Şu Fırtınayı Bir Atlatalım – Aganist the Storm İlk Bakış
Oyun dünyasında türlerin birbirine kaynamaya başlaması çeşitlilik ve zenginlik mi getiriyor, yoksa bu kavramı tamamen ortadan kaldırıp her içeriği tadabileceğimiz oyunlara mı gebe oluyor? Aganist the Storm, birden fazla türü harmanlayıp ortaya nasıl bir iş çıkartmış?
Yolum uzun, gör, güzelim
Hayko Cepkin – Fırtınam (Sakin Olmam Lazım, 2005)
Vakit doldu, ben gideyim
Küçük yaşta ağlar oldum
Fırtınamsın benim
Sen estikçe ben titrerim
Steam’in, ülkemiz için dolar fiyatlandırmasına dönmesi gerçekten ama gerçekten çok kötü oldu. Bunu AAA klasmanında oyunları kütüphaneye eklemenin bir servete yol açacağından dolayı söylemiyorum. Birçok bağımsız geliştiricinin, yaratıcı fikirlerini ne yazık ki ABD pazarındaki fiyattan almak zorunda kalacağız ve sırf bu yüzden birçok güzel oyunu gözümüzden kaçırmak olası. 100₺ altında kalan, belki 1 saat süre harcayacağım birçok oyunu öyle kütüphaneme atmıştım mesela. Şimdi onu da yapacağım.
Bir de buna ek olarak hem sektörü yakından takip edip incelemeleri okuyanlar, hem de hazırlayanlar daha dikkatli olmak zorunda kalacak. Yani bizlere de ekstradan fazla yük biniyor. Oyuncuları yanlış yönlendirmemek adına, oyun tecrübelerimiz üzerinde daha hassas yaklaşmamız gerekiyor.
Aganist the Storm için de buna benzer bir yaklaşımda bulunarak inceleme başına oturdum. Genelde bazı oyunlar ilk birkaç saati içerisinde oynanabilirliğini sunar, içerik olarak da geriye pek bir şey bırakmazlar. Tekrar eden döngü içerisinde oyuncuya ortalama 10 saat oynama süresi sunarlar. İnceleme yaparken, sanmayın ki her oyunu %100 bitirip içinden geçiyoruz. Bazı oyunlar dediğim üzere ilk birkaç saat içerisinde rengini belli ettiği için inceleme iskeleti de ortaya çıkıyor. Aganist the Storm da bunlardan biri ama gördüğüm kadarıyla, Erken Erişim’de olmasına rağmen 100 saatin üzerinde oynanabilirlik sunacak bir oyun olmuş.
Çürüme Fırtınası Yaklaşıyor
Aganist the Storm, birden çok türü harmanlayan bağımsız bir yapım olarak ön plana çıkıyor. Aralık ayının başında Steam üzerinden Erken Erişim olarak oyuncularla buluşan Aganist the Storm, bir hayatta kalma strateji oyunu. Ancak şehir kurma ögeleri ve Rogue-lite türüyle de dirsek temasında kalan bir yapım olmuş. Bu açıdan ilk baktığımda bana Frostpunk ve Northgard oyunlarının bir harmanını andırdı.
Frostpunk, hayatta kalma türünü strateji ile birleştiren yegane oyunlardan biriydi. Bu yüzden de müthiş ilgi çekmiş ve kendine has bir türün de oluşmasında öncü olmuştu. Çok bariz bir şekilde Aganist the Storm oyunu da bu adımları yakından takip etmiş. İyi yanlarını okumayı başarmışlar ve kendi anlatım biçimleri, uygun görsellik ile üzerine inşa etmişler.
Hikâyemiz fantastik bir evrende geçiyor. Bilinmeyen bir sebepten ötürü Çürüme Fırtınası adı verilen fenomen bir olay yaşanıyor. Belli dönemlerde bu Çürüme Fırtınası, diyarın dört bir yanından akıp gelerek şehir, kasaba ve içinde yaşayan ne kadar canlı varsa yok ediyor. Buna karşı sadece Alevli Kraliçe ve onun Alevli Şehri ayakta kalabiliyor.
Bize de oyuncu olarak bir Vali görevi atanıyor ve Kraliçemizin istekleri doğrultusunda hareket ederek insanlığı hayatta tutmaya çalışıyoruz. Oyunun ilk birkaç saatlik deneyimi, alışma süresi olduğu için tüm detaylar güzelce anlatılıyor. Kendine güzel bir ansiklopedi kısmı da hazırlanmış. İsimler, cisimler ve olaylar birbirine karıştığında (Sık sık oluyor bu arada), açıp tüm detayları görebiliyorsunuz.
Vali olarak öncelikli amacımız, Kraliçe’yi memnun etmek. Haritada özgürce seçeceğimiz bir noktaya yeni bir şehir inşa etmemiz gerekiyor. Bu şehri, rastgele oluşturulan bir haritada inşa etmeye başlıyoruz. Birçok yandan Cities: Skyline tadında yol yapıp, insanlarımız için barınaklar inşa ederken; bir yandan da çevre haritada işimize yarayacak kaynakları toplamamız gerekiyor. Haritada ne kadar uzun süre harcar ve Kraliçe’nin isteklerini o kadar geç yaparsak, haritanın düşmanlık oranı artıyor. Bu da doğrudan her fırtına kopuşunda daha fazla insan kaybına, malzeme kaybına sebep oluyor.
Kazansanız da, kaybetseniz de oyun ilerlemeye devam ediyor. Çünkü Vali olarak bir seviyeniz var ve bunu yükseltmeye çalışıyorsunuz. Her oyundan sonra edindiğiniz bilgilerle şehre çekiliyor, şehir ile alakalı işlerinizi hallediyor ve yeni bir şehir kurmak için tekrar yola çıkıyorsunuz. Bu Rogue-lite döngüsü inanılmaz tatlı hazırlanmış. Oyuncuyu bir şey yapmaya illa zorlamıyor ama oldu ki daha fazla ilerleme kaydetmek istiyorsunuz, işte o zaman şehirlerin kalıcılığı için daha fazla uğraşmanız gerekiyor.
Saygıdeğer Valiniz Olarak Hepinizi Çok Seviyorum Be Dostlar!
Aganist the Storm’da şu aşamada 3 tane ırk bulunuyor. İnsanlar, Kunduzlar ve Kertenkeleler. İnsanlar tarımcılık ve çiftçilik işlerinden iyi anlarken, Kunduzlar ormancılık faaliyetleri ve mühendislik işlerinden daha iyi anlıyor. Kertenkeleler ise en zorlu şartlarda çalışmayı, avlanmayı ve sıcak yerlerde bulunmayı seviyorlar.
Neden bunları anlatıyorum, çünkü şehrimizi kurarken gelebilecek ormandan gelecek tüm gazaba karşı halkımızın da gönlünü hoş tutmalıyız. Mesela İnsanlar bira içmeyi çok seviyorlar. Kertenkeleler için de birkaç tane çöp şiş bulundursanız iyi olur. Bu halklarla aranızı ne kadar iyi tutarsanız, haliyle Kraliçe’nin de hoşnutluğu artıyor ve doğrudan sizi ödüllendiriyor. Haritada geçirdiğiniz süreyi ne kadar kısa tutarsanız sizin kazancınıza oluyor. Bu süreyi de keşke siz belirliyorsunuz diyebilseydim.
Sunulan bir dizi görevi yerine getirmeniz gerekiyor. Ama bazıları ilk başta elinizi kolunuzu bağlayabilir. Şöyle anlatayım, diyelim ki oyuna başladınız ve haritada ilerlemeye karar verdiniz. Birkaç gizli yeri açtıktan sonra oyun çok kritik bir görev verdi. Bir tüccar ile tanışıp 20 kehribar değerinde alışveriş yap, dedi diyelim. O kısma kadar birçok farklı kaynak üzerinde çalışmışsınız ama ticaret üzerinde çalışmadıysanız işler biraz sarpa sarıyor. Oyunda çünkü çok ama çok fazla kaynak bulunuyor ve doğru olanlar elinizde yoksa ayvayı yiyorsunuz.
Bunu da şöyle açıklayayım, üretilecek malzemeleri tek bir kaynaktan çekmiyorsunuz. Bunun alternatif reçeteleri de var. Mesela fıçı üreteceksiniz diyelim ama bakır külçeniz yok. Çünkü haritada maden ocağı bulamadınız. Hiç sorun değil bir çiğ yakalama istasyonu kurup topladığınız çiğlerle Kristalize Çiy yapabilirsiniz. Bunu da reçetede kullanılması için öncelik emri verebilirsiniz. Bu ve bunun gibi birçok alternatif yolla, haritada bulunmayan kaynaklar yerine alternatifleriyle ilerlemeniz mümkün. Ama şunu da hatırlatayım, bazı kaynakları elde etmek ve bunları işlemek zaman alıyor. Hatta bazı alternatif ürünler, orijinal reçetedeki malzemeden daha değerli oluyor. O yüzden dikkat etmekte fayda var.
Haritada ilerlemek için en önemli dostlarınız ormancılar olacak. Sıklıkla kapalı halkaları açmak için ormancılarınızın yerini değiştirip ilerlemeniz gerekiyor. Bu sayede kayran adı verilen bölgeleri buluyorsunuz. Bunları üç ana başlıkta toplayabilirim. En basit seviyede olan kayranlar, çok fazla kaynak istemeden rahatlıkla araştırılabiliyor. Bunlar genelde biraz kaynak ya da ekstradan adam sağlayabiliyor. Daha orta halli olan kayranlar biraz vakit harcatıyor ama kalıcı bir binaya sahip olabiliyorsunuz. Son olarak da tehlikeli kayranlar var. Bunları açtığınız takdirde, size verilen süre içerisinde istenilen kaynakları sunmazsanız başınıza kötü işler gelebiliyor. Bir anda nüfusunuzun yarısını kaybedebiliyorsunuz ve iş gücünden oluyorsunuz.
Kayranları hızlıca keşfetmek ve bu özel alanlar için ekstra kaynak bulundurmak bir hayli önemli. Bu da size vereceğim oyun içi ipuçlarından birisi olsun.
Görsellik, Sunum… Var mı Bir Şeyler?
Aganist the Storm, çok nevi şahsına münhasır ufak bir firma tarafından geliştiriliyor. Firma demek bile çok güç. 5 kişiden oluşan ekip öncesinde Shattered Plane adını verdikleri bir mobil oyun geliştirmişler. Sonrasında da her stüdyonun yapacağı gibi öğrendikleri bilgilerle daha büyük mecralara açılmak için Aganist the Storm’a girişmişler.
Ekip çok ufak olmasına karşın, oyundaki kaynak detaylılığı, olasılıklar ve strateji oyunu olmasına karşın Rogue-lite türünü güzelce işin içine yedirmelerini takdir ettim. Görsellik konusundaysa biraz çağın gerisinde kalmışlar gibi. 2000li yılların başından çıkan bir strateji oyununa benziyor. Biraz renkli ve kendine has bir görselliği var. Fakat yine de o görsellik biraz göz yorabiliyor. Öte yandan ses işçiliği ve müzikler konusunda titiz davranılmış. Sürekli tekrar eden, hiçbir cazibesi olmayan atmosferik parçalarla kafanızı ütülemiyor.
Şunu fark ettim ki, oynadıkça daha fazlasını sunan oyunlardan biri. Keyifli mi? Evet fakat bir haritada çok gelişip büyüdüğünüzde en ufak kaynak yönetiminden, Kraliçe’nin isteklerine uzanan o dev skalayı kontrol etmek zor olabiliyor. Eh, her şey süt liman giderken bir anda beklemediğiniz bir yerden gol yiyip şehri terk etmek zorunda kalıyorsunuz. Ama dediğim gibi bir şehri başarısız bir şekilde terk etmek, bu oyun için bir son değil. Yine başarım kazanıyor, ilerleme kaydediyorsunuz ama daha az oluyor. Ne kadar iyi şehirler kurup ilerlerseniz Çürüme Fırtınası’na karşı daha hazırlıklı oluyorsunuz.
Ben açıkçası Eremite Games tarafından geliştirilen Aganist the Storm’u çok beğendim. Bir Erken Erişim oyunu olmasına karşın, şu haliyle bile yüzlerce saatlik bir içerik sunuyor. Oyuncu tabanını da yakından takip eden ekip çeşitli soru-cevap ve oylamalarla, oyuna yenilikler katmaya devam ediyor. Mesela ben bu yazıyı hazırlarken, yeni bir ırk için oylama yapmışlardı ve yanlış görmediysem Tilkiler önde gidiyordu.
Aganist the Storm, şu an için Steam (15 Aralık tarihine kadar 9.74 Dolar), Epic Games (799₺) ve GOG (22 Aralık tarihine kadar 19.49 dolar) üzerinden ulaşılabilir durumda. Ne kadar Erken Erişim sürecinde kalacağına dair bir söz söylenmiş değil.