İncelemeler

Yıldızlararası Politik Bir Eser: 2312

2312-kim-stanley-robinson-banner

Ele aldığı meseleler, bunları işleyişteki yetkinliğiyle İthaki Yayınları’ndan çıkan 2312 hem bilimkurgu okurlarına hem de ekoloji ve siyasetle ilgilenen okurlara hitap ediyor. Evrendeki yerimizi uzaydan gözlemlememizi sağlıyor.

Bilimin ilerleyişiyle paralel olarak ilerleyen sosyal ve ekolojik çöküş, belki de insanoğlunun tezat doğasının en büyük örneklerinden biri. İnsan ırkı uzun yıllardır, o yahut bu bahanelerle büyük mavi gezegeni kullanılmaz hale getirirken bir yandan da şu sorunun cevabını arıyor: Evrende mahvedecek başka bir yuva var mı? Kim Stanley Robinson, 2312’de bu gibi birçok sorunun yanıtını büyük bir ustalıkla veriyor. Sağlam bir düş gücünü yerinde tespitlerle harmanlayarak okurun hem politik, sosyolojik yaralarını kaşıyor hem de bir bilimkurgunun heyecan verici unsurlarını gözler önüne seriyor.

kim-stanley-robinson

Eserlerinde sıklıkla doğal felaketlere değinen, çevreci bilimkurgu geleneğinin önde gelen temsilcilerinden olan Kim Stanley Robinson, daha çok ülkemizde ve dünyada yakında televizyona uyarlanacak olan Mars Üçlemesi ile tanınıyor. Anlattığı hikâyeler, biraz da Ray Bradbury’nin dediği gibi geleceği tasavvur etmek kadar onu önlemeye de yönelik. Liberal sol görüşün etkisini bolca hissettiğimiz 2312’de de iyi bir bilimkurgunun sunabileceği argümanları, eleştirileri hikâyenin ruhuna uygun bir şekilde okurun karşısına çıkarıyor, onları okurla yüzleştiriyor.

“İnsanlar hâlâ el altındaki en ucuz robotlar değillerdi, ama diğer yandan pek çok iş için onlardan daha uygun bir robot yoktu. Üstelik kendi kendilerine üreyebilen robotlardı da. Ortaya çıktıklarından beri nesillerdir durmaksızın çalışıyorlardı; günde üç bin kalori, birkaç kolaylık, azıcık istirahat vakti ve korkacakları bolca şey verdiğiniz takdirde onları hemen hemen her tür işe koşabilirdiniz. Onlara kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak birkaç ilaç verdiğiniz takdirde de somutlaşmış ve saat gibi çalışan bir işçi sınıfı elde ederdiniz.”

2312-resim1

Hikâye, 2312 yılında, insanlığın birçok gezegene yayıldığı bir evrende geçiyor. Mars, Jüpiter, Satürn, Merkür… Tüm gezegenler kendi yönetici sınıflarına ve kendi halklarına sahip ve hem kendi içlerinde hem de gezegenlerarası politik muharebeler yaşanıyor. Merkür’de vuku bulan sıradışı bir ölümden sonra 135 yaşındaki (insanlar, uzun yıllar yaşamanın formüllerini bulmuşlar ve 135 yıl, ortalama bir insan yaşına tekabül ediyor) Swan Er Hong kendini bir komplonun ortasında buluyor. Bu gezegendeki Tanyeri adlı şehre yapılan ölümcül saldırıdan sonra ise Swan, hem bu gizemli ölümün hem de şehre yıkım getiren saldırının arkasındaki isimleri bulmak için harekete geçiyor.
Kitap boyunca okur da Swan’la birlikte birçok gezegende yolculuk yapıyor ve onun bulduğu ipuçlarıyla eşzamanlı ilerliyor. “Alıntılar”, “Listeler” ve “Kuantum Yürüyüşü” gibi bölümler özellikle dikkat edilmesi gereken kısımlar. Başta biraz anlaşılmaz gelse de hikâyenin tümünde ne kadar önemli yer tuttukları anlaşılıyor. Uzunlar ve Küçükler gibi iki farklı tür de insanlara eşlik ediyor bu evrende. Swan’a yardımcı olan dedektif ise bir Küçük. Swan dışında kendine en çok yer bulan hikâye Kieran’ınki. Swan daha çok politikacılar, biliminsanları gibileriyle ilgilenirken Kieran kaçakçıları, sıradan halkı, işçi sınıfını izleyen göz denebilir. Bu tarz bilimkurguda “sıradan insanlar” neler yapıyor merak edenler için Kieran’ın öyküsü ilgi çekiyor.

2312, içerik olarak Ray Bradbury’nin Mars Yıllıkları kadar doyurucu. O eserde de insanlık yine karanlık boşlukları, uzak mesafeleri, gezegenleri aşıp yine kendine rastlıyordu; kendine çarpıyordu. Bülent Somay’ın da dediği gibi, nereye gidersek gidelim asıl mücadele etmemiz gereken yine biziz. Robinson da aynı cümleyi farklı şekillerde dile getiriyor. Büyük uzay gemileri yapılabilir, ışık hızı aşılabilir, gezegenlerde yeni bir hayat inşa edilebilir… Fakat kendimizi nasıl aşabiliriz? Yeni bir “insan”ı nasıl inşa edebiliriz? Bunun cevabı, belki de Mars’a gitmenin iyice dillendirilmeye başlandığı şu günlerde, daha bir hayati önem taşıyor. İnsanlığın yapması gereken, diyor Robinson belki de, başka gezegenleri dünyalılaştırmaktan önce “dünya”nın tanımını değiştirmektir.

2312-resim2

Mars’a gitmek kadar ilgimize mahzar olan bir diğer konu da “yapay zekâ”. Nesillerdir, yapay zekâ korkusu almış başını gidiyor. Bu, insanın kendinden olmayan herkese karşı duyduğu korkudan mütevellit olabilir. Fakat ya değilse? Hem fiziksel hem de zihinsel olarak bizden üstün olan bir varlıktan korkmamız kabul edilebilir. Ama onu sürekli “kötücül makineler” olarak hayal etmek de yine kendi varlığımızın bir dışavurumu gibi görünüyor. Yani, insanlık toplum olarak sürekli kötüye yönlendiriyorsa eğer, yapay zekâyı da pek tabii kötüye evirecektir. Yapay zekânın niteliğini ve yapabileceklerini sorgulamadan önce bir çocuktan katil çıkaran karanlığı sorgulamak mı gerekiyor? Kim Stanley Robinson da yapay zekânın biraz da bu “yönlendirilebilir” tarafına bakıyor. “Kendi kararlarını verebilen yapay zekâ” kavramının “karar” mekanizmasını etkileyen şeyleri irdeliyor. Burada karşısına çıkan şey de tabii ki, yine ve yeniden, İnsan. Ex Machina da bu konu üzerine eğilen, etkileyici bir filmdi. Anlattıkları minimal bir 2312 hikâyesi olarak kabul edilebilir.

2312-kim-stanley-robinson-kapak

2312’de değinilen bir diğer önemli konu da cinsiyet. Ann Leckie’nin Adalet’te de güzel ve farklı bir şekilde ele aldığı bir konuydu bu. Kim Stanley Robinson’ın evreninde insanlar aynı anda birçok cinsiyete sahip olabiliyorlar ve çokeşlilik kabul görmüş durumda. Bu olay, evrende, cinsiyet ve tek eşlilik yüzünden meydana gelen trajik birçok vakayı sona erdirmiş. Ütopik bir yaklaşım olarak kabul edilebilir tabii ki. Fakat üzerine düşününce, geniş açıdan bakıldığı vakit, gayet rasyonel bir dokunuş gibi geliyor kulağa. Yani, insanlığın din ve siyasetten sonraki en büyük meselesi olan “cinsiyet” meselesine getirdiği bu sıradışı yaklaşımla Robinson yine farklı bir tat bırakıyor okurda. Sonuç olarak, ele aldığı meseleler ve bunları işleyişteki yetkinliğiyle 2312 hem bilimkurgu okurlarına hem de ekoloji ve siyasetle ilgilenen okurlara hitap ediyor. Evrendeki yerimizi uzaydan gözlemlememize olanak tanıyor.

Yazan: Ömer Ezer

Bu yazı daha önce Birgün Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Bu İçeriğe Oy Verin

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Log In

Forgot password?

Forgot password?

Enter your account data and we will send you a link to reset your password.

Your password reset link appears to be invalid or expired.

Log in

Privacy Policy

Add to Collection

No Collections

Here you'll find all collections you've created before.