İncelemeler

A Quiet Place: Day One İncelemesi – Sessizleşen Bir Şehir

A Quiet Place: Day One filmini erkenden izledik. Son yılların en sevilen korku filmlerinden birisi kuşkusuz A Quiet Place’ti. Kıyamet sonrası bir ortamda geçen film duyma yetisi çok gelişmiş ama göremeyen uzaylılardan sessizce saklanmaya çalışan bir aileyi konu alıyordu. Filmin yönetmenliğini ve yazarlığını yapan (ayrıca ailenin babasını da oynayan) kişi ise Ofis dizisinin sevilen oyuncusu John Krasinski’ydi. Bu film hem Krasinski’nin komedi dışında bir türde de oyunculuk yapabildiğini hem de yönetmenliğinin de oyunculuğu kadar iyi olduğunu kanıtlamasını sağladı. Filmin gişede beklenenin üzerinde bir başarı elde etmesinin de etkisiyle devam filmi çalışmalarına hızlıca başlandı. 

Serinin ikinci filmi hikayeyi ilk filmin ruhuna uygun şekilde devam ettiriyordu. Küçük bir alanda sadece aile üylerini gördüğümüz ilk filmin aksine ikinci film yeni insanlar ve mekanlar gösteriyor, dünyayı genişletiyordu. İkinci film de iyi bir gişe başarısı gösterdi ve bu durum stüdyonun seriye inancını sağlamlaştırdı. Bu evrendeki bir sonraki film ise Michael Sardonski’nin yönettiği A Quiet Place: Day One oldu.

A Quiet Place: Day One Filminde Neler Oluyor?

Film uzaylı istilasının ilk günü sırasında New York’ta geçen bir hikaye anlatıyor. Ana karakterimiz Samira’nın gözünden yaratıkların şehri getirdiği durumu görüyoruz. Filmde önceki iki filmin anlattığı aileden hiçbir birey görünmüyor. Bu durum filmin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlıyor. Film öncekileri izlemeyenlerin de rahatlıkla izleyebileceği bir film. Filmin görselliği önceki iki filme ciddi miktarda uzak. İlk iki film yemyeşil kırsal alanlarda geçen filmler. Bu film ise toz toprak dolu kasvetli bir şehirde geçiyor. Mekanın değişimi filmin anlatısına da yansıyor ve filmi görsel olarak daha özgün bir yere taşıyor. Film bu sayede seyirciye yeni bir görsellik sunmayı başarıyor.

A Quiet Place Day One inceleme ortam

Serinin ikinci filmi çoğu canavarlı korku filminin devam filminde görülen bir sıkıntıya sahip. Canavarlı korku filmleri genelde canavarın zayıf noktasının bulunmasıyla biter. Bu da devam filmi için bir problem yaratır, artık canavar eskisi kadar korkunç değildir. Bazı devam filmleri bu sorunu çözmek için hikayeye daha büyük yeni bir canavar ekler. Ama bu devam filmi çekilmesini zorlaştıran bir harekettir. Çünkü sonraki filmde daha da büyük bir canavar eklemek gerekir. İkinci film bu problemin üzerine yeterince gitmemişti. Seyircinin canavarın durdurulabileceğini bilmesi canavarı durduramadıkları her sahnenin mantıksız durmasına sebep oluyordu. Bu film daha önce görmediğimiz karakterleri salgının ilk gününde takip ederek bu problemden kurtuluyor. Ama bu kalıcı bir çözüm değil, sadece bir problemden kaçınma yöntemi. Stüdyo ileride A Quiet Place filmleri çekmeye devam edecekse bu soruna kalıcı bir çözüm bulmalı. 

İlk film ses tasarımına getirdiği farklı yaklaşımla diğer korku filmlerinden ayrılıyordu. Ailenin küçük kızı duyma engelli olduğu için onun sahnelerinde ses tamamen kesiyordu. Kızın duymadığı şeyleri seyirci de duymuyordu. Bu sayede film seyircinin kendisini duyma engelli bir karakterin yerine koymasını sağlıyordu. İkinci film de aynı karakteri içerdiği için bu tercihi devam ettiriyordu. Bu film duyma engelli bir karaktere sahip olmadığı için o tekniği kullanmasa da ses dizaynı çok başarılı. İlk film kırsal kesimde, doğal olarak sessiz bir yerde geçiyordu. İkinci filmde başka yerler görüyorduk ama hiç metropol görmemiştik. Bu filmin uzaylılar gelmeden önceki sahnelerinde şehir fazla gürültülü. Trafikteki araçlar, sokaktaki insanlar gibi kaynaklardan gelen gürültü izleyiciyi rahatsız edecek kadar şiddetli. Film her gün içinde yaşadığımız, mecburen maruz kaldığımız bu sesleri duyulur hale getiriyor. Yaratıkların sese göre saldırdığını bilen seyirci daha ortada yaratık yokken ortam gürültülü olduğu için gerilmeye başlıyor. 

Sessiz Ol!

Korku filmlerinde ses çok önemlidir. A Quiet Place ses kullanımı konusunda kendisine diğer korku filmlerinden farklı bir yol çizdi, ani yüksek sesleri kullanmadı. Filmde korku yaratma görevi filmin senaryosunda ve görüntülerindeydi, bunlar da o korkuyu yaratmayı başarıyordu. A Quiet Place Day One ilk iki filmden farklı bir korku ötesine sahip, jumpscarelar. Ama jumpscare bu seriye uygun bir konsept değil. Çünkü jumpscare sahnelerinde ses de görüntü kadar önemlidir, bir jumpscare sahnesini sessiz izlerseniz aniden çıkan görüntü tek başına sizi çok etkilemez. Özel yönü sessizliği olan bir seride ani ses yükselmesini seyirciyi korkutmak için kullanmak serinin temelindeki fikirlere aykırı bir tercih. 

A Quiet Place Day One inceleme sessiz

A Quiet Place filmleri sessiz olma zorunluluğundan dolayı diyalog miktarını minimumda tutmayı gerektiren filmler. İlk film bunu iyi yapıyordu ama bu filmin görsel anlatısında bazı problemler var. Film olay anlatımını ve duyguları hissettirmeyi görsellikle yapabiliyor ama karakter derinliğini sağlamak için diyalog kullanma gereği duyuyor. Bu diyalogları filmin doğru yerlerine yerleştirebilmek için de karakterlerin kısık sesle konuşabileceği şartlar yaratmaya çalışıyor. Diyalogla yapılan bu karakterizasyonun bir kısmı görsellerle de yapılabilirdi. Film bu açıdan özellikle ilk filmin gerisinde kalıyor.

Karakterler ve Filmin Gidişatı

Film bir korku filmi olmanın yanında bir karakter draması olmak istiyor ve filmin drama yönü korku yönünden daha iyi işliyor. Bunda iki başrol oyuncusunun başarılı performanslarının payı büyük. Spin-off filmleri de böyle olmalı zaten. İyi spin-off’lar hem filmlerin aynı evrende geçtiğini hissettiren hem de yönetmenin dokunuşunu gösterebildiği filmlerdir. Bir yan film ana filmlerin odaklanmadığı konseptlere odaklanabilir, bu da evreni genişletmeyi sağlar. Bu film bu evrende farklı hikayeler anlatılabileceğini göstermeyi başarıyor ama seyirciye evren hakkında pek yeni bilgi vermiyor. Seyirci üç filmdir bazı cevapları öğrenmeyi bekliyor ve artık seri uzamaya başladı. Devam filmlerinde seyirciye evrenle alakalı daha çok bilgi verilmesi lazım.

A Quiet Place Day One evrenin John Krasinski tarafından yönetilmeyen ilk filmi. Bu evrenden önceki filmlere yaslanmadan kendi ayakları üzerinde durabilen bir film çıkabilmesi A Quiet Place’in bir film serisi olmaktan çıkıp bir sinematik evren olabileceğini gösteriyor. İnsanların içerik bombardımanı dolayısıyla Marvel’den sıkılmaya başladığı bir dönemdeyiz. Çünkü Marvel içerikleri birbiriyle fazla bağlantılı, bir tanesini izlemeyince sonrakileri anlamak zorlaşıyor. Bu dönemde oluşan bir A Quiet Place evreni seyircideki sinematik evren boşluğunu doldurma potansiyeline sahip. Çünkü, Marvel’in aksine, anlattığı hikayeleri birbirinden bağımsız tutarak yeni çıkan filmi izlemeyi kolaylaştırabilir. 

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.