Three Thousand Years of Longing Fragmanı Geldi
Mad Max filmlerinin yönetmeni George Miller‘ın yeni filmi Three Thousand Years of Longing 31 Ağustos‘ta yayınlanacak. Tilda Swinton ve Idris Elba‘nın başrollerde olduğu film İstanbul’da geçiyor.
Three Thousand Years of Longing bir hikaye içinde birçok hikaye anlatıyor. Konusu şu şekilde:
Masallar ve mitoloji üzerine çalışmalarıyla dünyaca ünlü akademisyen Dr. Alithae Binnie, bir konferans vermek için İstanbul’a geliyor. Kapalıçarşı’yı ziyaret ederken eski bir çeşmibülbül gözüne çarpıyor. Onu koleksiyonu için satın alıyor. Ancak kısa süre sonra çeşmibülbül aracılığıyıla Cin ile konuşmaya başlıyor. Cin onun üç dileğini gerçekleştirebileceğini söylüyor. Karşılığında da özgür kalmayı talep ediyor. Dr. Binnie duruma şüpheyle yaklaşınca Cin ona geçmişte yaşadıklarını anlatmaya başlıyor. Böylece doktoru o dilekleri dilemeye ikna edebileceğini düşünüyor.
Fragmanı aşağıdan izleyebilirsiniz.
Dr. Alithea Binnie’yi Tilda Swinton, Cin’i de Idris Elba canlandırıyor. Ayrıca izleyeceğimiz hikayelerin anlatıcısı Kapalıçarşı’nın sakini olan bir cin. Dolayısıyla filmde Anadolu’nun tarihinden birçok öykü olacak. Türk karakterlerin çoğunu da Türk oyuncular canlandırıyor. Örneğin karikatürist Erdil Yaşaroğlu da oyuncular arasında.
Filmin yönetmeni George Miller, senaryonun yazımında da görev almış. Bu filmde Miller Mad Max: Fury Road‘dan sonra ilk kez yönetmenlik yapıyor.

Cin’in anlattığı hikayeler hem fantastik hem de romantik. Dolayısıyla Three Thousand Years of Longing, romantik fantezi türünde bir film olarak geçiyor. Fakat Miller filmin türüne tam olarak karar veremediğini itiraf ediyor.
Filmin iki gün önce yayınlanan kısa fragmanını da aşağıdan inceleyebilirsiniz:
Bülbülün Gözündeki Cin – A. S. Byatt
Three Thousand Years of Longing filmi A. S. Byatt’ın bir kitabından uyarlanıyor. Kitabı ilkin Çeşm-i Bülbülün İçindeki Cin adıyla Yapı Kredi Yayınları yayınlamış. Ancak Can Yayınları adını Bülbülün Gözündeki Cin‘e çevirmiş. Şu günlerde kitap Everest Yayınları‘nın çevirisiyle raflarda. Tüm yayınevleri aynı metni, Pınar Kür‘ün çevirisini kullanıyor.
Seçkide yer alan hikâyelerde hayvanlar dile geliyor, ejderhalar ateş püskürtüyor, kahramanlar yollara düşüyor, dilekler gerçekleşiyor… Ancak her şeyin sırrı ne olursa olsun anlatıcılığın büyüsünde yatıyor.
Bir vakitler, erkeklerle kadınlar madenî kanatlar üstünde göklerde uçar iken, ördek ayakları takıp denizlerin dibinde yürür iken, balinaların konuşmalarını, yunusların şarkılarını dinler iken, Nikaragua tepelerinde, akşamüstleri süslü püslü Teksas çobanları ve hurilerin hayaletleri görülür iken, Norveç ve Tasmanya’da yaşayan insanlar kış ortasında taze çilek, hurma, guava ya da çarkıfelek meyvesi rüyası görüp ertesi sabah bu meyveleri sofralarında bulabiliyor iken, bütün bunlara büyük ölçüde ilgisiz, dolayısıyla mutlu bir kadın yaşar idi. Bu kadının işi öykü anlatmaktı…


Can Yayınları kitabın ilk sayfalarını yayınlamış, buradan göz atabilirsiniz.