Selin Çatak

Yaz Tatili İçin Kitap Önerileri

Hazır yaz tatili gelmişken hatta Haziran ayını da bitirmişken küçük bir “Tatilde okunacak kitap önerileri” listesi hazırladım. Bu listede roman, çizgi roman ve manga önerisi bulacaksınız. Tamamıyla okurken zevk aldığım kitaplardan oluşan bir liste. Ağırlıklı olarak bilimkurgu ve fantastik türdeki eserleri yazdığım bu listede, yeni çıkmış kitaplar da var yıllar önce basılmış olanlar da var. Kitapları arka kapak yazılarıyla ve az biraz kendi düşüncelerimle birlikte yazacağım. 

Güneşin Altın Elmaları

İlgili Makaleler

İthaki Yayınları‘ndan çıkan bu kitap, Fahrenheit 451‘in yeni baskısını saymazsak ülkemizde yayınlanan son Ray Bradbury kitabı sanırım. Ray Bradbury’nin Roketin R’si kitabındaki öyküler de dahil olmak üzere 32 öyküden oluşuyor. Bana kalırsa Bradbury’nin diğer bir öykü kitabı olan Sonbahar Ülkesi‘nden çok daha başarılı kitap. Ray Bradbury sevenler için kesinlikle kaçırılmayacak bir kitap, daha önce Bradbury’i hiç okumamış olanlar ve öykü kitabından başlamayı tercih edenler içinse iyi bir başlangıç olacaktır. Kitabın arka kapak yazısı şöyle:

“Her yerde yaşamın tersliğinin, garipliğinin ve hüznünün şarkılarını haykıran ağızlar. Her yerde gölgeler ve insanlar, her yerde insanlar ve gölgeler…”

Ray Bradbury, Güneşin Altın Elmaları’nda sıradan yaşamın tuhaf, gizemli ve büyülü yanlarını, bilimkurgu ve fantastik kurgunun sınırlarıyla oynayarak anlatıyor. Aile, iktidar, hayal gücü, yalnızlık ve uygarlık gibi temaları kendine has dili ve üslubuyla işleyen Bradbury’nin öyküleri, insanlık tarihinin dramatik bir özetine dönüşüyor adeta.

Dün, bugün ve yarın… Dünya, Ay ve Güneş… Yakındakiler, uzaktakiler ve var olmayanlar… Bradbury’nin kaleminde mesafeler giderek kısalıyor. Gölgeler ise uzuyor.

Mehmet Moralı’nın Türkçeye çevirdiği bu geniş kapsamlı öykü derlemesinde, Güneşin Altın Elmaları’nın yanında, yazarın ünlü Roketin R’si başlıklı kitabındaki öyküleri de bulacaksınız.

Eve Dönüş

Listemdeki ikinci Ray Bradbury kitabı kısa bir hortlak öyküsünü anlatıyor. Bu kitapta şiirsel bir dil kullanmış olan Bradbury’nin öyküsü Dave McKean‘in çizimleriyle canlanıyor. Yine İthaki Yayınları’ndan çıkan bu kısa kitabı muhtemelen bir oturuşta bitireceksiniz. Arka kapak yazısı ise şöyle:

Bu hikayeyi yazdığında yirmili yaşlarındadır Bradbury, ancak alışıldık kalıpların dışına çıkan çizgisini çoktan oluşturmaya başlamıştır. Şiirsel bir dille yazılan bu özgün hortlak hikayesi sıradan insanı anlatır aslında. Eve Dönüş Bradbury’nin kendi çocukluğundan izler taşır. Kendisini sevgi dolu bir ailenin içinde bile uyumsuz, yabancı ve sıra dışı hissettiği bir dönemin yansımasıdır belki de…

Mezarlık Kitabı

Son zamanlarda bir hayli popüler olan Neil Gaiman‘ın hangi kitabını seçeceğime bir süre karar veremedim. Amerikan Tanrıları‘nın dizisi başlamışken kitabını önermek daha mantıklı olsa da yaz tatili için Mezarlık Kitabı‘nı uygun buldum. Yazının başında da belirttiğim gibi hepsi tamamen benim kişisel görüşlerim, size göre yazın okunacak en iyi Gaiman kitabı tabi ki bu olmayabilir. Kitap, mezarlıkta hayaletler tarafından büyütülen bir çocuğun hikayesini ve atıldığı maceraları anlatıyor. Arka kapak yazısı şöyle:

Arkadaşlarının Bod diye hitap ettiği Nobody Owens normal bir çocuktur. Eğer bir mezarlıkta yaşamasaydı, hayaletler tarafından büyütülüp yetiştirilmeseydi ve yanında ne canlıların ne de ölülerin dünyasına ait olan sadık bir koruyucusu olmasaydı, Bod tamamıyla normal olurdu. Bir çocuk için mezarlıkta tehlikeler ve maceralar vardır -tepenin altındaki çok yaşlı Çivit Renkli Adam, gulyabanilerin terk edilmiş şehrinin bulunduğu çöle açılan bir geçit, korkunç bir tehdit saçan tuhaf Bekçi… Ama Bod mezarlıktan ayrılırsa, ailesini de öldürmüş olan Jack denen adamın saldırısına uğrayacaktır…

“Sınırlar her zaman vardır -mezarlık ile onun ötesindeki dünya arasında, hayat ile ölüm arasında ve onların kesiştiği yerde.”
Neil Gaiman

“Bir çocuğu büyütmek için koca bir mezarlık gerekir. Bu kitapta en keyif aldığım şey, Bod’un kendi güzel ve harap mezarlığında ölü ve canlı arkadaşlarıyla büyümesini görmekti. Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın bir başka şaşırtıcı ve harika eseri…”
Audrey Niffenegger
Zaman Yolcusunun Karısı’nın yazarı.

“Açıkçası, Mezarlık Kitabı Neil Gaiman’ın şimdiye kadar yazdığı en iyi kitap. Kendisinin, büyüleyiciliği, cana yakınlığı, korkutuculuğu ve dehşeti tek bir fantezide toplamayı nasıl başardığını asla öğrenemeyeceğim, ama ihtişam dolu bir iş çıkardığı kesin…”
Diana Wynne Jones
Howl’s Moving Castle’ın yazarı.

Maymunlar Gezegeni

Maymunlar Gezegeni en sevdiğim bilimkurgu klasikleri arasında ilk sıralarda. Okurken kesinlikle hiçbir bölümünde sıkılmadım. Arka kapak yazısı kitabın konusunu da anlattığı için direkt onu paylaşacağım. 

“Aklını kullanabi­len insanlar mı? Hayır, bu mümkün değil; bu noktada yazar ne yazık ki maksadını aşıyor!”

Pierre Boulle, Avrupa’dan çıkıp yazdığı bilimkurgu romanıyla vahşi batılı meslektaşlarıyla baş edebilen ilk, belki de son frankofon. Maymunlar Cehennemi ve diğer sinema uyarlamalarına da ilham kaynağı olan Maymunlar Gezegeni ise, insanlığın en derin korkularından birinin eşsiz anlatısı. Çok da uzak olmayan bir gelecekte üç uzay gezgini; verimli ormanları, yaşanabilir iklimi ve temiz havasıyla Dünya’ya fazlasıyla benzeyen bir gezegene iniş yapar. Bu gezegen her yönüyle kusursuz gözükse de aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.

Gerçek, çok geçmeden açığa çıkar: Bu gezegende insanlar vahşiyken, uygar maymunlar onların efendileridir. Henüz maceranın başında yol arkadaşlarından kopup tek başına mücadele etmek zorunda kalan Ulysse Mérou, bu cennet görünümlü cehennemden kurtulmanın yollarını tek başına bulmak zorundadır.

Ulysse, insanlığın kurtarıcısı olmayı başarabilecek mi? Yoksa bu lanetli geleceğin son tanığı mı olacak?

Maymunlar Gezegeni, insanlar gezegeninden daha insani bir satir.

Ben, Robot

Ülkemizde çok uzun yıllardır baskısı bulunmayan Ben, Robot kitabı da geçtiğimiz sene İthaki Yayınları’ndan çıktı. Yıllarca sahaflarda aradığım fakat asla bulamadığım bu kitap, eğer uydurmuyorsam ilk olarak İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda satışa çıkmıştı. 

Ünlü bilimkurgu yazarı Isaac Asimov‘un bilimkurguya en büyük katkısı Üç Robot Kanunu’dur. Üç Robot Kanunu’na göre;

1. Robotlar, insanlara zarar veremez ya da eylemsiz kalarak onlara zarar gelmesine göz yumamaz.

2. Robotlar, Birinci Kanun’la çakışmadığı sürece insanlar tarafından verilen emirlere itaat etmek zorundadır.

3. Robotlar, Birinci ya da İkinci Kanun’la çakışmadığı sürece kendi varlıklarını korumak zorundadır.

Ben, Robot’ta, Isaac Asimov en ünlü 9 robot öyküsünü toplamıştır. Bu öyküler, gelecek nesillerin robot öyküleri için bir yol gösterici olmuş, bilimkurguda robotun ciddiye alınmasını sağlamıştır. Asimov, bu öykülerle konuşma yetisi olmayan robotlardan insanlığın iyiliğini gözeten makinelere kadar, robot tarihinin izini sürüyor.

Ben, Robot 25 sene sonra yeni edisyonuyla, İthaki Bilimkurgu Klasikleri dizisinin bir parçası olarak geri dönüyor.

Marslı

Hem kitabı hem de filmi oldukça konuşulan Marslı‘yı hala okumadıysanız listenizin üst sıralarına almanızı öneririm. 

Altı gün önce, Mark Watney Mars’a ayak basan ilk insanlardan biriydi. Şimdi ise, orada ölmesi neredeyse kesin.

Kitap Mark Watney‘nin kendisine yardım ulaşana kadar Mars’ta hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Kitabın ardından filmi de mutlaka izleyin. Sonrasında Andy Weir‘ın yeni kitabı Artemis’in çıkmasını hep birlikte bekleyelim. 

Mezbaha No: 5

Dırırırım. İthaki Yayınları’ndan çıkan romanları bitirdiğimize göre sıra Kurt Vonnegut‘a geldi. Son birkaç yıldır Dost Kitabevi Yayınları, April Yayınları ve Can Yayınları Kurt Vonnegut’un kitaplarını yeniden basmaya başladı. Bu yayınevlerinden önce maalesef Kurt Vonnegut’u bulmak da samanlıkta iğne aramak gibiydi. Yaklaşık 3-4 sene önce Beyoğlu Sahaf Festivali’nde, E Yayınları’ndan çıkan ilk baskısına denk gelmiştim. Çantamda sadece 15 liram vardı ve adam kitap için 45 lira istiyordu. Aslında o gün kitap almak gibi bir planım zaten yoktu çünkü az önce de söylediğim gibi sadece 15 lira vardı yanımda. Ben kitaba sarılmış bir halde “Yanımda 15 lira var,” derken aynı anda da “Şampiyonların Kahvaltısı da var mı?” diye soruyorum. Hayır, sanki alacak param varmış gibi. 

“Şampiyonların Kahvaltısı’nı yanlışlıkla 5 liralık kitapların arasına koymuşuz, az önce o fiyata sattık. Bunda indirim falan yapmam.” diyen adamdan kitabı en sonunda ya 30 ya da 35 liraya aldık. Yani, yanımdaki arkadaşım bana hediye etti. Artık bu kitabı okumak için bu kadar uğraşmanıza gerek yok çünkü hem Dost Kitabevi hem de Can Yayınları yeniden bastı. Bendeki kitabın arka kapak yazısını aşağıya ekliyorum. 

Dresden bombardımanının, tarihin bu en büyük kıyımının, yazarın yaşanmış anılarına dayalı bir anlatımı. Ama sıradan bir savaş romanı değil. H.G. Wells ve Mark Twain karışımı bir anlatımla doğrudan insanın yüreğine ulaşan bir savaş romanı. Gerçeğin gerçeküstü bir yansıması.

“Oğullarıma hangi koşullarda olursa olsun kıyımlara katılmaya hakları olmadığını, düşmanlarının öldürüldüğü haberinin onlara ne hoşnutluk ne de herhangi bir sevinç sağlaması gerektiğini anlattım.”

Kurt Vonnegut bu kitabında İkinci Dünya Savaşı’ndaki deneyimlerini Billy Pilgrim’in zaman yolculuğuyla anlatıyor. Tüm eserlerinde kendi kişiliğini kurmaca karakterlere gizleyen Vonnegut’un bu kitabı, en sevdiğim kitaplar arasında yer alıyor. 

“Kol saatimin akrebi bir kez oynuyor, aradan bir yıl geçiyor, sonra yeniden küçük bir sıçrama yapıyordu. Elimden bir şey gelmezdi. Dünyalı olarak saatlerin dediğine boyun eğmek zorundaydım ve de takvimlerin.”

Genellikle kara mizah ve bilimkurgu türlerinde eserler veren Vonnegut’un bu kitabını mutlaka okumanızı tavsiye ederim. 

Hacıyatmaz

Kurt Vonnegut’tan devam ediyoruz. Kitap, Çinlilerin yer çekimiyle oynadığı ve insanlara göbek adları verilerek genişletilmiş yapay ailelerin oluşturulduğu alternatif bir gelecekte geçiyor. April Yayınları’ndan çıkan kitabın arka kapak yazısı şöyle: 

Bahar aylarındayız. Akşamüstü.

Ölüm Adası Manhattan’daki Empire State Binası’nın lobisinin zemininde yanan ocağın dumanı, bir aylandız ağacı cengeline dönüşmüş olan 34. Sokak’ın üzerinde asılı. Mavi gözlü, uzun çeneli, iki metre boyunda, yüz yaşında bir adam, vaktiyle taksi olan bir şeyin arka koltuğuna yerleşmiş, cengelin içindeki küçük bir açıklıkta oturuyor.

O adam benim. Adım Dr. Wilbur Nergis-11 Swain.

Amerika Birleşik Devletleri’nin eski başkanıyım. En son Başkan, en uzun boylu Başkan, Beyaz Saray’da ikamet ederken boşanan tek Başkan, en hilkat garibesi Başkan.

Yakın gelecek ABD.

Herkese bir göbek adı vererek ‘genişletilmiş yapay aileler’ ve ‘kardeşlik kastları’ oluşturulmuş. Çinlilerin yer çekimiyle oynaması yüzünden gündelik yaşam son derece çetrefilli. Salgın hastalıklar ve enerji krizleri sonucunda ülke viran ve dünyanın geri kalanıyla ilişkisi kopmuş. New York ve Boston ve San Francisco limanları yeniden ormanlarla kaplanmış. Makineler çalışmıyor.

Tuhaf Kütüphane

Ülkemizde yeni basılan Murakami kitaplarından biri olan Tuhaf Kütüphane, bilgi dolu beyinleri yemeyi seven bir adamın elinden kaçmaya çalışan küçük bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Tıpkı Uyku kitabında olduğu gibi bu kitapta da muazzam illüstrasyonlar var. Sevmediğim tek yanı (bu kısım spoiler sayılır mı bilemiyorum) kitabın kesin bir sonu yok. Olaylar havada kalıyor. Duyduğuma göre Karanlıktan Sonra kitabında da aynı “havada kalma” durumu mevcutmuş. Murakami böyle sonlar istiyorsa yapacak pek bir şeyimiz yok sanırım. Doğan Kitap’tan çıkan Tuhaf Kütüphane’nin tanıtım bülteni şöyle:

Bir Osmanlı Vergi Tahsildarının Güncesi adlı kitabı elime aldım, okumaya başladım. Bu, Osmanlıca yazılmış zor bir kitaptı. Ne var ki tuhaf bir şekilde hiç güçlük çekmeden okuyabiliyordum. Kitabın sayfalarını çevirirken, Türk vergi tahsildarı İbn Armut Hasir olmuştum, belimde eğri bir pala, İstanbul’da vergi toplamaya çıkmıştım. Meyve ve tavuk, sigara ve kahve kokuları sokağa ağır ağır akan bir nehir gibi yayılmıştı. Hurma ve mandalina satan seyyar satıcılar yol kenarında yüksek sesle bağrışıyorlardı.

Yalnız bir çocuk, gizemli bir kız ve Koyun Adam… Acaba korkunç yaşlı adamın onları hapsettiği ürkünç kütüphaneden kaçmayı başarabilecekler mi? Haruki Murakami’den büyükler için yazılmış, masal tadında bir öykü…

Neden bunlar benim başıma gelmek zorundaydı ki? Oysa tek yaptığım, kitap ödünç almak için kütüphaneye gelmekti. “O kadar da canını sıkma” dedi Koyun Adam, beni avutmak için. “Baksana Koyun Adam” dedim. “Neden o yaşlı adam benim beynimi yemek istiyor ki?” “Bilgiyle dolu beyin çok lezzetli olur çünkü. Yumuşacıktır. Aynı zamanda böyle topak topaktır.”

Infinity Gaunlet

Gelelim listemizdeki çizgi romanlara. İlk olarak geçtiğimiz sene İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nda satışa çıkan Infinity Gaunlet, Sonsuzluk Taşları’nı ele geçiren Thanos‘un evrenin yarısını yok etme planlarını anlatıyor. Önümüzdeki sene vizyona girecek olan Infinity War filminden önce okumanızı öneririm. Hatta Thanos’la ilgili daha fazla şey okumak istiyorsanız yine Gerekli Şeyler’den çıkan Thanos Yükseliyor, Thanos vs. Hulk ve Infinity Gaunlet’ın devamı niteliğinde çıkan ve Adam Warlock’un kötü yanı olan Magnus’u anlatan Infinity War ciltlerini de okuyabilirsiniz. Gerekli Şeyler Yayınevi‘nden çıkan Infinity Gaunlet’ın tanıtım bülteni şöyle:

Koca Evreni Avucunun İçinde Tutmak İçin Sadece Zırhlı Bir Eldiven Yeter Mi?

Thanos, hayatının aşkı olan Ölüm’ü etkilemek için evrendeki en güçlü nesnelerden olan Sonsuzluk Taşları’nı bir araya getirmeyi başarmış ve kendi hayalinde bile göremeyeceği bir gücü eline geçirmiştir. Tek bir amacı vardır. Evrendeki canlıların yarısını ortadan kaldırmak. Marvel Evreni’ndeki en güçlü varlıklar Thanos’un bu çılgın planını ortadan kaldırmak ve onu elde ettiği tanrı mertebesinden indirmek için bir araya geliyorlar. Avengers’ın ise bu umutsuz savaşta evreni korumak için elinden ne gelebilir ki?

Original Sin

Ben bu yazı için tek ciltlik çizgi romanları seçmeye çalıştım. Başladığınız gibi bitireceğiniz sürekleyici hikayeleri olan çizgi roman önerimlerimden bir tanesi de Gerekli Şeyler’den çıkan Original Sin. Watcher‘ın gizemli ölümünün ardındaki sırları anlatan Original Sin, bizlere sürükleyici bir polisiye hikayesi sunuyor. Çizgi romanın arka kapak yazısı şöyle:

Bütün insanlığı Ay’dan gözlemleyen gizemli uzay-tanrısı Uatu… ölür. Watcher’ı kim öldürmüştür? Nick Fury önderliğindeki Marvel kahramanları bunu soruştururken, başka güçler ortaya çıkar ve başka soruları doğurur. Görülmeyen kimdir? Watcher’ın gizli barınağından ne çalınmıştır? Black Panther, neden içlerinde Emma Frost, Punisher ve Doctor Strange’in de bulunduğu kendi gizli ekibini toplamaktadır? Fury’nin kozmik insan avı, onları kâinatın uzak köşelerine götürür – ama Avengers tam da katili köşeye sıkıştırdıklarını düşünürken her şey patlar. Marvel Evreni’nin en büyük sırları açığa çıkar, kahramanları derinden sarsar! Watcher ne görmüştür? Tetiği kim çekmiştir? İlk Günah nedir? Bu kitapta öğrenin!

Marvel 1602

Marvel kahramanları günümüzden yaklaşık 400 yıl önce yaşasaydı neler olurdu? Neil Gaiman, çok sevdiğimiz Marvel kahramanlarını 17. yüzyıla gönderiyor. Kraliçe I. Elizabeth döneminde geçen hikayede, kraliçenin hizmetindeki büyücü Dr. Stephen Strange’in dünyadaki garip hava şartlarını fark etmesiyle olaylar başlıyor. Kraliçenin gözde ajanı Sir Nicholas Fury, Doom’un yolladığı düşünülen savaşçıların suikast girişimini engellerken Avrupa süper güçlere sahip insanların görüldüğüne dair haberlerle çalkalanıyor. Gerekli Şeyler’den çıkan çizgi romanın arka kapak yazısı şöyle: 

Sandman’in yaratıcısından daha önce görülmemiş bir Marvel evreni.
1602’de. Dünyaca ünlü yazar Neil Gaiman. Marvel Evreni’nin hiç görülmemiş bir versiyonunu okuyucu ile buluşturuyor. X-Men, Spider-Man, Fantastik Dörtlü ve Daredevil gibi tanınan Marvel karakterleri 17. Yüzyılın ilginç dokusunda yer buluyor. 1602, klasik Marvel aksiyonu ile Kraliçe 1. Elizabeth döneminin arka planını karıştırıp muhteşem bir eser ortaya çıkarıyor.

Oz Büyücüsü

Muhtemelen küçükken Oz Büyücüsü‘nün ya kitabını okumuşsunuzdur ya da filmini izlemişsinizdir. Skottie Young‘ın muhteşem çizimlerini içeren çizgi roman uyarlaması da yaz tatili için eğlenceli bir seçim olur diye düşünüyorum. Marmara Çizgi‘den çıkan Oz Büyücüsü’nün arka kapak yazısı şöyle:

L. Frank Baum’un Çok Sevilen Klasiği Marvel Dokunuşuna kavuşuyor!
Kansaslı Çiftçi kızı Dorothy, sihirli Oz Diyarına doğru uçarken kötü bir cadıyı ölümcül bir biçimde dümdüz ediyor, canlı bir korkuluğu özgürlüğüne kavuşturuyor ve Munchkinler tarafından büyük bir büyücü olarak takdim ediliyor Ama Dorothy’nin gerçekte tek bilmek istediği şey eve nasıl geri dönebileceği!

Sandman

Tek ciltlik çizgi romanlar önermeye çalışıyorum demiştim fakat Sandman o kadar güzel ki küçük bir istisna yapabiliriz. Bir zamanlar Laika Yayıncılık’ın bastığı Sandman serisini İthaki yeniden basmaya başladı. Laika Yayıncılık’ın bastığı ciltlerin tükenmesinden beri Sandman’i Türkçe olarak bulmak bir hayli zordu. Prelüdler&Noktürnler isimli ilk cildin arka kapak yazısını aşağıya bırakıyorum. 

Tüm zamanların en iyi grafik romanı yepyeni ve yetkin çevirisi ile hak ettiği yerde!

Sandman macerasının bu ilk cildi grafik edebiyatta eşi benzeri görülmemiş bir efsanenin temelini atıp okurları rüyalarla kâbusların karanlık ve büyüleyici dünyasına, Rüyalar Kralı Morpheus ve diğer Sonsuzların mekânına götürüyor.

Tüm zamanların hem en popüler, hem de eleştirmenlerce en çok beğenilen grafik romanlarından biri olan Sandman, çizgi roman dünyasında olgun ve lirik fantezinin dönüm noktası oldu. Mecranın en aranan sanatçılarının birlikte resimlendirdikleri seri, modern ve antik mitolojilerin, çağdaş kurgularla, tarihi dramalarla ve efsanelerle beraber dokunduğu zengin bir karışım.

Uzumaki

Sadece tek bir manga önerisinde bulunacağım. Mangalar sonsuzluğa kadar devam ettiği için ve ben de burada yaz tatilinde okunacak kitap önerilerinde bulunduğum için uzun bir manga serisi yazmayı saçma buldum. Üç ciltlik bir seri olan Uzumaki, lanetlenmiş Kurouzu kasabasında meydana gelen olayları anlatıyor. Şuiçi Saito’nun babasının sarmal şeklindeki her şeyi biriktirmesiyle başlayan hikaye birbirinden tuhaf ve korkunç olayları da beraberinde getiriyor. Gerekli Şeyler Yayınevi’nin bastığı Uzumaki’nin arka kapak yazısı şöyle:

Japonya kıyısında sislere bürünmüş küçük bir kasaba olan Kurouzu, lanetlenmiştir. Ergenliğe yeni adım atmış Kirie Goşima’nın çekingen erkek arkadaşı Şuiçi Saito’ya göre kasabaları bir insan ya da bir şeyden değil, bir düzenden lanetlenmiştir: dünyayı hipnoz eden gizemli şekil… Uzumaki yani sarmal… Bu kitaptan sonra baktığınız her yerde sarmal göreceksiniz.

Gerçekten bu kitaptan sonra baktığınız her yerde sarmal görüyorsunuz. 

 

Benim önerilerim bu kadardı, umarım önerileri beğenir ve okursunuz. Kendi önerilerinizi ve kitaplar hakkındaki görüşlerinizi de yorumlara yazabilirsiniz.

Not: Fotoğrafların bazılarını (Fonda benim çalışma masam olmayan fotoğraflar, ayırt etmesi zor değil diye düşünüyorum) yayınevlerinin kendi Instagram hesaplarından aldım.  

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.