafında koyacağımız lego kuleleri ve su balonları gibi şeyleri inşa etmek için altına ihtiyacımız var.

Oyunda kalem pil bulmak da çok önemli. Zira taret gibi savunmaların çalışması için Hypercore’un pili olması gerekiyor.

Oyunu oynadığımız alanda bir de koleksiyonluk rozetler toplayabiliyoruz. Bunlar ya çok gizli ya da ulaşılması çok zor yerlerde duruyorlar. Avizenin tepesi gibi. Amaçları da oyuncunun aklını çelip onu rozet peşinde koşmak için savaş alanını terk etmeye zorlamak.

Son olarak da silah parçaları toplayabiliyoruz oyunda. Bunları altın karşılığında diğer oyuncakların kutularından çekip alabiliyoruz. Ne yazık ki bir kez ölürsek satın aldığımız silah parçaları öldüğümüz yere düşüyor ve başka oyuncular ona el koyabiliyor. Elimizdeki silahı güçlendiren parçalar yerine tipini değiştiren satın almalar da mümkün. Mesela bir taramalı yerine pompalı tüfek istiyorsanız bunu bazen başka oyuncakların kutularından almak mümkün olabiliyor.

Yukarıda saydığım bu özellikler oyunu ayrı bir keyifli yapmış bence.

Hypercharge Unboxed: Neleri Anımsattı?

Oyuncakla alakalı her şeyi sayacağım, hazır mısınız?

Geliştiricilerin yola çıkarken amaçları zaten Küçük Askerler (Small Soldiers) filminin oyununu yapmak gibi bir şeymiş. Ayrıca tabii ki küçükken oyuncaklarla kurduğumuz oyunlardan da esinlenmişler.

Oyuncakların canlanması konsepti ve minik yeşil oyuncak askerlerin tiplemesi üzerinden Toy Story‘i anımsatabilir oyun. Ancak bence benzerlik bunlarla sınırlı.

The Awesome Adventures of Captain Spirit

The Awesome Adventures of Captain Spirit‘i de anımsattı tabii ki. Orada da oyuncak askerlerini birbiriyle dövüştüren bir çocuğu oynuyorduk sonuçta.

Küçük oyuncaklar olarak sevimli haritalarda dolaşıp etraftan gizli eşyalar toplamak açısından da Tinykin‘i anmadan edemedim.

Tinykin

Dalga dalga gelen düşmana karşı savunma yapmak ya da çok sayıda oyuncuyu öldürerek en çok hayatta olan kişi olmaya çalışmak gibi açılardan da tabii ki diğer birçok FPS oyununu anımsatıyor.

Kötü Yanları

Peki hiç mi kötü yanı yok bu oyunun? Tabii ki var.

Öncelikle beş kişinin geliştirdiği Hypercharge: Unboxed pek de ustalıkla kodlanmış bir oyun değil. Nispeten yeni ve yüksek özellikli oyun bilgisayarlarını bile zaman zaman zorlayabiliyor. Ancak oyunu oynarken nadiren bug’la karşılaşıyoruz. Yani oyun iyi çalışıyor ama dizüstü bilgisayarlar da bu oyunla iyi ısınıyor. Bu yüzden bazen oyunun aniden kapandığına da şahit olabiliyoruz. Fakat dediğim gibi, bunlar çok nadir oluyor.

Oyunda kamera değiştirme şansımız oluyor. İstersek karakterimizi üçüncü şahıstan görebiliyoruz. Fakat FPS oynadığımız için nişan alırken genelde birinci şahıs kamerası tercih ediliyor. Bu kameranın tasarımını yaparken de karakterle beraber sağa sola eğilmesini tercih etmişler. Dolayısıyla oyun alışana kadar hafif bir baş dönmesi yapabiliyor.

Son olarak da oyuncunun ilgisini uzun süre canlı tutmayı başarabilecek bir oyun olduğunu düşünmüyorum. Versus modeli oyuncuya kendisini adayacağı bir hedef koymuyor. Cooperative oynarken de haritaları ve düşmanları tanıyıp öğrendikten sonra oyunun çok bir zorlayıcılığı kalmıyor. Bu yüzden Counter Strike gibi uzun soluklu oyunlarla karşılaştırılamaz olduğuna inanıyorum.

Özetle Hypercharge Unboxed’ı Öneriyorum

Sonuç olarak oyunun 32 TL’lik fiyatının hakkını kesinlikle verdiğini düşünüyorum. Dolayısıyla ömürlük bir oyun olmasa da 20 saat kadar ilginizi canlı tutabileceğine inandığım bu oyunu rahatlıkla önerebilirim. Hele bir de arkadaşlarınızla birlikte oynarsanız oyun daha da keyifli oluyor.

Hypercharge: Unboxed’ın Türkçe dil desteği yok. Ancak bunu dert etmeye gerek de yok. Bir kez tuşları öğrendikten sonra takip etmemiz gereken bir hikaye ya da anlamamız gereken oyun içi konuşmalar olmuyor. Uyarılar zaten ilgili bölgenin rengiyle yazılıyor. Biz de dikkatimizi hangi kuleye yöneltmemiz gerektiğini yazının renginden anlayabiliyor ve uyarıyı anlamasak bile doğru tepki verebiliyoruz.

Kısaca, deneyin bu oyunu. Hem direkt satın almak istemezseniz oyunun demosu da Steam sayfasında mevcut zaten.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.