Ursula K. Le Guin’i Yerdeniz’e Uğurladık
Dün gece siteye haber hazırlarken yazarlarımızdan Ece Yılmaz, 01.55’te Frpnet ailesi ile paylaştı üzücü haberi: “Ursula K. Le Guin’i kaybettik“. Bir an nefes alamadığımı hissettim. Gözlerim doldu istemsiz. Şu hayatta en sevdiğim yazardı.
Neler yaşamıştım ben Ursula ile, onun kelimelerinde büyümüş, Yerdeniz’i, koca bir dünyayı ama aslında kendimi ve insanı tanımıştım. 20 yıl öncesine döndüm an itibari ile:
1997 yazının başı… Üniversite sınavının bittiği günler…
Günde bin soruluk maratonu geride bırakıp tam bir boşluğa düşmüşken benden yaşça büyük kuzenimin kütüphanesine saldırmıştım.
İşte ilk orada tanıştım Ursula K. Le Guin ve Yerdeniz evreni ile… Sıkıntıdan patlamak üzereyken okumaya başladığım Yerdeniz Büyücüsü, Ged‘in keçi çobanı iken çıktığı büyücülük macerasını ve büyümesini konu alıyordu ki 17 yaşın verdiği bütün havailiği ile zaten hayal dünyasında yaşayan bendeniz için bulunmaz nimetti. Hem ben de bilmiyordum zaten o dönem büyümenin ne olduğunu… Kim bilir belki o sebeptendi Çevik Atmaca ile kurduğum bağın bu kadar güçlü oluşu… Birlikte büyüdüğümüz için!
Ged’le yaşadığımız onca maceranın ardından sıra geldi Atuan Mezarları‘na… Küçücükken ailesinden alınıp isimsizleştirilen Tenar‘ın, yer altı labirentinin zifiri karanlığında ilerleyip çocukluktan kadınlığa geçişini sayfa sayfa okurken ilk aşkımı yaşıyordum ben de… Bu kitap o kadar etkilemiştir ki beni üzerinden geçen 20 yıla rağmen hala onun yanına yaklaşabilecek satırlar okumadı bu gözler!
Sonra tahmin edeceğiniz gibi En Uzak Sahil‘e çekildim Ged ile birlikte… Ölümü anladığında çocukluğun bitip yeni bir hayatın başlamasından bahseden Ursula hem Çevik Atmaca’yı hem beni büyüterek yetişkinliğe taşıdı. Artık ikimiz de olgunlaşmıştık.
‘Daha fazla Yerdeniz, daha fazla Ged, daha fazla Tenar’ isteyen Banu durur mu? Tabii ki de hayır! Tehanu ile tanıştım işte o sırada… Ateşle, acıyla, göz yaşı ile kanarken kalbi sessizliği içimi titreten Tehanu, sevgili Tenar’ımın onu sahiplenişi ve elbette Çevik Atmaca bir kez daha benimleydi. Dünyalar benim olmuştu.
Yerdeniz Öyküleri‘ni elime aldığımda yeniden o muhteşem Yerdeniz takımadalarındaydım. Büyü, sonsuzluk, yaşam, ölüm, kadınlar, erkekler ve ejderhalarını sarıp sarmalamış önüme sermişti yine Ursula…
Ve son olarak Öteki Rüzgar… Ursula’ya ve Yerdeniz’e düşkünlüğümü bilen bir arkadaşımın hediyesi olarak girdi hayatıma… O kadar zaman geçmişti ki Yerdeniz Öyküleri’ni okumamın üzerinden, hazinem oldu o kitap… ‘Başka olmayacak Banu’ diye diye 4-5 kez okudum doyabilmek adına…
Sonraları hayatımın yazarının (şuraya kalp koyalım bol miktarda^^) diğer kitaplarını da okuyup, “yine uçurmuş aklının iplerini” desem de Yerdeniz’in anısı, öyküleri, bana kattıkları kadar etkili olamadı tahmin edeceğiniz gibi…
Benim gibi milyonlarca hayranı vardı Ursula’nın daha da olacak yeni yeni nesillerden… Hatta iki hayran adayını büyütüyorum şu an ^^
Ve dün gece 88 yaşında hayata gözlerini yumdu Ursula’m.
söz sessizlikte,
ışık karanlıkta,
yaşam ölürken;
bomboş gökyüzünde
uçarken parlar atmaca
sözleri ile bizi davet ettiği Yerdeniz dünyasındaki;
Ged’in (Sparrowhawk-Çevik Atmaca) yaptıkları, yol açtıkları, arayışı ve kimi zaman kaçışı, Tenar ve Tehanu ile hayatlarının kesişmesi, birlikte geçilen yolların kimi keyifli genelde dramatik hikayeleri, Atuan mezarlarında kaybolmaların tarihçesi, Yerdeniz’in coğrafyasına son kez geri döndüğümüzde adeta yüzümüzde hissettiğimiz öteki rüzgar…
Artık hepsi Ursula ile Yerdeniz’de… Rahat uyu sevgili yazarım.