4 Mayıs Star Wars Günü şerefine kült serinin doğuş hikayesini anlatıyoruz. Uzun zaman önce, çok uzak bir galakside…
George Walton Lucas Jr. uzun zaman önce (yaklaşık 78 yıl), çok da uzakta olmayan bir galaksinin Modesto, Kaliforniya adlı yerleşkesinde, kırtasiye dükkanı işleten orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir. Sinema dünyasını değiştireceğinden habersiz olan George, beklendiği üzere sıkı bir çizgi roman ve bilim kurgu takipçisi olarak büyür. Ancak asıl tutkusu otomobil yarışlarıdır. Lise yıllarının kayda değer bir kısmını illegal yarışa katılarak geçirir, en büyük hayali ise günün birinde profesyonel bir yarışçı olmaktır. Liseden mezun olmasına sayılı gün kala yaptığı trafik kazası ve hastanede geçirdiği uzun haftaların ardından bu fikrinden vazgeçer. Yarışlara olan sevgisi baki kalsa da artık asıl ilgisi başka yönlere kaymıştır.
Babasının dükkanın başına geçmesi konusundaki ısrarları ve uzun kavgalar sonrasında “30 yaşına gelmeden milyoner olacağını” söyleyerek evden ayrılır ve Modesto Junior College’da antropoloji okumaya başlar. Bu süreçte sinemaya olan ilgisi giderek artar ve antropolojiyi yarıda bırakarak University of Southern California’da Sinema okumaya başlar. Üniversitede aralarında Steven Spielberg’in de bulunduğu (o dönem kendisi gibi öğrenci olan) sayısız ünlü sinemacıyla sıkı dostluklar kurar. Mezuniyetinden sonra Amerikan Hava Kuvvetleri’ne başvurur ancak gençliğinde aldığı aşırı hız cezaları nedeniyle reddedilir. Ardından Vietnam Savaşı’na gitmek için kabul alır ama bu sefer de şeker hastası olduğu için kapılar kapatılır. Gördüğünüz üzere bu noktada kader ağlarını iyice örmüş, resmen “Sen sinemadan başka bir işle uğraşamazsın” demektedir kendisine.
Mezun olduğu üniversiteye bu sefer yüksek lisansı için geri döner ve ilk kez bir kısa film için yönetmen koltuğuna oturur: Electronic Labyrinth: THX 1138 4EB. Bir bilim kurgu hikayesi olan bu kısa filmle Ulusal Öğrenci Filmleri Festivali’nde ödüle layık görülür. Festivalden kazandığı ödül sayesinde Francis Ford Coppola ile çalışma şansı yakalar. Coppola’nın teşvikiyle kısa filmini THX 1138 adıyla uzun metraj filme dönüştürür ancak gişede pek başarılı olamaz. Ardından Lucasfilm’i kurar ve ilk büyük yönetmenlik başarısını American Graffiti filmiyle elde eder. Film, adını dönemin kült gençlik filmleri arasına altın harflerle yazdırır: En İyi Film de dahil tam beş Oscar adaylığı alır ve En İyi Müzikal – Komedi dalında Altın Küre’yi kucaklar.
Lucas artık asıl hedefine yönelmeye hazırdır: Bir Flash Gordon uzay operası. Bu plan bildiğiniz üzere gerçekleşmez ama bu vesileyle Star Wars’a giden ilk adım atılmış olur. Lucas yine de Flash Gordon’daki pek çok elementi Star Wars’ta da kullanır. Örneğin filmlerin başlangıcındaki klasik “kayan yazılar” net bir Flash Gordon esinlenmesidir. İlham kaynakları bununla da sınırlı değildir: Joseph Campbell’ın Kahraman’ın Sonsuz Yolculuğu kitabı (Lucas “başucu eseri” olarak niteler), Frank Herbert’ın Dune’u, Akira Kurosawa filmleri, Roma İmparatorluğu tarihi ve hatta Nazi Almanyası gibi sayısız farklı elementle beslenir hikaye. Nihayetinde Lucas aklındaki fikirleri arkadaşı ve ortağı olan yapımcı Gary Kurtz ile paylaşır ve dönemin distopik bilim kurgu filmlerinden uzak, biraz daha gençlere ve hayal kurmaya yönelik bir film yapma hedefiyle ilk taslak yazılır.
Lucas ve Kurtz 12 sayfalık ilk taslakla sayısız Hollywood stüdyosuyla görüşür, nihayetinde 20th Century Fox taslağı beğenir ve ilk senaryonun hazırlanması için imzalar atılır. Kurtz’un deyimiyle temize çekilen ilk senaryo kocaman bir “keşmekeşten” ibarettir. Luke Skywalker’ın yaşlı bir general, Han Solo’nun kurbağa tarzı bir uzaylı olduğu bu hikayede ana karakterin adı Kane Starkiller’dır ve Güç “Bogan” olarak adlandırılmıştır. Legends içeriklerini bilenlere tanıdık gelmiştir bu isimler, zira yıllar sonra Starkiller adı The Force Unleashed’in baş karakteri Galen Marek’e verilmiştir. Bogan ise şimdilerin Legends’i Expanded Universe’de Star Wars evrenindeki ilk Güç kullanıcılarının “Güç’ün Karanlık Tarafına” verdiği isim olmuştur (o dönem Aydınlık Taraf ise Ashla adıyla bilinmekteydi). Bu ilk senaryo, 2013 yılında Dark Horse Comics tarafından “The Star Wars” adlı bir çizgi roman serisine dönüştürülmüştür.
İkinci taslakta Luke Skywalker bildiğimiz çiftçi çocuğuna dönüşür, Darth Vader ise siyahlar içindeki tehditkar suretiyle hikayeye dahil olur. Üçüncü taslakta Obi-Wan Kenobi, Leia ve Han Solo girer sahneye. Diyalog yazımında sıkıntı yaşayan George Lucas dışarıdan destek alarak filmi temize çeker, nihayetinde 1976’da, yani ilk senaryo taslağından iki sene sonra dördüncü taslakta tatmin edici bir sonuca ulaşır. Aynı yıl çekimler başlar ve film 25 Mayıs 1977 tarihinde film Star Wars adıyla vizyona girer (Star Wars IV: A New Hope adı sonradan verilir).
9.5 Milyon Dolar tutarındaki bütçeyle çekilen filmimiz ilk etapta yalnızca 42 sinema salonunda gösterime girmesine karşın ilk haftasında tam 3 Milyon Dolar hasılat yapar. Bu hasılat yaz mevsiminin sonunda 100 Milyon Dolar’a ulaşır ve Tüm Zamanların En Yüksek Hasılat Yapan Filmi unvanını kucaklar (Spielberg’in E.T.’si vizyona girene dek tam beş sene elinde tutar bu unvanı). Tamı tamına altı Oscar Ödülü alır ve devrim yaratan özel efekt kullanımıyla döneminin sinemasında büyük bir kırılma noktası olur.
Hikayenin devamını biliyorsunuz: İyisiyle kötüsüyle toplam 11 film, onlarca oyun, kitaplar, çizgi romanlar, animasyonlar, diziler ve uzak galaksilerin hayallerini kurarak büyümüş ve büyümekte olan sayısız nesil…
4 Mayıs ise ilk kez 2008 yılında hayranlar tarafından Luke Skywalker günü olarak kutlanmaya başlanır. İlk organize May the 4th kutlaması 2011’de gerçekleşir. 2013 yılında da Disney’in teşvikiyle resmi bir kutlamaya dönüşür diyerek sözlerimi noktalıyor, Star Wars gününüzü en içten dileklerimle kutluyorum dostlar. May the 4th be with you!
