Death Note’un Yönetmeninden Korkutan Açıklamalar
Death Note, ülkemizde koca bir neslin animeyi sevip benimsemesine yardımcı olmuş serilerden birisi. Konusu, karakterleri ve zeka oyunlarıyla dolu kovalamacaları ile en iyi yapımlardan birisi olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Her anime/manga eserinin live action uyarlamasında yaşanan korkular, hele bir de uyarlama Hollywood tarafından yapılıyorsa iki katına çıkıyor.
Death Note’un Netflix tarafından çekilen ve Amerika’da geçecek live action filmi de 25 Ağustos tarihinde izleyicilerle buluşacak. Bu nedenle serinin birçok hayranı, yayınlanan görseller ve açıklanan oyuncular nedeniyle büyük bir telaş içindeydi. Çoğunluk, serinin bu uyarlamasına yönelik beklentilerini düşük tutarken, filmin yönetmeni Adam Wingard, Death Note hayranlarını daha da endişelendirebilecek açıklamalarda bulundu.
Yönetmen, geçtiğimiz ay IGN‘e verdiği röpotajda “Filmin ilk aşamalarında, seriyi ABD’ye tam olarak uyarlayabilmek için defalarca kez mangayı okuyordum. Ancak Death Note, tamamen bir Japon ürünü. Onu doğrudan alıp ABD’de de uygulayamıyorsunuz. İkisi tamamen farklı dünyalar. Kaynak materyale 100% sadık kalmak için ne kadar zorlarsam kendimi, o kadar parçalanmış bir iş çıktı ortaya. Farklı bir ülkede ve farklı bir çevredesiniz. Ayrıca tüm hikayeyi 2 saatlik bir filme uyarlamaya çalışıyorsunuz. Bu nedenle serinin özündeki olaylara odaklanmayı seçtim.”
Sanırım bu noktaya kadar olan kısma pek itiraz edemeyiz. Elbette neden daha en başında Japonya’da geçen bir film yerine ABD’de geçen bir tane çekmeye karar verdiklerini sorgulamazsak. Burada olayın tamamen, Amerikan seyircisine daha çok hitap edecek bir yapım ortaya çıkarmak olduğunu da belirtmem gerekir. Bu açıdan bir nebze de olsa anlaşılabilir bir durum var. Ancak dananın kuyruğu da konuşmanın devamında kopuyor.
Adam Wingard, sözlerine şu şekilde devam ediyor: “Light ve L arasındaki kedi-fare oyunu, iyi ve kötü kavramları ve bu ikisi arasındaki gri bölgede bulunanlar. Bunlar, Death Note‘un özündeki şeylerdi ve biz de bunlara odaklandık. Film, özünde karakterlerin oldukları şeyi alıyor ve onları yeni bir içerikle keşfediyor. En nihayetinde, karakterlerin kişilikleri biraz farklı… L aynı kişi değil. Birçok benzerlik var, şekeri seviyor ve bazen ayakkabıları çıkarıp öyle dolaşıyor ama günün sonunda L ve karakterin gelişimi çok farklı. Bu durum birçok karakter için aynı. Büyük ihtimalle animede olduğu gibi filme uyarlanan tek karakter Ryuk.”
Bu sözler üstüne söyleyebileceğim olumlu bir söz yok maalesef. Umarım yanılırım ancak 25 Ağustos’ta karşımıza basit bir Hollywood aksiyon/polisiye filminden tek farkı Ryuk ve defter olan bir yapım çıkması olası gözüküyor. Filme yönelik tek beklentim, Kira’yı Mia’ya aşık edip de (Mia ne alaka şimdi?) aşkı için hayallerinden vazgeçecek birine dönüştürmemeleri.
Ayrıca filmin fragmanını da şuradan izleyebilirsiniz.