Diablo Tarihçesi
Uzun uzun yıllar önce henüz ben daha bir çocukken girip çıkmıştım Cehennem’in karanlık ve kanlarla bezeli diyarlarına. İlk kez iblislerle orada karşılaşıp ilk katliamımı orada yapmıştım. Hiç acımadan kesmiştim iblisleri ve hiç çekinmeden saplamıştım kılıcımı karanlık kalplerine… Daha 13 yaşındaydım o zamanlar ama yine de korkusuz ve gözüpek bir iyilik savaşçısıydım.
Evet… Diablo’dan bahsediyorum. Şu anda pek çok oyun sever bu satırları okurken benim yaşadıklarımı hatırlıyorlardır.
1996 yılının kış aylarıydı. Karanlık ve puslu havalarda evimize kapanmış, bilgisayarımızın başına geçip güneşin hiç doğmadığı “Sanctuary”de bulmuştuk kendimizi. Savaşçı, Hırsız veya Büyücü bir karakter seçerek kasaba meydanının toprak yollarında yürümeye başlamıştık. Tam o dönemde, Cennet ve Cehennem arasında sürmekte olan “Günah Savaşı” dünyaya da sıçramıştı. İblisler ve şeytanlar dünyada kol gezmeye başlamıştı.
Cennet; düzenin, iyiliğin, disiplinin ve onurun dünyada hüküm sürmesini isterken; Cehennem’in karanlık lordları ise mutlak kaosun hüküm sürmesi gerektiği üzerine büyük bir savaş veriyorlardı. Bu savaş, evrenin yaratılmasından öncesine kadar dayanıyordu ve artık dünyamız da bundan etkileniyordu.
Cehennem’in 7 lordundan üç tanesi Diablo, Baal ve Mephisto; Cehennem’in güçlerini arkasına alan diğer dört kardeşi Azmodan, Belial, Duriel ve Andariel tarafından sürgün edildiler ve savaşlarına dünyada devam etmeye karar verdiler. Böylelikle bu üç Cehennem Lordu, kendilerine yeni bir cephe ve yeni müttefikler bulmuş oldular. Kötülüğe hizmet edecek olan insanları da yanlarına çektiler ve cephelerine yeni güçler eklediler. Bu sırada iyiliğin tarafını seçen insanlar ise Cehennem Lordları’na karşı savaşa başladılar.
Bu sırada, Başmelek Tyrael’in önderliğinde, politik ve ideolojik farklılıklarını bir yana koyarak birleşen büyücü klanları, Horadrim adında bir birlik oluşturdular. Bu durum, insanların Günah Savaşı’nda yarattığı en büyük değişimlerden biri oldu. Tyrael’in Horadrim’e verdiği, iblisleri hapsetme gücüne sahip olan “ruhtaşları” ile Horadrim, iblisleri avlamaya başladı. İblis yakalama işinde gayet iyi sonuçlar alan Horadrim, üç Cehennem Lordu’nun peşine düştü. Önce Mephisto’yu hapsettiler ve Zakarum Kilisesi’nin korumasına bıraktılar. Horadrim’in önde gelenlerinden Tal-Rasha’nın önderliğindeki bir grup, diğer lord olan Baal ile Lut Gholein civarında karşılaştılar. Baal, “ruhtaşını” parçalamasına rağmen, parçalardan biri kalbine saplanan Tal-Rasha kendini feda ederek kendisiyle beraber Baal’ı da Lut Gholein’in sıcak kumları altına hapsetti. Sonrasında ise kaçmaya devam eden en küçük kardeş Diablo ise batıdaki Khanduras’a doğru ilerledi. Diablo’yu takip eden bir grup Horadrim ve başlarındaki Jered Cain isimli büyücü, Diablo’yu yakalayıp ruhtaşına hapsettiler ve unutulmuş bir katedralin derinliklerine gömdüler.
Bu olayların ardından Horardim, kendi içerisinde ayrılıklar yaşıyor ve büyücüler dağıldılar. Uzun zaman geçtikten sonra unutulan ruhtaşları, Cennet’ten vazgeçmiş bir melek olan Izual tarafından bulundu ve ilk olarak Mephisto serbest kaldı. Sonrasında Zakarum’u ele geçiren Mephisto, kardeşlerini kurtarmak için harekete geçti. Rahiplerinden biri olan Lazarus’u Khanduras’a götürdü.
Lazarus, Khanduras’ta krallığını ilan etmiş olan Kral Leoric’in yanına sızdı ve sonrasında katedralin derinliklerinde uyuyan Diablo’yu uyandırmaya başladı. Dünyaya dönmek için yeni bir beden arayan güçsüz Diablo, Kral Leoric’in bedenini ele geçirmeye çalıştı ancak Kral Leoric güçlüydü ve Diablo’ya direndi. Sonucunda akıl sağlığını yitirdi. Lazarus, bu sefer Leoric’in oğlu Albrecht’i kaçırdı ve Diablo’ya sundu. Leoric ise oğlunun kaybolmasından Lachdanan’ı sorumlu tutup saldırdı. Lachdanan, kralına sadık olsa da delirmiş kralını öldürdü. Diablo ise yeni bedeni ile Baal’ı kurtarma girişimlerine başladı.
Böylelikle, ilk oyun böylece sona eriyor bizim yönettiğimiz karakterimiz ise ilk oyunun sonunda Diablo’yu yokediyor ve Diablo’yu kontrol edeceğini düşünerek ruhtaşını kendi vücuduna saplıyor. Ancak olaylar beklendiği gibi gelişmiyor.
Diablo 2 oyunu ise tam bu olayların sonrasında başlar.
Ruhtaşını vücuduna saplayan eski kahraman gitgide kendisini kaybetmeye başlamıştır. Diablo, gücünü geri kazanıp eski kahramanı ele geçirir. Diablo, kontrolü ele geçirdikten sonra bir gece Tristram’a Cehennem yaratıkları saldırır ve herkesi öldürür. Aynı gece eski kahraman da ortadan kaybolur. Bu katliam ve yıkımdan sadece iki kişi kurtulur. Biri korkuyla kendini eski kahramanın hizmetine adayan Marius’tur. Sağ kalan diğer kişi ise Horadrim eski üyesi olan yaşlı Deckard Cain’dir. Bu karanlık zamanda bir kahraman belirir ve Deckard Cain’i tutsak tutulduğu Tristram’dan kurtarır. Cain ona eski kahramandan bahseder ve birlikte onu öldürmek için peşine düşerler. Böylece doğuya doğru yolculuk başlar.
Çölü geçerek Lut-Gholein’e varırlar. Fakat eski kahraman buraya onlardan önce gelmiştir. Amacı kardeşi Baal’ı kurtarmaktır. Tal-Rasha’nın mezarında artık değişim geçirmeye de başlamış olan eski kahraman, giderek Diablo’ya dönüşür. Marius’la birlikte mezarın içlerine kadar ilerlerler. Baal’ı bulduklarında onları orada bekleyen bir kişi daha olduğunu farkederler. Bu kişi başmelek Tyrael’den başkası değildir. Tyrael, Diablo’ya saldırarak onu engellemeye çalışır ancak dünya işlerine müdahale etmesi yasak olduğundan onu öldüremez. Bu sırada Marius yavaşça artık dönüşüm geçirmiş olan Baal’a yaklaşır. Baal, Marius’tan yardım istemektedir ve Marius uzanarak ruhtaşını Tal-Rasha’nın bedeninden çıkarır. Baal’ı tutsak eden büyü artık kalkmıştır.
Tyrael, Marius’un düşüncelerine girerek ona yaptığı aptallığın dünyaya yıkım getireceğini söyler. Bunu telafi etmenin tek yolu Hellforge’a giderek ruhtaşını yoketmesidir. Marius oradan kaçarak uzaklaşır fakat Tyrael kaçamaz. İki kardeş Tyrael’i yakalayarak Tal-Rasha’nın mezarına kapatır ve Kurast limanına doğru yola çıkarlar. Marius ise gizlice onların peşinden gider.
Kahramanımız mezara girerek Tyrael’i kurtarır ve ondan Diablo’nun nereye gittiğini öğrenir. Böylece Cain’le birlikte Kurast limanına varırlar.
Zakarum’da büyük kardeşleri Mephisto’yu kurtaran Diablo ve Baal, onunla güçlerini birleştirerek Cehennem’e bir kapı açarlar. Artık eski kahraman, tamamen Diablo’ya dönüşmüştür. Kapıdan geçerek Cehennem’e gider. Marius tüm bu olanları gördükten sonra kapıdan geçmeye korkar ve ruhtaşını alarak oradan kaçar.
Kahramanımız ise Zakarum Kilisesi’nin derinlerine kadar Diablo’yu kovalar. Fakat Mephisto, Zakarum Kilisesi’nde saklanmaktadır ve Mephisto öldürüldükten sonra ruhtaşı tekrar kahramanımızın eline geçer. Daha sonra geçitten geçen kahramanımız Diablo’yu bulup öldürür. Böylece Diablo’nun ve Mephisto’nun ruhtaşları Hellforge’da yok edilir. Geriye sadece Baal kalmıştır.
Baal kardeşlerinin yanından ayrıldığından beri gizlenerek kendi ruhtaşını arar. Bunun için öncelikle Marius’u bulması gerekmektedir. Baal’ın ruhtaşıyla kaçtığından beri Marius’un hayatı altüst olmuştur. Her şeyini kaybetmiş, giderek paranoyak ve saplantılı bir hale gelmiştir. Sonunda bir akıl hastanesine düşer. Baal, Marius’u burada bularak onu kandırır. Tyrael kılığında gelerek Marius’tan tüm hikayeyi öğrenir. Sonunda yok etme bahanesiyle kendi ruhtaşını ister. Marius ona güvenerek yanında taşıdığı ruhtaşını ona verir. Ruhtaşını alan Baal gerçek yüzünü gösterir ama artık çok geçtir. Bu defa Marius yaptığı hatayı canıyla öder. Bir yangınla her şey küle döner ve arkasında kanıt bırakmayan Baal ortadan kaybolur.
Baal, ruhtaşını güvenceye aldıktan sonra saklanır ve kendine bir ordu kurmaya başlar. Bu orduyla barbarların şehri Harrogath’a saldırır. İki ordu Arreat platolarında karşı karşıya gelir. Baal’ın amacı Arreat dağındaki dünyataşını (worldstone) ele geçirmektir. Savaş sırasında Baal dünyataşına ulaşır ve etkisi altına almaya çalışırken öldürülür fakat dünyataşını da etkilemeyi başarmıştır. Tyrael’in onu yoketmekten başka çaresi kalmaz. Kılıcını çekip dünya taşına doğru fırlatır. Dünyataşı binlerce parçaya ayrılırken tüm Harrogath sarsılır ve Arreat dağı ikiye bölünür.