Öteki Dünyadan Ziyaretçiniz Var
Yazar Ali Benice, “Öteki Dünya’dan Hafta Sonu Ziyareti” isimli kitabını anlatıyor.
Yine hazırlıksız yakalandım.
Sanırım, kendimi bir nevi “çiçeği burnunda yazar” olarak tanımlayabilecek durumdayım artık. “İllüstratör” sıfatını bünyem yeni yeni kabul etmeye başlamıştı ki, yazarlık mertebesine erişiverdim. İnsanın basılı bir kitabının bulunması onu ne kadar yazar yapar, tam olarak emin değilim açıkçası, ancak şu kadarını söyleyebilirim; çocuksu bir şaşkınlık bünyemde yer edindi ve ilk kitabım “Öteki Dünyadan Hafta Sonu Ziyareti”nden haberdar olan tanıdıklarım, öykünün tam olarak neyle ilgili olduğunu sorduğunda hâlâ biraz afallıyor, kem küm ediyorum. Bu yazıyı yazmanın, düşebileceğim benzer durumlara karşı bir ön hazırlık olacağını umut etmiyor değilim. En azından, aklımın bir köşesindeki “Gerçekten, neydi yahu bu kitabın olayı?” diyerek donakalan, gözüne fener tutulmuş kirpiyi sarsarak, kendisine gelmesini sağlayabileceğim. Yani öyle umuyorum…
Kitapla ilgili söyleyebileceğim, aklıma gelen ilk şey, çok fazla üç nokta kullandığımdır. Sohbeti bölen huzursuz edici sessizliklere karşı bir zaafım var sanırım.
Bir nevi distopya… Daha doğrusu, karamsar doğasını pek de belli etmeyen, gösterişli zenginliklerin arkasına saklanmış türde bir distopya… Sanıyorum ki sorunun cevabı, çocuklarınız için bir gelecek hayal ettiğinizde, karşınıza çıkan tablonun ne kadar iç karartıcı olabildiğinde gizli. Aklınıza getirdikleriniz, “Öteki Dünyadan Hafta Sonu Ziyareti”nde anlatılandan çok daha kötüsü olabilir, kesinlikle. Deniz seviyesinin, asfaltların yerlerini iskelelere bırakacakları kadar yükseldiği, küçük işletmelerin (hem gerçek hem de mecazi anlamda) battığı, overlok makinesinin salonunuza kadar girdiği ve bilindik yeni yetme sıkıntılarının insanı hâlâ dövmekten beter ettiği bir gelecek söz konusu. Bazı şeyler asla değişmiyor anlayacağınız. Ancak kitabın başında da bahsedildiği gibi, siz moralinizi bozmayın… Ya da bozun isterseniz, bilemedik.
Öteki-Dünyadan-Hafta-Sonu-ZiyaretiGelecek olgusunun, öyküde büyük yer tuttuğu bir gerçek, fakat bu kesinlikle sahip olduğu tek konu değil. “Öteki Dünya’dan Hafta Sonu Ziyareti” (adını sık sık tekrar edeyim ki iyice içinize işlesin), bana kalırsa bir aile hikâyesi. Anne, baba ve çocuktan oluşan standart ve çekirdek aile, sırf modaya uymak için bunayan bir dede ve çok uzak bir tarihten gelen, yakın bir akrabanın, bir arada geçirdiği hafta sonunun öyküsü. Eski bir ailenin kaybetmekte olduğu gelenekleri ve yeni neslin sosyal tabanlı dertleri, kitapta büyük yer tutuyor.
Mizah… Yani mizah olmalı. En azından ben, yazarken bayağı eğlendiğimi söyleyebilirim. Yer yer karamsar olduğunu da inkâr edemeyeceğim, ama kim hayatını sinemanın tek bir türüne bağlıymışçasına sürdürebilir ki? Sanırım sizi, öykünün mizah ağırlıklı olduğu konusunda ikna etmek için biraz daha uğraşmam gerekecek. O yüzden farklı bir strateji uygulamayı deneyeceğim ve kitabın, kara mizah türüne yakın olduğunu söyleyerek yaktığım kazı çevirecek, biraz da diğer tarafının başına dert olacağım.
Açık konuşayım, mutlu hikâyelerden pek haz etmem, mutsuzlarsa daha bile zorlama gelebiliyor okura (deneyimle sabittir). “Öteki Dünyadan Hafta Sonu Ziyareti” baştan sona “tarafsız” bir öykü… Önceden bahsettiğim karamsar olgular, eğlenceli bir dille anlatılıyor. Gelecekte yaşam, hayvanat bahçeleri ve yunus parklarındaki olumsuz koşulları, oralarda hoş vakit geçirerek göz ardı edermiş gibi, biraz şatafatın her şeyi unutturabileceği mantığıyla anlatılıyor. Okuyucunun ara sıra karşısına çıkan absürt öğeler ise, Edward Lear ve Lewis Carroll’ın sıkça kullandığı “saçma edebiyat” olgusunu akla getirecektir.
“Öteki Dünyadan Hafta Sonu Ziyareti”ni yazmak, onun hakkında yazmaktan çok daha kolaydı, inanın bana. Hiçbir “ilk kitap”ın mükemmel olamayacağını, ancak daha iyilerinin habercisi olabileceğini göz önünde bulundurarak değerlendirin onu.
Aksi takdirde yazar, bir de korku türüne şans verme kararı alabilir ve inanın bana, böyle bir durumda sonuç çok daha iç karartıcı olacaktır.
Kitabın arka kapak yazısı:
Takvimler, yaklaşık iki-üç yüzyıl sonrasını gösterirken bir genç, sabah kalktığında yine sıradan bir güne uyandığını sanıyordu. Ta ki, odasında orayı burayı karıştıran fesli sepya adamı görene kadar… O, tarih kitaplarından fırlamış gibi görünen bu fesli adamı, sipariş ettiği hologramlardan biri sanadursun, gerçek hiç de öyle değildi. Yüzyıllar sonra gerçekleşen bu karşılaşmanın bir kültür şokuyla sonuçlanması elbette beklenen bir durumdu, fakat bu şokla birlikte aile içinde ve gündelik hayatta karşılaşılan trajikomik olaylara ne demeli?
Tarih ötesi karşılaşmaları fantastik öğelerle süsleyen ve Acayip Kitaplar Serisi’nin ilk kitabı olan bu roman, satırlar arasında eğlenceli ve heyecanlı vakitler geçirmenizi garanti ediyor.
Yazan: Ali Benice
Bu yazı daha önce Kitapbiti.com sitesinde yayınlanmıştır.