İncelemeler

Lovecraft Bunu Beğendi – Söğütler İncelemesi

İthaki’nin Karanlık Kitaplık serisinin son üyesi Algernon Blackwood‘un Söğütler kitabı oldu. Lovecraft’ın tarzına ilham veren bu hikayede söğüt yapraklarına vuran rüzgarın sesiyle dehşete düşüyoruz.

Lovecraft‘ın öykülerinde kendine has bazı özellikler vardır. Bu özelliklerden en barizi hikayelerinin konusunun antik tanrılara ve bu tanrıların etkisiyle deliren insanlara bağlanmasıdır. Hikayeler genelde deliren ya da böylesi bir duruma tanık olan bir karakterin dilinden anlatılır. Aynı zamanda Lovecraft derin suları ve orada yaşayan canlıların fiziksel özelliklerini de korkunç bulur. Bunları da öykülerinde sıkça kullanır. Örneğin, Cthulhu‘nun betimlemesinde ahtapot kollarına benzeyen uzuvlar, Innsmouth halkında ise balığımsı suratlar göze çarpar.

Blackwood da Söğütler öyküsünde Tuna Nehri‘nin tekinsiz sularından ve orayı mesken tutmuş antik varlıklardan bahsediyor. Hikayenin anlatıcısı olan karakter de deliliğin kıyısından dönüyor.

Tabii ortada antik bir varlık olmayabilir. Yalnızca söğütün dallarına şiddetle vuran rüzgarın hikayesini okuyor da olabiliriz. Çünkü Blackwood canavarını açık açık ortaya koymayan bir korku hikayesi anlatıyor. Bu öyküde mumyalar, Frankestein’ın canavarı, Dracula ya da öyle gözle görülür bir tehdit yok. Ancak hikaye anlatıcısı ya kendi hayal gücüyle bir tehdit yaratıyor ya da bu görünmez tehdidi seziyor. Ama sonuçta dehşete düşüyorsa ona dehşet veren düşünceler de bir korku öyküsü oluşturmaz mı?

Söğütler

Söğütler 70 sayfalık bir kısa roman. İthaki de kitabın arkasına Yankı Enki‘nin kaleme aldığı güzel bir son söz eklemiş. Bu son söz kitabın hikayesini yeterince detaylı ve güzelce irdeliyor. Dolayısıyla hikayeyi yorumlamak bize kalmamış.

Bu kitabı bir oturuşta bitirmek mümkün. Yani bir yerde beklerken, oturup bir kahve içerken bu hikayenin tadını çıkarabilirsiniz.. Başlarda yazar Tuna Nehri’nin akıp gidişini uzun uzun betimliyor. Zira karakterlerimiz Tuna Nehri’nin üzerinde bir kayıkla yol alıyor. Fakat bu betimlemeler o kadar kolay akıp gitmiyor. Yani hikaye sürükleyici bir giriş yapmıyor. Ancak konu ne zaman söğütlerle dolu bir bataklıkta buldukları adaya zar zor ayak basan karakterlere geliyor, o zaman bir solukta okunan bir maceraya dönüyor. Dolayısıyla baştaki birkaç sayfada sıkılıp bırakmamanızı öneririm.

Hani bazen bir korku filmi izledikten sonra uyumaya çalışırken odanın tavanına vuran gölgeler bize korkunç gelir(di). Ağacın dallarının gölgesi tavana öyle bir düşer ki, zaten ürkmüş olan hayal gücümüz coşup o gölgelerin içinde bize türlü tehlikeler gösterir. Bu hikaye de biraz ona benziyor. Ancak okur orada gerçekten bir öcü var mıydı yoksa hepsi yalnızca bir gölge miydi, emin olamıyor.

Lovecraft’ı Etkileyen de Bu Oluyor

Blackwood’un öyküsünde söğütlerle çevrili bu adanın mistik bir yanı olduğuna karakterler inanıyor. Okur ise bir kanıt göremiyor. Öte yandan Lovecraft hikayelerini genelde okuru ikna edecek kadar somutlaşmış dehşetlere bağlıyor. Bu dehşetin arkasında mistik varlıkların olduğunu garanti ediyor. Hatta öykülerinde bu mistik varlıkların mitolojisini yaratıyor.

Fakat bu farklılığa rağmen öykülerin tarzı ve özü çok benzer bir dokuyu paylaşıyor.

Algernon Blackwood

Bu benzerlik akla “kim kimden etkilendi?” sorusunu getiriyor. Lovecraft ilk öyküsünü 1916’da yayınlamış. Blackwood’un Söğütler hikayesi ise 1907’de bir öykü kitabının içinde yer almış. Yani Blackwood’un Lovecraftian bir öykü yazmadığını, Lovecraft’ın Blackwood’dan ilham alarak yola çıktığını ve kendi antik varlıklarına hikayeler uydurduğunu söyleyebiliriz.

Zaten Lovecraft da yazardan ilham aldığını birçok kez dile getirmiş. Blackwood’u daima en iyi korku yazarları arasında göstermiş. Üstelik tuhaf kurgu yazarları arasında en çok ona hayran olduğunu da söylemiş.

E, hayran olduğumun hayran olduğuna ben de hayran olurum mantığıyla ben de Blackwood’un hikayesine hayran kaldım.

Sözün Özü

Lovecraft’ın hikayelerini beğeniyorsanız Söğütler’i kesinlikle tavsiye ederim.

Daha önce hiç tuhaf kurgu ya da Lovecraft hikayesi okumadıysanız, tuhaf kurgunun tadına bakmak için Söğütler’i tavsiye ederim.

Gotik edebiyat ve tuhaf kurgu genelde size sıkıcı geliyorsa bu kitap size göre olmayabilir. Stephen King gibi yazarları tercih ediyorsanız Karanlık Kitaplık’ın bir önceki kitabını, Bir Oğlanın Yaşamı‘nı kesinlikle tavsiye ederim. Kısa roman türünü tercih ederseniz de Joe Hill’in Tuhaf Hava kitabını önerebilirim.

Her halükarda kitap hem fiyatı hem de sayfa sayısı sebebiyle çok da düşünüp taşınmayı gerekli kılmıyor. Üstelik çok güzel bir kapak tasarımı var. En kötü ihtimalle kütüphanenizde dururken görsel olarak keyif verebilir.

Siz Söğütler’i okudunuz mu, memnun kaldınız mı? Düşüncelerinizi yorumlarda bizimle paylaşın.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.